28.Bölüm: Görev ve İhtimaller

9.1K 405 375
                                    

Selamm ben geldimmm umarım beni özlemişsinizdir 😍😍

Bölümün geç gelmesinin öncelikle iki nedeni var. Birincisi tabi ki sınavlarım :/ İkinci olarak okuyamadığınız bu iki haftanın özlemi çıksın diye sizlere uzun bir bölüm yazmak istedim. Böylece yazdıkça yazasım geldi ve bir tülü bitmedi. On bin kelimeye ulaştı hatta 🥺

Neyse sizi tutmayayım ancak diğer bölümler de gelen yorum sayısı beni üzdü açıkçası o yüzden sınır koymam gerekti.

Keyifli okumalar 🌹

Ven'le birlikte benim odamdaydık. Bugün görev günüydü ve hepimiz gece için hazırlanmaya başlamıştık. Planın kusursuz olması için Nerit ayarlamalar önceden yapılmış, Gladio görev yeri için önceden göndermiş, bir türlü şikayetlerine son vermeyen Notita'da ona eşlik ederek gitmişti. Geride Nerit, Yiğit ve Salvador kalmıştı. Onlarla da iniş yaptıktan sonra ayrılacak herkes görev eşleriyle kendilerine sıranın gelmesini bekleyecekti.

Kapının çalmasıyla Ven saçımı arkaya doğru yatırıp spreyi sıkmaya başladı. "Gelebilirsin."

Kapı açıldığında kapıda Nerit gözüktü. İçeriye girip arkasından kapattığında işimizin bitmesini beklemeye karar vererek odanın ortasında durdu. Hazırlanmamıştı ve üzerinde siyah eşofman takımı vardı. Elindeki spor çantasıyla omzunu duvara yaslayıp Ven'in saçlarımı yapışına şöyle bir bakıp geçtikten sonra bakışları benimkiyle buluştuğunda göz kırptı. Kalp atışlarım planörden atlamışım gibi delice çarparken gözlerimi kaçırıp aynaya döndüm.

Ven saçımı ince tarakla düzeltip geriye yapıştırdı ve kalan tutamları güzelce düzeltti. "Tamamdır." Geriye çekilerek saçımı kontrol edip baş parmağını havaya kaldırdı. "Süper, olduğuna göre ben odama çıkıyorum."

"Teşekkürler," diye seslendiğimde Nerit'e baş selamı verdi ve, "Rica ederim hayatım," diyerek göz kırpıp arkamızdan kapıyı kapatarak çıktı.

Makyaj masasından kalkarak üzerimdeki sabahlığı düzelttim. Nerit yaslandığı yerden dikleşirken elindeki çantayı yatağın üzerine bıraktı.

"Çok güzel olmuşsun," dediğinde güldüm.

"Daha üstümü giymedim."

"Sen her zaman çok güzelsin." yanıma yaklaştı ve elini sabahlığımın kuşağına koydu. "Tabi bu açtığımda başka bir boyut olacaksın ama," dediğinde çapkınlıkla eline sertçe vurarak kumaştan çekmesini sağladım.

Arsızca kahkaha atıp güldüğünde sahte kızgınlıkla, "Uslu dur,"

"Sen böyleyken mi?" diyerek başını iki yana salladı. "İmkansız."

Yüzümdeki kızgınlık maskesini tutmaya çalışarak boğazımı temizledim ve başımı dikleştirdim. "Neden geldin? Daha vaktimiz var sanıyorum."

"Vaktimiz var," diyerek yatağın üstündeki çantayı açmaya gitti. Fermuarını açıp elini çantanın içine soktu. "Bunlar için geldim."

Fermuarını açtığı çantaya bakıp, "Onlar ne?" diyerek yanına gitmek için hareketlendiğimde eliyle durdurdu. İşaretiyle olduğum yerde dururken kafam karışmış halde dudağımı ısırdım.

İçindekileri bir bir yatağa çıkarmaya başladı. Kaşlarımı çattım ancak gitmek için hareketlenmeyerek dediğini yaptım. Başını kaldırıp meraklı ifademi gördüğünde güldü. "Silah ve bıçak taşıyacaksın üzerinde." Dediğinde başımı salladım. Kendimi savunacak alet vermeden göndereceğini düşünmüyordum zaten. "Kılıflarını takmaya geldim."

Amacını anladığımda kaşlarımı kaldırdım. Almak için elimi uzatarak bekledim. "Ben hallederim,"

Uzattığım elime ters ters bakıp homurdandı. Avcunda tuttuğu siyah kılıflarla yaklaşıp önümde durduğunda başımı yukarı kaldırmak zordun da kaldım. Yanağımı okşayıp elini çekti.

HUTAME: Kül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin