BÖLÜM 15: "KARANLIK GECENİN YANSIMALARI"

45 5 3
                                    

Oy vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, keyifli okumalar!

Reamonn - Sometimes

Anathema – Deep

Lana Del Rey – Born To Die

BÖLÜM 15: "KARANLIK GECENİN YANSIMALARI"

Bir gemi tatilinde başınıza en fazla ne gelebilirdi?

Hiç tanımadığınız bir adamın silahından çıkan bir kurşun, sizi hayattan koparabilir miydi mesela? O kurşunun size teğet bile geçmemesine rağmen kalbinize saplandığına kimi inandırabilirdiniz? Aynı acıyı yaşadığınızı ve belki de daha beter bir halde olduğunuzu kanıtlayabilir miydiniz?

Her zerrem acı içindeydi.

Çaresizlik en net hissettiğim duyguydu. Çaresizliği dibine kadar yaşıyordum ve o dip bir çıkmaz karanlığındaydı. Gözümden süzülen yaşlar da çaresizlikle akan yaşlardı ve boynumdan süzülüp kalbimde birikiyordu.

Kanın kokusunu soludum.

Zihnimde hâlâ o silahın sesi yankılanıyordu. Silah sesi ruhumda da yankılanmıştı. Zihnim de büyük bir kargaşa vardı ve ben çığlık çığlığaydım fakat dudaklarım hareket bile etmiyordu. Ellerimde kız kardeşimin eli vardı, kanlar içerisindeydi. Kan her yerdeydi. Kandan nefret ediyorum.

Hazal ölürken bile gülümsüyordu.

Gözümün önünde bulanık bir perde indi. Zihnim bulanıktı, bakışlarım bulanıktı. Boğazımdaki yumruyu bastırmaya çalışırken vücudum titriyordu. Etrafımda bir kalabalık vardı ama o kadar kendimde değildim ki, olan bitenden haberim yoktu. Sesler vardı ama hiçbirini algılayamıyordum. Bulanık bakışlarım doğrudan Hazal'a dönüktü. Hazal'ın gözünden bir damla gözyaşı aktı ve şakaklarına doğru ilerledi. Canım mümkünü varmış gibi daha çok acımaya başladı.

Kalbimdeki ağırlık beni aşağıya çekiyordu. Titreyen elimi Hazal'ın yanağına doğru götürdüm. Acıdan kısılan bakışlarım tamamen onun üzerindeydi. Belli belirsiz bir sızıyla kavruluyordum. Gecenin karanlığı üzerimize çökmüştü ve Hazal, yine çok güzeldi.

Burnumun yandığını hissettim. Dilim lâl olmuştu, sessizdim, içimin aksine. İçimde haykıran, çığlık çığlığa bir kadın vardı ve o hiç susmuyordu. Yaşadıklarımda boğuluyordum, gözlerimi yumdum. Sıcak gözyaşlarım yüzümden boynuma doğru yol aldı. Açtığımda aynı şeyleri görmek istemedim, yanılsamamdan ibaret olmasını diledim. Islak kirpiklerim aralandığında bakışlarımın buğusu da azalmıştı ve her şey daha netleşmişti, yaşadıklarım gerçekti ve bu gerçeklik nefesimi kesiyordu. Emir'le göz göze geldiğimde boğazımdaki yumruyu bastırmak istedim. Elleri kan içerisindeydi, benim ellerim gibi. Ellerime baktım. Kanın rengi ellerimdeydi. Kan ellerimden gitsin istedim.

Emir'in ellerinde kanla kaplı bir tişört vardı ve o tişörtü Hazal'a bastırıyordu. O Hazal'ın kanı mıydı? Hazal'a çevirdim bakışlarımı tekrardan. Neden gülümsüyordu ki? Ben çok acı çekiyordum, o çekmiyor muydu? Sanki buna ihtiyacı varmış gibi mutluydu. Yıllardır bu anı bekliyormuş gibi gülümsüyordu. Dilekleri gerçek olmuş gibi büyük bir mutlulukla gülümsüyordu.

Bağırması lazımdı, acı çektiğini çığlık çığlığa dile getirmeliydi, ölmek istemediğini haykırmalıydı ama o, susuyordu. Ölmek istiyormuş gibi susuyordu. Acı çektiğini saklıyordu, sessizliği acısındandı belki de. Benim kız kardeşim gözlerimin önünde acı çekiyordu.

Yaşaran gözlerimin buğusunda Hazal'dan çekmedim bakışlarımı. Zorlukla, "Mide ağrım... geçecek gibi... ne dersin?" diye mırıldandı. Sesini zar zor ayırt edebildim. Tebessüm ettiğinde başımı art arda iki yana salladım. Gözüme gelen yaşları geri itemedim. Kirpikleri birbirine yaklaştı, daha çok titredim. Gözlerim irice açıldı. Kanın kokusu artık tanıdıktı. Gözlerinin kapanışa anbean şahitlik ettim. Kanın kokusunu almak istemiyordum. Bu koku midemi bulandırıyordu.

TUTSAK ZİHİNLER |TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin