BÖLÜM 26: "KORKU"

8 0 0
                                    

Oy vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, keyifli okumalar!

Redd - Aşktı Bu

Redd - Beni Sevdi Benden Çok

Neyse - Siyah

Skapova – Ölmek İstedim

BÖLÜM 26: "KORKU"

Gerçeklerin gün yüzüne çıkması güneşi yok ederdi. Ve geride sadece karanlık kalırdı. Sonsuz bir karanlık ve sonu olmayan bir acı.

Beni korkutan karanlık değildi, gerçeklerdi. Gerçekler oradaydı ve her yerin karanlık olması bile gerçekleri yok etmiyordu, gerçekleri yok etmiyordu, evet ama beni yok ediyordu. Yok olmak ve bir daha hiç var olmamak; sanırım bütün isteğim buydu. İçine düştüğüm duygu seli beni yok edercesine boğuyordu ve geçmişi adeta yutuyordum. Hırpalana hırpalana, savrula savrula, acı çeke çeke tutunacak bir el, ayağa kalkabilecek bir güç arıyordum.

O el bana uzandı, o sıcak avuçtan içime güç doğdu ve gerçekler ayaklandı.

Dans etmiştik ve bu bizim ilk dansımızdı. Şarkı çoktan bitmişti fakat biz Çağan'la sarılmaya devam ediyorduk. Hisler her yerdeydi, her zerremdeydi. Çağan vardı, Çağan buradaydı, Çağan karşımdaydı. Ve Çağan benimleydi, benimdi. İşte gerçeklerden biri de buydu. Çağan benimleydi, bu bir gerçekti.

"Seni seviyorum," dedim. Ben demedim kalbim dedi. Kalbimin varlığını bana hatırlatan Çağan'dı; kalbimin de ona karşı söylediği ilk gerçek onu sevmemdi, çok sevmemdi. Gözleri kısıldığında dudakları aralanmıştı. "Seni seviyorum Çağan."

Uzun bir sessizlik yaşandı. Çağan gözlerini gözlerimden çekmedi. Göz bebeklerinin titrediğini gördüm. Benim gözlerim yaşla dolarken Çağan'ın dudakları kıvrıldı, sahici bir gülümseme yüzünde peyda oldu. O kadar güzel gülümsedi ki, benim dudaklarımdan bunu duymaya çok ihtiyacı varmış gibi gülümsedi, beni öldürebilecek kadar güzel gülümsedi.

"Seni öyle bir seviyorum ki kendime inanamıyorum, kalbime inanamıyorum." Elimi boynundan yanağına götürdüm, Çağan yüzünü avucuma yasladı. Diğer elimi de yüzüne çıkardım. Gözlerinin ötesine ulaşmak ister gibi baktım. "Seni çok sev-"

Dudaklarıma dudaklarını bastırdı. Beni susturmayı sanırım ancak bu şekilde başarırdı. Nefes alma ihtiyacıyla geriye çekildiğimizde alnını alnıma yasladı.

"Bahar gibi kokuyorsun." Kokumu derinlerine çekti. "Benim kalbim senin adınla atıyor."

"Sarılmaktan vazgeçmiyorum senden, sen de vazgeçme." Birbirimize verdiğimiz sözleri ona hatırlatma ihtiyacı duymuştum.

"Sarılmak iyileştiriyormuş, bir kez daha anladım." Elimi göğsüne indirdim. Gözleri gözlerime mıhlandığında büyük bir rahatlama görmüştüm. Gözlerinin içi parlıyordu ve bu parlama benim sebep olduğum bir parlamaydı. Onu sevdiğimi söylemem adeta Çağan'ın bana attığı bütün bakışları değiştirmişti. Gözleri hafif kısıldığında kaşlarımı çattım.

"Ne oldu?" dedim sorarak. Belimdeki ellerini ellerime indirdiğinde gözlerim büyük bir sorgu içerisindeydi.

"Yol almamız lazım, biliyorsun değil mi?" Hafifçe yutkundum. "Konuşalım."

"Susalım," dedim bütün bu yaşadıklarımızın sebebi susmak değilmiş gibi. Kaçtığım neydi? Gerçekler mi? Gerçeklerden kaçıyordum. Bilmemek bazen daha iyiydi, kör olmak daha iyiydi, sağır olmak daha iyiydi. Cahillik mutluluktu ve ben mutlu kalmak istiyordum.

TUTSAK ZİHİNLER |TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin