6.Bölüm: Las Vegas

18.8K 841 71
                                    

BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️

Uçak inene kadar odadan çıkmamış, Salvador'un getirdiği yemeği kabul ederek diğerleriyle konuşmuştum. Hayatım sürekli, hiç durmayacakmış gibi sanki lanetlenmişimde düzene ulaşmama ramak kala mahvoluyor, mutluluk haram oluyordu. Nerit Kutseli hayatımın en büyük hayal kırıklığıydı. Habersiz ortadan yok oluşu ve birkaç ay sonra gelmeyeceğini acı şekilde anladıktan sonra toparlanmam zor ama imkansız olmayacak şekilde ayağa kalmıştım. Tüm yıkımlarıma rağmen belimi doğrultabilmiştim. Fakat kaderin cilvesi midir bilmem ama Tanrı bizi bir araya ben istemediğim halde getirecek bir oyun döndürmüştü. O gün, o cama bakmam, onun pis işlerinden birinin karşı binamda olması Tanrı'nın korkunç esprisi olmalıydı. Başka hiçbir sonuç olamazdı. Şimdi de hayatımın kalanı ona bağlamış, canımın temennisini kendine bağlayacak sonuçları kendince çıkarmıştı.

Ama öyle değildi. Eğer beni kendi halime bıraksa hayatta kalabilirdim. Yok olabilirdim.

Ne kadar Nerit buna inanmasa da.

"Çıkabiliriz artık," Nerit'in odanın diğer ucundan bağırışıyla oturduğum koltuktan kalkarak ayaklarımın üstünde yükseldim. Odanın kapısını açarak dışarı çıkarken kollarımı göğsümde toparladım. Salvador kapının yanına yaslanmış halde bekliyordu.

Nerit'i görmezden gelerek yanına geçtim. Yaslandığı yerden dikilerek ceketini düzeltti. "17 saatlik yalnızlık iyi gelmiştir diye umuyorum," diyerek kapıdan geçmem için eliyle dışarı uzattı. Arkamda duran Nerit'e omzumun üstünden ters ters bakarak jetin merdivenlerinden inmeye başladım. "Harikaydı. Keşke bir ömür sürse."

Bizi bekleyen siyah suv'a yönelmek için Salvador'u beklerken Nerit yanımdan kaba kaba homurdanarak geçti. Hisleri umurumda değildi. Aynı onun benimkileri umursamadığı gibi.

İkisi arabanın önündeki yerleri alırken bende arkada ki yolcu koltuğuna oturdum. Las Vegas'a hiç gelmemiştim ve öfkeyle nefretim altında heyecan verici kıpırtılarım neredeyse koltuğumdan fırlayıp, cama akvaryum balığı gibi yapışmama neden olacaktı. Yine de camdan dışarı hayran hayran bakmama engel değildi. Fakat eyaleti en çok gece karanlığı çöküp ışıklar adeta gündüze çevirdiğinde görmek istiyordum.

Pisten çıkıp otoyola geldiğimizde gözümü turuncu topraklardan, yükselen dağlardan çekemiyordum. Uçsuz bucaksız gibi gözüküyordu.

"Planımız nedir?" diye sorarak istemeye istemeye ikiliye döndüm. Uçakta yanlarında olmadığım zaman diliminde eminim şeytani planlarını hazırlamışlardı.

Salvador, "Basit. Adamın dikkatin çekeceğiz, güveninin gözünü parayla boyayıp işini bitireceğiz," diye anlattığında kollarımı göğsümde toparladım.

"Efsane anlatıştı." Sırıttığında ellerimi birleştirerek salladım. "Açıklama için müteşekkirim. Bu kadar detaylı anlatmasaydın ne yapardım hiç bilmiyorum." Erkeksi kahkahasını patlattığında gözlerimi devirerek kollarımı göğsümde toparladım.

Bozulduğumu gördüğündeyse kahkahasını durdurarak omuzunun üstünde baktı ve göz kırptı. "Akşam giyeceğimiz kıyafetleri satın alıp, otelimize döneceğiz. Gerisini orada açıklarım."

Önüne döndüğünde göz ucuyla Nerit'e baktım. Tek kelime etme niyetinde olmadığı her halinden belli şekilde çatık kaşlarıyla yoluna odaklanmış, neye takılmışsa aklında onu öldürüyordu. Aynaya doğru bakışlarını kaldırdığında başımı camdan dışarı çevirerek camımı tamamen açtım ve kollarımı arabanın kenarına yaslayarak rüzgarın saçlarımı savurmasına izin verdim.

Acaba şu rüzgar kalbimde olan duyguları da alıp savurabilir miydi?

Başımı iki yana sallayarak yolumu izlemeye devam ettim. Merkeze yaklaştıkça insan kalabalıkları ve turistler artmaya başlıyor, neredeyse her köşeden bir limuzin dönüyordu. Etraftan müzik sesleri sokakları ele geçirmiş, ilginç tabelalar her türlü belaya da eğlenceye davet ediyordu. Eminim gece olsa tam gözlere layık şölen ilan ederdi ve başka bir zaman da, başka insanlarla olsaydım bundan keyif alabilirdim.

HUTAME: Kül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin