BÖLÜM 21: "YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ"

47 4 3
                                    

Oy vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, keyifli okumalar!

Lake of Tears- To blossoum blue

Melike Şahin – Kilitli Kapılar Açılsa ft. Hakan Taşıyan

Anıl Emre Daldal – M.

BÖLÜM 21: "YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ"

İnsanın yaşayabilmesi için birçok sebebe ihtiyacı varken ölmek için tek bir sebep yetiyordu.

Bu düzeni bozmak bizim ellerimizde değil mi? Ölmek için bir sebep yetmemeliydi, yaşamak varken bir neden uğruna ölmek yaşanılacak günlere yapılan ihanet olurdu. En karanlık geceye inat doğan güneş, hayatın en zor gününden geriye kalan takvim yaprakları, gözyaşlarıyla beslenip filizlenen bir çiçek, geçmişi geçmiş yapan zaman...

İnsanın yaşayabilmesi için tek bir sebep yeterdi, ölmek içinse birçok sebebe ihtiyacı vardı fakat bu sebepler bile ölmeye değmezdi.

Gökyüzünde kanatlanırken geride anılar kalmıştı. Anıları her zaman güzel anmazdık, bazı anıların hiç yaşanmaması dilerdik, bazı anlarda da hep kalmak isterdik. Benim bu anılarım defalarca tekrarlanmasını dilediğim anılardı. O anılarda kalmak, orada tutsak kalmak, göz göze olmak ve sonunda gerekirse uçurumdan düşmek. Her şeye rağmen gerime baktığımda güzel yaşanmışlıklar görmek de uçurumdan düşmeye değerdi.

Üzerinden zaman geçecekti, bu günler anılara dönüşecekti ve biz Çağan'la bu günlerimizi birlikte anacaktık. Birlikte gülecektik, sarılacaktık, sarılmanın nasıl güzel bir his olduğuna tekrardan emin olacaktık. Sarılmadığımız günlere inat daha çok sarılacaktık. Bilirsiniz ki sarılmak en iyileştirici yöntemdir.

İçimdeki bu mutluluk Çağan'a özeldi. Çağan'ın yanımda olması, parmaklarında parmaklarımın olması, birbirimize aitmiş gibi gelen o his bütünüyle beni ele geçirmişti. O yanımda diye bu kadar mutluydum, o yanımda diye bu kadar gülüyordum, o yanımda diye bu kadar heyecanlanıyordum.

Venedik'te başladığını inandığım bizim hikâyemiz şehirler, ülkeler, denizler, okyanuslar aşmıştı. Başka bir kıta parçasına kadar sürüklenmişti. Okyanusta darbeler alıp sarsılmıştı, hırçın dalgalar bir süre gemimizi yoklamışlardı. Oysaki gelen her bir hırçın dalga bizi birbirimize daha çok yaklaştırıyordu ki öyle de olmuştu. Dalgalar en sonunda bizi birbirimize tutsak etmişti. Bu tutsaklığın yönü ellerimizden kalbimize ilerlemişti. Tutsak iki kalp olmuştuk.

Her şey çok güzeldi.

"Uçak iniş yapacak birazdan," dedi Çağan. Omzunun üzerindeki başımı çektiğimde bir saati geçen yolculuğumuzun sonlarına doğru geldiğimizi anladım. Sessizce başım omzunda, kokusunu içime çekerek tamamlanmış bir yolculuktu bu. Gökyüzünde kanatlanırken ayağımı yerden kesen olayın sol yanımdaki sayesinde gerçekleştiğinin farkındaydım. Huzur bir koku olsaydı bu koku Çağan'ın kokusu olurdu, huzur ona aitti.

"Keşke hep gemiye gitmeyi unutsak," dediğimde gülümsedi. "Bu tatil boyunca yaşadığım en güzel gündü."

"Yanlış cevap," dedi Çağan, dudakları serserice kıvrıldı. "En güzel gün benimle tanıştığın gündü," dediğinde kaşlarım havalandı. "En güzel ikinci günün olsun bu."

"Olsun bakalım," dedim gülümseyerek.

"Güzel," dedi.

"Güzel," dedim. "Peki, senin bu tatil süresince en güzel günün ya da en mutlu olduğun ânın hangi gün?"

TUTSAK ZİHİNLER |TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin