4.Bölüm: Tehlikeli Görev

24.7K 1.1K 265
                                    

BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️

Yerimden fırlayarak ikisine birden dönüp dönüp durdum. "Vesag derken Las Vegas'tan mı bahsediyoruz?"

Salvador tavrıma sırıtarak tek kaşını kaldırdı. "Evet Nefin." fakat bana bakmayı kesip Nerit'e döndüğünde yüzündeki bütün gülümseme silindi. "Görevimiz var."

Nerit eliyle yüzünü sıvazlayarak pofurdadı. Sanki öyle çok ağırlık üstüne düşmüştü ki altında kalma tehlikesiyle baş başaydı. Ayağa kalkarak sırtını bize döndü ve camdan dışarıyı izlemeye başladı. Dışarısı zifiri karanlıkken manzarayı izlemediğini biliyordum kafasında ne varsa onu yapmayı planladığını biliyordum. Buna beni de sürükleyecekti ve olacakları görür gibiydim. Çünkü biz bir araya gelince bela eliyle koyduğu gibi bizi bulur, aksiyon hayatımızın parçasıymış gibi yerleşirdi.

"Siz görevinize giderken bende hayatıma kaldığım yerden devam edeyim o zaman. Nasıl plan?"

Salvador burun kemerini sıkarak boşalttığım yere otururken başını iki yana salladı. Nerit ceketini çıkarıp oturduğu yere bırakırken, "Git uyu Nefin." Dedi bıkkınlıkla.

Sürekli emir vermesinin bıktığım halde inatla istediğini yapmayacaktım fakat sabahın köründe başlayan mesaim yüzünden uykusuzluktan ölüyordum ve hala ensemin kökü ağrıyordu. Nerit'e olan öfkemden dolayı unutmuş olsam da ağrı kendini hatırlatmaktan geri kalmamıştı. Saate bakmak için elimi cebime attığımda unuttuğumla kaşlarımı çatarak ters ters ikiliye bakarak konuştum.

"Telefonum nerede?"

"Bende," Elimi Nerit'e uzatarak, "Geri ver." Diye çemkirdim.

"Hayır."

Saçlarımı öfkeyle kavrayıp oflayarak kendime hakim olmaya çalıştım. Sinirden köpürüyordum. "Ne demek hayır?"

İki eliyle şakaklarını ovarken tekli koltuğa oturdu ve dizlerinin üzerinde ellerini kavrayarak başını kaldırıp, "Hayır'ın kelime anlamını biliyor musun?"

Ellerim iki yanımda yumruk olurken kendimi üzerine saldırmamak için zor tuttum. "Eğer yarın işe gitmezsem yokluğumu fark edecekler ve polise haber verecekler." Daha sakin konuşup, anlamasını istediğimi belirtmek için uysal uysal konuştum. "Polisle benim yüzümden başına belaya girmesin."

Başını yana atarak alayla gülümsedi. "Şimdi de beni mi düşünür oldun?"

Kendimi tutamadan kelimeler dudaklarımdan döküldü. "Hayır."

Salvador patavatsızlığıma kahkahalarla gülerken ayağa kalktı ve arkadaşının omzuna dokunarak dış kapıya doğru ilerledi. "Siz biraz yalnız kalın. Birazdan dönerim." İtiraz etmeme fırsat vermeden odadan çıkarak kapıyı arkasında kapattı.

"Ayrıca mesaj atarak işten ayrıldığını da bildirdim." Geriye yaslanarak sağ ayağını sol diz kapağının üstüne koydu ve rahat tavırlarla konuştu.

Öne doğru fırlayarak oturduğu koltuğun başlıklarından tutup yüzüne doğru, "Ne yaptın ne yaptın!" diye kükredim. İnanmazdı. Son derece sinir bozucu, lanet herifin biriydi. Nefesleri dudağıma çarparken, "Zaten bundan sonra ne orada oturursun, ne de iş açığa çıkana kadar yanımdan ayrılırsın!"

Geri çekilerek iki elimle yüzümü sıvazladım ve çığlık attım. Pansiyondakilerin başımıza toplanması zerre umurumda değildi. Bu saatten sonra olacakların hiçbiri umurumda değildi!

"Sen hala, senin varlığının yanımda olmasına, ismini bile duymaya katlanamadığımı anlamadın mı?"

Sözlerim aramızda olanlara nokta koyduğunda ve içimdeki eski ateşin, öfkeye döndüğünde, nefreti çıra olarak kullandığımda nasıl yaralayıcı olduğunu, keskin ucunun nasıl can acıttığını yeni fark ediyordum. Çünkü bırakın Nerit'in yaraladığını düşünmeyi kalbini delip geçmiş, içini açarak bütün kanı akıtmıştı.

HUTAME: Kül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin