1.Bölüm: Kesişmemesi Gereken Yollar

38.7K 1.6K 1K
                                    

BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️ (Sadece ilk bölümler kısa olup ilerledikçe uzun bölümler geliyor.)

GÜNÜMÜZ

Son servis tepsisini de tezgaha bırakarak belimden tuttum ve önlüğümün önüne terleyen ellerimi sildim. Mesai saatim neredeyse bitmesine bir saat vardı ve evime bir an ön giderek sıcak duş alıp bedenimdeki yorgunlukları atacaktım.

İçeriden  patron beyaz önlüğüyle çıkarak tezgahın önüne geldi. Kısa kır saçları, göbeğiyle restorandın hem patronluğunu hem de aşçılığını yapıyordu. Yaşı epeyce ilerlemiş askeriyeden emekli olunca burayı açmıştı.

"Yerleri de sildikten sonra çıkabilirsin Nefin. Mesai bitimine az kaldı zaten."

Boynumu ovmaya başlayarak, "Öğlen çok yoğundu." Diye sızlandım. Halime güldüğünde köşedeki paspası kaptığım gibi yerimde sallandım. "Hemmen yapıyorum."

Sandalyeleri masanın üzerine kaldırırken kalan tek tük müşteride toparlanıyordu. Yere eğilerek silmeye başladığımda kalçamda hissettiğim elle paspasın sopasını tuttuğum gibi arkadaki adamın koluna çarptım.

"Geri bas." Restoran evime yakın birkaç sokak arkada kalıyordu. Müşterileri genelde kamyoncu, uyuşturucu çekmem için ıssız yer arayan veya kanundan kaçmak için saklanacak yer arayanlar için ideal bir yerdi. Benimse burada olma nedenim para biriktirmek ve kendime adam akıllı bir hayat kurmaktı.

Adam çıkışımla geriye doğru kaçtı. Gözlerinin altı mor, birkaç saate kalmadan uyuşturucu için yanıp tutacak gibi duruyordu. Dazlak kafasını sıyırarak gevşekçe gülümsedi. "Abartma tatlım."

"Şu sopayı görüyor musun sana bir montalarım." Anlatmak için havaya kaldırdığımda, Patronum Selim amca, "Bir sorun mu var?" diyerek tezgahın altından çıkardığı tüfeği görecekleri mesafede bıraktı.

Sesleri duyan Derya, mutfaktan çıkarak dik dik elleri uzun adama ve arkasında kalan cılız, ölmeye beş kala gibi gözüken herife baktı. Elinde mutfak bıçağı duruyordu.

Şerefsize bakarak, "Onlarda siktir olup gidiyorlardı değil mi beyler?" dedim.

Dazlak kafa ellerini kaldırarak, "Biz de gidiyorduk," dedi ve en akıllısını yaparak masanın üstüne ellilik koyarak arkadaşının kolundan tuttuğu gibi çıkışa sürükledi.

"Ah kızlar benim ucuz bir mekana, sizin de para biriktirecek kadar leş yere ihtiyacınız var." Tüfeği kaldırdı. Derya, ağzındaki sakızı patlatırken omuz silkti. "Uzak tutuyoruz işte."

Evet uzak tutuyorduk ama nereye kadar. Paspası sandalyeye yaslayarak tepsiyi aldığım gibi adamların kalktığı yere doğru ilerledim. Boş tabakları tepsiye koyarken bir yandan da camdan dışarı bakarak gidip gitmediklerini kontrol ediyordum. Görünüşe göre gitmişlerdi ve cadde az ileride park eden siyah araç dışında bomboştu.

Derya yanıma gelerek yardım etmeye başladı ve baktığım yere doğru döndü. "Araba gitmemiş mi hala?"

"Ne?"

"Şu siyah sedanı görüyor musun?"

"Evet," tüylerim ürperirken ağzımdan kelimelerim fısıltı eşliğinde çıktı. Aklıma bir hafta önceki gördüğüm görüntülerin gelmesiyle boğazımda kocaman bir yumru oluştu. Ellerim neredeyse tepsiyi düşürmeme neden olacak kadar titriyordu.

"Restorandı açtığımızdan beri burada," omuz silkerek son tabağı da koydu ve mutfağa gitmem için sırtımdan itekledi. Bacaklarım ellerim gibi titrerken yere kapaklanmamam şansımın lütfuydu fakat az önce sildiğim yere geldiğimde aynısını söyleyemezdim. Kayarken zorla tepsiyi tezgaha koydum ve yere doğru düşerken tek elimle kenardan tuttum.

HUTAME: Kül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin