BÖLÜM 24: "GÜNEŞ VE AY"

12 0 0
                                    

Oy vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, keyifli okumalar!

Ömer Başçı – Ah Be Kadın

Seafret - Atlantis

David Kushner - Daylight

BÖLÜM 24: "GÜNEŞ VE AY"

50.Gün

Hayat küçük oyunlar oynardı bizlerle ama bu küçük oyunların etkisi hiç de küçük olmazdı. Küçük oyunlar büyük sonuçlar doğururdu bazen. Herkes bu sonuçlardan kendi payına düşeni alırdı.

Gemi yolculuğu bana karşı oynanan küçük bir oyundu. Zorla getirildiğim ve kaçmak için bir yol aradığım, arkadaşlarımla tartıştığım, en sonunda da vazgeçmedikleri için gelmek zorunda kaldığım bir oyun. Bu oyundan ben de payımı aldım. Küçük oyun benim için de büyük bir sonuç doğurmuştu üstelik.

Aşk.

Âşık olmuştum. Bu duyguyu ilk defa yaşıyordum, ilk defa bu kadar yabancı bir hisle karşı karşıya gelmiştim. İçinde bir sürü duygu barındıran bir duyguydu bu duygu. Aşk içinde bütün duyguları taşıyordu. Ve ben de en sonunda bu duyguyla tanışmış ve esiri olmuştum.

Boynumdaki sakalları beni huylandırırken boğazımdan garip komik sesler çıktı. Çağan'ın gülümsediğini de boynuma değen dudaklarından anlamıştım. Belimdeki ellerini daha sıkı sarıp beni kendine daha çok yaklaştırdı. Çağan'ın odasındaydım. İlk büyük tartışmamız bizim ilk itiraflarımızı yapmamıza vesile olmuştu. O günden sonra bir saniye bile ayrılmamıştık birbirimizden. Sanki bu itiraflar bizi daha çok bağlamıştı birbirimize. Bir saniye olsun birbirimizden ayrı kalamıyorduk.

O gün gemiye tekrar döndüğümüzde ondan ayrılmak hiç istemiyordum. Çağan da aynı fikirde olduğunu belli edercesine direkt olarak bizi odasına götürmüştü. Beş gündür de odadan ihtiyaçlarımız dışında hiç çıkmamıştık.  Birlikteydik ve birdik. Bunu ikimiz de bozmak istemiyorduk.

Ozan, Aleyna ve Hazal'ı da bu süreçte çok az görmüştüm. Hazal'la çok konuşmaya çalışmıştım fakat Hazal her fırsatta kaçmıştı ve 'iyiyim' deyip geçiştirmişti beni her seferinde. Ben ise her an onunla konuşmaya çalışıyor, mesajlar atıyordum.

Berra'nın gemiyi terk ettiğini öğrenmiştim. O gecenin ertesi gününde arkadaşlarıyla birlikte gitmişti. Bu beni şaşırtmamıştı çünkü o gün her şeyden vazgeçen bir kadının gözyaşlarını görmüştüm. Kulaklarımda hâlâ öfkeli sesi yankılanıyordu. Suçlayıcı gözlerini hatırlıyordum.

Furkan ise kendine geldiğinde bana bir özür mesajı atmıştı. Bu mesaja bir cevap vermeyip Çağan'la paylaşmıştım. Aramızda hiçbir sırrın olmamasını ve bir daha böylesi bir durumun yaşanmamasını istiyordum. Çağan tekrar sakallarını boynumda hareket ettirdiğinde kıkırdadım. Başını geriye çekip göz göze gelmemizi sağladığında o da gülümsüyordu.

"Hoşunuza mı gidiyor sakallarım Miray Hanım?" dedi tatlı bir sesle. Ardından başını yastığına bıraktı.

"Evet Çağan Bey, hoşuma gidiyor ama siz daha çok hoşuma gidiyorsunuz," dedim cilveli bir sesle.

"Öyle mi?" dedi muzip bir tavırla.

Yatağın içinde hareketlenip çıplak göğsünde kollarımı birleştirdim ve başımı kollarıma yasladım. "Öyle," dedim. Kalbinden öptüğümde elini yüzüme getirdi ve başparmağıyla yanağımı okşadı.

"Bugün seni çok sevesim var," dediğinde ufak bir kahkaha attım.

"Hımm, öyle mi" dedim tek kaşımı kaldırarak.

TUTSAK ZİHİNLER |TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin