"Ya kızım orda olacak ya!" Ellerimle tüm masayı yerle bir edip, bana bahsettiği mavi klosörü bulamıyordum.
"Yok burda Cemre!" Başımı masadan kaldırıp çömdüğüm yerden doğruldum. Saçlarımı arkaya savurup masaya koyduğum telefonu elime aldım.
"Yok!" Alanın tamamını görmek için birkaç adım geri gideyim dedim ama tek adım geri gitmemle gelen ürkük tavrım gözlerimi fal taşı gibi açılmasına sebep oldu."Ahu! Buldun mu?" Yavaşça ayağımı bastığım şeyden çekip döndüm ve yerden Cemre'nin istediği dosyayı aldım.
"Bu mu?" dedim lafımın arkasına hemen şapşal gülümsemi ekleyerek.
"Her şeyi de, o dosyaya bastım deme!"
"Ba-"
"Deme dedim Ahu, deme! Hadi bekliyorum seni burda. Çabuk!" Telefonumun birden yüzüme kapandıktan hemen sonra kirli convers ayakkabılarımla evin içinde depar attım.
Dosyanın üzerindeki kirliliği silmek için salondaki ıslak mendilin tamamını alıp çıktım. Kaybedecek zamanım yoktu.
Hızla dışarı çıkıp kapıyı da kapatırken şansa geçmek üzere olan sarı hafif eskimiş taksiyi ıslığımla durdurdum.
Taksi biraz ötede dururken ben hâlâ koşuyordum.
Taksiye kendimi attığımda, derin bir nefes verdim ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım.
"Ay çok sağolasın dayı ya. Dur ben sana-" nefesim cümlemi tamamlamaya yetmemişti.
"Söyleyeyim. Dağlar Holding." Dikiz aynasında dayının fal taşı gözleriyle denk geldiğimde kaşlarım çatıldı.
"Dağlar Holding." diye biraz daha yüksek sesle tekrarladım lafımı.
Taksi harakete geçerken, ben de yanıma aldığım paketin içinden bir tane çektim ama arkası kesilmeyen mendillere engel olamadım.
Onların biriyle iyice dosyanın yüzünü sildim ve temiz olduğuna emin olduğumda kirli mendili cebime attım.
Paketin ağzını kapatıp yola baktığımda holdinge birkaç bina kalmış, trafik sıkışmıştı.
"Dayı sen holding önünde bekle beni." Kapıyı açıp çıktım. "Mendiller de hediyem olsun." Kast ettiğim 1 çekmek isterken bin çektiğim ve koltuğa düşen mendillerdi.
Bir elimde ıslak mendil paketi, diğer elimde Cemre'nin patronunun istediği dosyalar holdinge koşmaya başladım.Holdingin kapısına vardığımda soluk soluğaydım. Diz kapaklarıma ellerimi koyup önüme doğru eğilip derin derin nefes alıp verdim ve bir nebze de olsa nefesimi düzene soktum.
Tekrar doğruldum ve dönen kapıdan kalabalık ve sessiz olan holdinge girdim. Kulağa gelen tek şey çalışan bilgisayarlar ve fısıldaşmalardı.
Kapıdan girdiğimiz ilk an hemen sağda danışma, tam ortada ise boylu boyunca arkalı önlü bilgisayarlı masalar vardı.
Danışmaya doğru birkaç adım attım ve dikkatini çekmek için boğazımı temizledim.
Mavi gözleri beni bulduğunda, beni süzmekten çekinmedi. Bu hareketine kaşlarımın çatılmasına engel olamadım.
"Buyrun?"
"Ben Zifir'i arıyorum. Dosyalar için." dedim sağ elimi öne çıkarırken.
Elime baktığında kaşları havalandı. "Doyalar mı?" dedi çenesinin altındaki bir eli çekip işaret parmağı ile gösterirken.
Ona ıslak mendil paketini gösterdiğimi fark eder etmez hemen diğer elimdeki dosyaları önümde tuttum ve tekrarladım.
"Dosyalar için." Ve yine o şapşal gülümsememi takındım."Bir dakika." dedi önündeki telefonundan birkaç tuş tuşlayıp telefonu kulağına götürürken.
"Zifir Bey-" Tekrar beni süzdü ve lafına kaldığı yerden devam etti.
"Burda sizi görmek isteyen bir erkek giyinimli biri var."
Bana yakıştırdığı lakabına kaşlarım daha da çatıldı.
"Bu gömlek ne kadar biliyor musun sen ha? 'Erkek giyinimliymiş' İşine bak kızım. Söyle nerde bu Zifir?"
"2. Katta zaten göreceksiniz."
"İyi." dedim ve danışmadan ayrılıp merdivenlere yürüdüm.
Merdivenleri ikili üçerli çıkarak çok zaman kaybetmeden 2. Kata geldiğimde hemen yan tarafımda Cemre elindeki sekreterliği ile bir adamla konuşuyor arada önüne bir şeyler yazıyordu.Onu hiç dürtmeden cam odaların başlarındaki adları okuyarak yavaş yavaş ilerlemeye başladım.
Son odaya geldiğimde isim aradığım kişiydi.
Kapıyı birkaç kez çaldım ve içeri girdim.
"Gel dediğimi hatırlamıyorum." dedi önündeki kağıda bir şeyler yazarken.
Cevap vermedim ve öylece yerimde durmaya devam ettim.
"Neyse, ne için burdasın?"
"Cemre'den istediğiniz dosyaları getirdim." Yüzü bir anlık kalktığında öylece ona bakmaya devam ettim."Seni daha önce bu şirkette görmedim." Lafının hemen arkasından ona uzattığım dosyaları aldı.
Birkaç adım geri gidip önüme düşen perçemi kulağımın arkasına sıkıştırdım ve ona cevap verdim.
"Ben asistanınız olan Cemre'nin arkadaşıyım. Ondan istediğiniz dosyalar evdeydi. Ona buyurduğunuz dağ kadar işin arasında da eve gelmesi pek mümkün gibi değildi."
"Ne?" dedi alaylı kahkahasının arasından.
"Dediğim o ki, öküzsünüz! Cemre'nin sizin aksinize insan olduğunu unutmayın."
"Adın ne senin?"
"Ahu.""Bak Ahu." dedi dosyaları önüne koyup. Yüzündeki alaycı gülümseme silinmemişti.
"Arkadaşını düşünmeni anlıyorum ama onun patronu ben değilim."
Kaşlarım çatıldı. "Öküz diyorsun ya arkadaşının patronu için, o da benim babam." Bir an boğazıma oturan bir gıcıkla öksürmeye başladım.
Zifir beni beklerken kendimi toparladım ve elimdeki ıslak mendil paketinden bir tane mendil çektim.
"Bu beni temizlemez sanırım." dedim makyajsız olan yüzümü silerken.
Kirli mendili cebime atıp paketini kapattım ve mendili de Zifir'in masasına koydum.
"Hediyem olsun, buyurun."
Yeni kurgumla herkese selamm 3. Bolum sonunda bi konuşma var💟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patron Çocuğu
ChickLitO, benim arkamda benim için var olan bir yırtıcı. Ruhunun eliyle elimden tutuyor ve koşulsuz güvenini bana sunuyordu. Bense babasının bir kuklasıydım. Ruhuma taktığı iplerim ellerindeydi ve isteği doğrultusunda yönlendiriliyordu. Yalan çöplüğüne ba...