Birbirine mühürlenen dudaklarımız ayrıldığında, onu tamamiyle görmek için birkaç adım geri gittim ve önümde olmayan perçemlerimi yine de kulağımın arkasına sıkıştırdım.
Peki ya şu an ne demek gerekiyordu tam olarak?
"Kızarıyorsun." dedi aramızdaki sessizliği bozarak.
"Şey ben." dedim ve gözlerimi yine gözlerine çıkardım. Sağ elimin baş parmağıyla arkayı gösterdim.
"B-ben." dedim kekelememe engel olamayarak.
"S-sen hiçbir yere gitmiyorsun." Aniden belimden kavrayışıyla birlikte arkayı gösterdiğim elimi de sol elinin avucuna aldı ve hala avucunun içindeyken yanımıza düşürdü.
Beni taklit etmesine gülümsemeden edemedim.
"Şimdi ne olacak?" dedim çekingen bir tavırla. Yüzü yüzümün yanındaydı.
"İçeri geçeceğiz." dedi fısıldayarak.
"Ve." Nefesi kulağıma doğru yaklaştı.
"İstersen içeride gösterebilirim."
Omzunda duran boşta elimle onu hafifçe sarstım ve yüzümü uzaklaştırdım.
"Pisliksin ya!" diye gülümsememin arasından yakındım.
Bu halime gülmeden edemedi.
"Halbuki kahvaltı edecektik sadece." dedi ve yanıma geçip , belimdeki elini çekmeyerek beni açık kapıdan içeri soktu.
Onun belimi kavrayan elinden kurtulup hızlıca salona kadar çocuksu heyecanla ilerledim.
"Şimdi buraya ilk defa geliyormuşum gibi tepki vereceğim ve sen de ilk defa beni getiriyormuşsun gibi tepkiler vereceksin anlaştık mı?" Lafımın hemen arkasından da sözümü göz kırpmayla noktaladım.
O benden sonra salona girmiş, ve ben bunu söylerken karşımdaki çiftli koltuğa oturup yayılmıştı bile.
O da anlaşmayı göz kırpmayla dile getirdiğinde öncelikle boğazımı temizledim.
"Ne güzel bir yer burası böyle." dedim etrafımda yavaşça dönerek.
"Öyle mi?" dedi inanmamış gibi.
"Ama sen anlaşmamızı bozuyorsun." diye karşı çıktım.
Koluna taktığı saatinden saatine baktı.
"Biraz daha oyalanırsak daha da geç kalacağız düğüne gibi."
"Bence düğüne gitmeyeceğim, vazgeçtim." dedim ben de onun yanına sıvışarak.
"Ne demek vazgeçtim?"
"Bildiğin, bir ara evine ziyarete gideceğim. Hem ben kalabalık sevmem ki. O da bilir zaten bunu."
Oturduğum köşedeki yastığa yavaşça küçülüp yaslandım.
Dizlerimi kendime doğru çekmiş ve koltuğa almıştım. Cenin pozisyonunda yastığa kafamı koymuştum.
"Gel buraya." dedi beni bulunduğum konumdan aniden kendine doğru kolumdan yavaşça tutarak çekerken Zifir.
İlk olarak kalbinin üzerine denk düşen kafam biraz kalbini dinledi.
"Bacağına yatabilir miyim?" dedim yine çekingen bir tavırla.
Hafifçe gülümsedi ve bacağında duran eliyle bacağına hafifçe vurdu.
Başımı sol bacağına koydum ve yine cenin pozisyonunda yattım.
"Şimdi ne olacak?" diye bu soruyu tekrar ona yönelttim.
"Ne olsun istersin?" dedi bu sefer soruma soruyla yanıt vererek.
Gergin hissediyordum ve onunla olan yaşantım hakkında ne olacağını kestiremiyordum, bu beni daha da çok geriyordu.
"Bana masal anlat, içinde biz olan." dedim fısıldayarak, sesimi kendim bile zor duymuştum.
"Biz." dedi ve durdu. Bu sayede onun beni duyduğunu anlamış oldum.
"Sana masal anlatmayacağım öyleyse şuan." Bu lafına karşılık kaşlarım istemsizce çatıldı.
"Çünkü biz kendi masalımızı yazıyoruz artık."
Bu lafıyla birlikte yüzümden istemsiz bir gülümseme belirdi ve onun çenesine doğru dönüp yattığım yerden ona baktım.
O da bana bakıyordu."Masalımızın adı ne peki?"
Alt dudağını üste doğru kıvırdı.
"Başlıklar hep yazılardan sonra konur."
Yaa sondaki konuşma çok softtu kalbim eridii💜🥰🥰🫂🫂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patron Çocuğu
ChickLitO, benim arkamda benim için var olan bir yırtıcı. Ruhunun eliyle elimden tutuyor ve koşulsuz güvenini bana sunuyordu. Bense babasının bir kuklasıydım. Ruhuma taktığı iplerim ellerindeydi ve isteği doğrultusunda yönlendiriliyordu. Yalan çöplüğüne ba...