Her yeni doğan gün acılara mı gebedir? Bugün Aze için hiç doğmaması gereken bir gün doğmuştu. Felâket günlere, Güzel geçmişe elvada ettiğini gündü bugün.
Güneş Mardin'in tepesinden evlere ışık saçarken Aze yatmış olduğu yatakta gözlerini usulca araladı, Oysa hiç açmamak istemişti.
Gözleri ilk tavanla buluşurken gözünden bir damla yaş süzüldü acı içinde. Bugün buradaki son saatleriydi. Bunun bilinciyle güne başlamak acıyı her zerresi de hissetmesine neden oldu.Baba evinden böyle gideceğini hiç hayal etmemişti.
Beyaz gelinlikler içinde davulla zurnayla mutlu bir şekilde gitmeyi hayal etmişti. Oysa şimdi bu olanlar bir kabustu, daha daha kötüsüydü işte...
Yataktan aşağı doğru ayaklarını yere doğru uzattı. Ayağa kalkıp pencereden içeriye sızan güneşi izledi bir kaç saniye, hemen ardından adımlarını odasında ki banyoya yöneltti.
Elini yüzünü iyice yıkadıktan sonra giyinmek için odasına girip dolaba doğru yürüdü. İçinde dizlerinin altına uzanan siyah desenelerle işlemiş bir elbise alıp üzerine geçirdi. Ona uygun şalınıda saçlarına takarak tokayla sabit tutturdu.
makyaj masasına oturup aynada yansımasına baktı. Gözlerinin altı çökmüş rengi solmuştu. Gülüşü güneş gibi etrafında ki herkesin içini ısıtırken, fırtınalı günde sokağa terk edilmiş acı içinde ne yapacağını düşünen bir çareresiz gibiydi.
Bu hayatı istemiyordu. Hayalleri bu yönde değildi. Böyle nasıl mutlu olacaktı evleneceği adam daha önce evlenmişti üstelik 3 yaşında bir kızı vardı. Dul bir adamın koyuna zorla sokuluyordu, kalbi belki de hâlâ ölen karısı için atan bir adamdı.
Mutluluk denen şey ona şu an için çok yabancı geliyordu. Mutluluğun M si bile mutsuzluk olarak hayatına değinmemişti, hayatı bilinmezliğe çoktan yelken açmıştı.
Yanaklarından firar eden yaşları silerek burnunu çekti. Ağlaması bir şey değiştirmiyordu ama rahatlamasına neden oluyordu bu yüzden ağlıyordu belki de. Bu rahatlık anlıktı. Hayatını yöneten insanlar hep olacaktı ve rahatlığa ebedi olarak hasret kalacaktı kim bilir?
"Aze kızım hadi kahvaltıya gel."
Ses etmedi Aze yerinden kalkarak ağır ağır pencerenin önüne yürüdü yemek yiyecek iştah mı kalmıştı ki? Su içse sanki boğazına takılacak boğulacak gibi hissediyordu. Yese içse ne faydaydı ki bundan sonra yaşayan bir ölü den farksız sayılmayacaktı. Sahi ölüler yemek yeriydi? Aze ölmüştü nasıl yiyip içecekti?
Ellerini göğsünün altından birleştirip Yüzünde acı bir ifadeyle gözlerini dışarı çevirdi.. Hayatı boyunca acıyı hiç bu denli şiddetli yaşamamıştı.
Aklında binbir düşünce geçiyordu artık hiçbir şeyi kestiremiyor, ne düşünmesi lazım hangi düşüncesine çözüm bulması gerektiğini bilmiyordu. Bilinmezlik içinde yüzüyor, nefessiz kaldığını hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZE/ BERDEL
General Fiction"Kaderin hain oyununa yenildi hayatlarımız kabul et."genç adamın ses tonu gerçekleri haykıran sözlerin altında ezilir gibi çıkmıştı, dik duruşunun aksine. Duydukları ile acı bir gülüşü dudaklarında ağırladı genç kadın. Kabul etse ne değişecekti ki? ...