BAŞLANGIÇ

61.3K 1.7K 440
                                    

KİTABIN TANITIMI MEDYADADIR♥️

BİR HAFTA ÖNCE O MALUM GECE

Dışarıda yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken cama sert sert vuruyor, tahtadan çerçevelerini kırmak için tehdit ediyordu. Gök gürültüsü her adımımda kendini belli etmek için çırpınıyordu.

Üzerimdeki hırkaya daha da sıkı sarılarak ayaklarımı taş zemine bastırıp koştura koştura mutfağa koştum. Düdüklü çaydanlık ötmeye başlamış suyumun kaynadığını belli ediyordu. Acele etmemin sebebiyse oturduğum evin son derece yıkık dökük ve ses geçirir olmasıydı.

Tam anlamıyla virane mahallede oturuyordum. Nerede ipsiz, sapsız varsa buradaydı. Benimse bu mahalleye düşmem, elimdeki kaybetmem tamamen farklı bir hikayeydi.

Kahve yapmaya koyularak yerimde zıpladım. Duvarlar soğuğu geçiriyor, yaktığım kombiyse ısı vermekten çok fazlasını yapıyordu. Mesela su akıtmak gibi.

Ellerimi bardağın etrafına sararak camın önündeki tahta masama doğru koşturdum. Bardağı vazonun yanına koyarken okuyacak kitap bulmak adına evin sudan uzak tek köşesine, yani sandalyelerin üzerine dizmiştim. Maalesef kitaplık almaya yetecek kadar parayı zor buluyordum çünkü hayatımı zar zor yeni kurmaya başlamıştım.

Yeri göğü yaracak şiddetli gök gürültüsüyle yerimden sıçrayarak cama doğru döndüm. Dışarı da göz gözü neredeyse görmüyordu fakat bütün akışın içinde rotasının farkındaymış gibi bir hareketliliği yakaladım. Elimi boynuma götürerek olanları daha iyi görebilmek için neredeyse cama yapıştım.

Karşı binanın camları görüntüleri görebilmem adına adete açık bırakılmış gibiydi.

Önümde iki beden vardı. Biri Azrail görevini görürken diğeri kurban rolüne bürünmüştü.

Biri can alırken diğeri yaşamını veriyordu.

Azrail görevini gören adam, kurbanın bedenini kavrayarak karşı duvara fırlatırken yavaş, sakin olduğu her halinden belli olan adımlarla un çuvalı gibi yere kapaklanan bedenin karşısına geçti.

İstifini bozmadan silahını deri eldivenli elleriyle havaya kaldırırken namlusuna susturucusunu takıyordu. Bense olduğum yerde donmuş, hiç izlememem, seyircisi olmam bu görüntüleri izliyordum.

Yerdeki bedeni ayağıyla kaldırırken kurbanın omzundan tutarak oturur pozisyona getirdi.

Şimşek tekrar çakarak havayı gündüz gibi aydınlattığında avcı kolunu uzatarak silahı adamın başına yaslayarak tetiği çekti, kurbanın kafası geriye sıçrayarak aydınlanan havada bile görebileceğim kadar arkasındaki duvara kan sıçrattı. Boğazımın derinliklerinden çıkmayı amaçlayan çığlığı bastırmak isteyerek elimi ağzıma götürdüm. Geri geri giderken çarptığım sandalye yere sertçe düşerken, geriye doğru savurduğum elim kahve bardağına çarpıp yere düşürdü. Tam o anda çıkardığım sesleri çarpan başka bir şimşek bastırmıştı. Fakat katil yakasından çıkardığı peçeteyle tabancasını silmek için arkasını döndüğünde dışarıyı görmek için çektiğim perde yüzünden evin içi gayet rahatça görülüyordu.

Katilin gözleriyse önce yerdeki devrilmiş sandalyeyi, daha sonra düşmüş bardağı gördü. Başını hızla bedenimden yukarı doğru çıkarken kendimi duvarın arkasına attım fakat artık her şey için çok geçti.

Katil, tanığını görmüş dahası yeni kurbanını seçmişti.

HUTAME: Kül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin