8.Bölüm: Tutkunun Savaşı

22.3K 799 116
                                    

BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️

Yerimde durmayı bırakmak zorundaydım. İçeri girip dikkat çekmemiz için yardım etmeliydim ve bunu hemen şimdi yapmam gerekiyordu. İçimden arkamı dönüp yardım istememi söyleyen sözlere kulaklarımı tıkadım. Bu benim sadece başardığımın kanıtı olmayacaktı, yeri geldiğinde neler yaptığımı hatırlatacağım görev olacaktı. 

İçeriden çıkıp yanımdan geçen görevli kızı gördüğümde aklıma gelen planla gülümsedim ve kapıdaki meymenetsizleri bırakarak kızın peşine düştüm. O önden ben arkasından kalabalığı yarıp giderken sonunda bara yaklaşıp tezgahın üstünden barmene tepsisini uzattığında, sırtımı tezgaha yasladım ve tırnaklarımı inceler gibi yaptım.

"Bir gece de ne kadar kazanıyorsun?"

Kız etrafına şaşkınlıkla bakarak sesin benden geldiğini anlayınca, "Anlamadım?" dedi.

"Diyorum ki bahşişler de dahil bir gece de ne kadar kazanıyorsun?" tırnaklarıma bakmayı kesip sarışın bakımlı kıza döndüm. Yeşil gözleri ve yanık teniyle çok güzeldi. O da beni inceleyip kahverengi uzun dalgalarıyla belime gelen saçlarıma, yine aynı renk koyu rimel vurgularıyla ön plana çıkmış gözlerime baktı.

"Neden sordunuz?" derken aynı zamanda üstümdeki marka elbiseye ve boynumdaki pırlanta gerdanlığa baktı. Aklındaki profili az çok anlayabiliyordum. Kendime dışardan baksaydım bende zengin, bir gece de dünyanın parasını harcadıktan sonra tasasız yoluna bakan biri olduğumu çıkarırdım.

"Kazandığının iki katını sadece istediğim mesajı iletmenle verebilirim desem?" başımı yana yatırırken yüzümdeki kendimden emin gülümsemeyi bozmadım. Hala rolümü koruyordum ve küçümseyici bakışlarımla neler vaat edebileceğimi gösteriyordum.

"Kazandığım paranın iki katını?"

Şaşkınlığını normalde olsa bende kabullenir, hatta onu anladığım için ısınabilirdim ama görevim bu değildi. "Papağan gibi her dediğimi tekrar mı edeceksin?" sinirlenerek dikleştim ve başka garsonlarla ilgilenebilirmişim gibi sabırsızlığımı yerimde kıpırdanarak gözüne sokmaya başladım. "Bugün ki kazancının iki katını vereceğim." Teknik olarak Nerit verecekti. Ya da Salvador. Bu küçük ayrıntılar zerre umurumda değildi.

Kız sözlerimde ciddi olduğumu anladığında gülümseyerek yanıma yaklaştı ve ellerini arkadan birleştirirken saygıyla eğildi. "Ne yapacağım efendim."

Beklediğim tepkiyi aldığımda neredeyse kahkaha atacaktım ama duruşumu hiç bozmadan yüksek topuklu ayakkabılarımın içinde dik durarak dibine kadar girdim. Boyu neredeyse benim kadardı. "Servis yaptığın adamlardan hangisinin David White olduğunu biliyor musun?" geri çekilerek kaşlarımı kaldırdım ve tepki vermesini bekledim. Kafasını aceleyle sallarken, "Güzel. Ona kapıdaki kadının onunla görüşmek istediğini ve son derece ilginç bir teklifinin olduğunu söyleyeceksin."

Geri adımlayarak kolumu tezgaha dayadım. Başımı yana yatırırken önce pisteki bedenlere daha sonra kız çevirdim. "Yapabilir misin?"

"Bu kadar mı?" başımı sallayarak onayladığımda hevesle, "Yapabilirim." dedi. Bu kadar kolay iş için dünyanın parasını alacağını, benim ne kadar zengin olduğumu kafasında tartarken ben sadece ilgisiz bakışlar atıyordum. Şurada trilyonlar kaybetsek ki kaybetseler zerre umurumda olmazdı. Kaybeden Nerit olduğu sürece kazanan hep ben olacaktım.

Kız tezgahtan uzatılan tepsisinin üzerindeki temiz kadehleri alırken başını salladı ve kalabalığa aceleyle karıştı. Bense hiç acele etmeden, bulunduğum ortamın müziğinin ve güzelliğinin tadını çıkara çıkara ilerledim. İstediğim fırsatı yakalayacağımı biliyordum.

HUTAME: Kül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin