"Ne demek yükseldim de evinden çıktım, şuan nerdesin?" Buğulu gözlerimi biraz olsun netleştirmek adına gözlerimi ellerimin tersiyle sildim.
"Onun evinin önündeki banktayım, oturuyorum." Burnumu çektim.
"Ahu iyi misin sen? Kafan yerinde mi? Bekle beni, yoldayım zaten."
Telefonun ucundaki Ali'nin sesi cümle sonuna doğru uzaklaşırken sesimi ona duyurmak adına biraz sesimi yükselttim.
"Hayır, hayır. Bugün balon var. Sen beni boşver. Seni de yüz üstü bırakmayacağım emin ol. Ne olursa olsun Zifir ile o baloda olacağım ve sen de Mina ile geceni geçireceksin. Mina oraya Zifir ile değil, senle gelecek. Akşam baloda görüşürüz." Cevabını beklemeden yüzüne telefonu kapatıp derin bir nefes aldım ve omzumun üzerinden Zifir'in evine doğru baktım.
Çatı katı balkonunda korkuluklara iki dirseğini dayayıp öne doğru eğilmiş bir adam vardı ve yüzü gövdesine doğru düşmüş, ayak uçlarına bakıyor gibiydi.
Şuan ne yapmam gerektiğini kestiremiyor öylece bir boşlukta süzülüyor gibi hissediyordum.
Bir an olsun ona bağlanma korkusu bizi bu hale getirmiş, biz kavramını bizim için yok etmişti.
Artık başından beri istediğim yerdeydim, ne o etrafımdaydı ne de biz diye bir şey vardı.
2 kişilik bankta tek başıma, milyonluk şehirde kendimleydim. Dalgaların kıyıya vurması misali düşünceler zihnime bir bir vuruyor, canımı yakıyordu.
Ahu, tüm asiliği ve bilhassa umursamaz tavrıyla isteğini eline almış bir şekilde karşımda dururken, Yıldız Zifir'e sarılmak ve özür dilemek için can atıyordu.
Ahu'yu dinlediğim için bu durumda değil miydim şuan?
Bir an olsun içimdeki Yıldız'a kulak verip yerimden bir hışımla kalktım ve Zifir'in evine doğru birkaç adım attım.
Benim bisiklet yolunu da yavaş yavaş geçmemle birlikte balkonda olan suilet içeri girdi ve balkondan kayboldu.
Ne diyecektim? Ya ben özür dilerim, gereksiz yükseldim?
Kafamın doluluğuyla attığım her adım önceki adımımdan yavaştı.
Ev kapısının önüne gelip çelik kapının önünde durdum ve derin bir nefes aldım.
Çalmak için elimi havaya kaldırdığımda, kaldırdığımla kaldı ve ben kapıyı çalmadan kapı açıldı. Elim yana düşerken lafa başladım.
"Bak ben." dedim ve boğazımı temizleme ihtiyacı hissettim.
"Yani içim rahat etmedi, gidemedim. Yani nasıl denir bilmiyorum, nerden başlamalıyım onu da bilmiyorum. Şuan konuşamıyorum çünkü ne denir?" Nefes almak için bir anlık durdum ve başından beri onun yüzü dışında dolanan gözlerim onun yüzünü buldu ve gözlerine tırmandı.
Gözleri gözlerimde bir süre beklediği süre boyunca konuşamadım.
"Seni-" sözünü kesen dudaklarımın dudaklarına bastığı mühürdü.
Acemi olduğum için çok fazla bir şey yapamayıp öylece bekledim. Dudakları yavaş yavaş haraketlenirken yavaşça kendimi geri çektim ve alınlarımızı birbirine yaslı tutmaya devam ederken onun lafını ben tamamladım."Seviyorum. Seni seviyorum." Sesim kısık, nefesim sıktı.
Bu lafımın hemen arkasından dudakları dudaklarımı örttü.
Ahh okul sebebiyle buralara pek ugrayamiyorumm😿😿
Ben yokken de buralar değerlenmeye devam ediyorrr goruyorumm ve seviniyorum daaa😍
4K olmusuzzz💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patron Çocuğu
ChickLitO, benim arkamda benim için var olan bir yırtıcı. Ruhunun eliyle elimden tutuyor ve koşulsuz güvenini bana sunuyordu. Bense babasının bir kuklasıydım. Ruhuma taktığı iplerim ellerindeydi ve isteği doğrultusunda yönlendiriliyordu. Yalan çöplüğüne ba...