BÖLÜM 5: "DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR"

42 7 1
                                    

Oy vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, keyifli okumalar!

Balmorhea - The winter

İzah- Gitme Demem

BÖLÜM 5: ''DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR''

Ayaklarım benden bağımsız geriledi. İçimdeki umut kırıntıları tamamen tükenmişti. Avuç içlerimi yüzümle kaplayarak gözlerimi kapattım, açtığımda tüm bunların sadece benim hayal dünyamdan ibaret olmasını diledim. Hissettiğim korkuydu, bu korkuyu kendim kendime yaşatmıştım. Kalbim neredeyse boğazıma tırmandı. Ümidim kalmamıştı artık, öylece durmaya başladım.

Kulaklarımda birden bir ıslık sesi belirdi. Bu ses gerçek miydi yoksa sadece benim yanılsamam mıydı? İlk karşılaşmamızdaki melodiydi bu, eğer zihnim bana oyun oynamıyorsa bundan neredeyse emindim. Evet, buydu, emindim buydu.

Dudaklarım aralandı, ellerimi yüzümden uzaklaştırıp sesin geldiği yöne, yani arkama baktım. Dudaklarım aralandı. ''Çağan?'' diye fısıldadım. Islık sesini hâlâ duyabiliyordum. Fısıltı mı yüksek sese dönüştürdüm. ''Çağan!'' diye bağırdım.

O an da, ''Miray!'' diye bağırış sesini duymayı beklemiyordum. Çok geçmeden sesin sahibinin bana doğru koşuşunu gördüm ve kaşlarım aniden çatıldı, sert adımlarımla ona doğru gitmeye başladım. Hınçla doluydum.

''Sen ne yaptığını sanıyorsun?!''

''Neredesin sen?!''

Aynı anda dudaklarımızdan dökülen kelimeler yüksek sesle çıkmıştı. Telaşlı ve nefes nefese görünüyordu.

''Asıl sen neredesin?'' Sert çıkan sesim yansıttığım öfkemin binde biri bile değildi.

''Seni arıyordum, gitmiştin,'' dedi telaşı hâlâ sürerken. Öfkeliydim ve bu hiç bitecek gibi değildi. Yüzündeki beni görmesiyle beraber bir rahatlama ifadesi oluşmuştu. Yüzümü en ince ayrıntısına kadar inceledi, sanki iyi olup olmadığımı anlama çabasındaydı. Boğazımın esaretinden kurtulan yumru rahatlamış olmamın etkisiydi.

''Gidelim! Gemiye götür beni!'' Bakışları buğulandı.

''Miray-''

''Sadece gitmek istiyorum!'' Araya girip konuşmasına engel oldum, herhangi bir şey duymak istemiyordum. Aramızda sessizlik hükmünü sürdürürken gözlerimi gözlerinden çektim ve önüme döndüm. Parmak boğumlarım tuttuğum çantayı sıkma sebebiyle beyazlaşmıştı. Korku geçmiş olsa bile sinirim halen üzerimdeydi. Sert kesik nefesler alarak yürümeye başladık. Birkaç adım arkamdaydı, adım sesleri sertti. Aramızda bir konuşma geçmedi, dişlerimi sıkarak yürümeye devam ediyordum. Beni bir başıma bırakıp gittiğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. O an yaşadığım hissiyatı anlatmaya kelimelerim yetmiyordu, buram buram pişmanlık duygusunu tatmıştım.

O an bile konduramamıştım, böyle bir şey yapabileceği düşüncesini bertaraf etmek istemiştim. Onun böyle bir şey yapacağını düşünmektense, yapmadığına kendimi inandırmak daha iyi hissettirecekti. Suda batmak ve boğulmak üzere olan birinin bir hava baloncuğuna tutunması gibi sarılmıştım bu düşünceye.

Gelmişti, hislerim beni yanıltmamıştı ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. O an zihnimden geçen pişmanlık, öfke, korku hep hatıralarımda yerini kalıcı olarak kiralamıştı. Ona baktığımda hep aynı ifadeler canlanacaktı. Gerek yoktu, tıpkı onu görmeme gerek olmadığı gibi.

İnsanlar girerdi hayatınıza, girdikleri gibi çıkarlardı. Kimseye anlam yüklemek gerekmiyordu, anlam yükledikçe insanlar anlamsızlaşır.

TUTSAK ZİHİNLER |TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin