Jinyoung oturduğu yerden gözleriyle etrafı taradı. Birçok tanıdık görmüştü ve ona 'Senin burada ne işin var?' dermişçesine bakıyorlardı. Göz devirip Jackson'a baktı. Hasta çocuklar için bağış toplanmıştı ve sonuç olumlu olduğu için hastane küçük bir parti düzenlemişti. Jackson ve birçok doktor buradaydı. Doktorların eşleri ve bağış yapan insanlar da vardı. Jinyoung büyük bir miktar bağış yaptığı için Jackson zoruyla gelmişti. Bununla övünmek istemezdi ama Jackson getirebilmek için saatlerce yalvarmıştı. Bardağındaki kırmızı şaraba baktı. Bunu seviyordu. Diğer tüm içeceklere bunu tercih edebilirdi. Büyük bir yudum aldı ve çalan müziği dinledi. Sandalyesinde dikleşip gözlerini kapattı ve kendini müziğe kaptırdı. Hafifçe sallanırken gülümsedi, dışarıdan nasıl gözüktüğünü umursamıyordu.
Gözlerini açtığında bir metre uzağındaki Jackson'a ve yanında olan adama baktı. Adam yanına yeni gitmiş olmalıydı. Yüksek sesten dolayı birbirlerine yaklaşıp konuşuyorlardı ve Jackson adamın dediği her şeye gülerek karşılık veriyor, bazen ise yüzünü yakınlaştırıp konuşuyordu. Jinyoung tüm dikkatiyle onları izliyordu. Birkaç saniye sonra adamın eli Jackson'ın omzuna ulaştığında Jackson adama doğru bir adım attı ve kulağına ulaşıp uzunca bir şeyler anlattı. Jackson'dan uzun olduğundan dolayı Jackson çoğunlukla parmak uçlarında doğruluyordu. Jinyoung dudaklarını yaladı ve serçe parmağını dişleri arasına yerleştirip dişledi. Bu kadar yakın olmaları sinirini bozuyordu. Uzun olanı incelediğinde keskin yüz hatlarını fark etti. Saçları uzundu ve tepeden topuz yapmıştı. Üstündeki siyah takım elbise bedenine tam oturmuştu ve temiz bir yüzü vardı. Gözleri, uzun olanın parmaklarına gitti. Üç parmağında yüzük vardı ve eli fazlasıyla damarlıydı. Kendi eline baktı ve evde Jackson'ın ona uzattığı ama takmak yerine cebine attığı yüzüğü çıkarıp yüzük parmağına sıkıştırdı.
Adam sert bir kahkaha attı ve işaret parmağıyla karşısını gösterdi. Jackson o yöne döndüğünde Jinyoung'da döndü. Boş bir masayı gösteriyordu. Jackson iki yana kafa salladığında uzun olanın yüzü düştü. Jinyoung yerinde hareket edip şarabından büyük bir yudum aldı ve hiç düşünmeden ağzına dikti. Bir yenisini söyleyip tekrar karşısında konuşan ikiliye baktı. Jackson bir şey demek için parmak uçlarında doğrulmuştu ama birden dengesini kaybettiğinde uzun olan hızlıca belini kavradı. Jinyoung şarap dolu bardağı eline aldı. Jackson doğrulduğunda, uzun olan önündeki bedenin saçlarını arkaya doğru taradı ve birkaç şey söyledi. Birden şarap bardağı kırıldı camlar yere düştü.
Jinyoung, şarabın üstüne dökülmemesi için bacaklarını hızlıca iki yana açıp elini salladı. Yer şarap ve kanla dolarken Jackson duyduğu sesle o yöne döndü. Hızlıca Jinyoung'un yanına gidip elini tuttu ve inanamayan gözlerle yüzüne baktı. Uzun olan yanlarına geldi ve bir elini Jackson'ın ensesine attı. "Tanıyor musu-" Jackson, Jinyoung'a doğru eğildi ve belinden tutup kaldırdı. "Evet, çekilir misin?" Adam çekildiğinde Jinyoung'un diğer elinden tutup tuvalete götürdü ve elini suya soktu. "Tanrım...inanamıyorum sana Jinyoung." Sudan çekip eline giren parçaları kontrol etti ve ellerini Jinyoung'un beline koyup tezgaha oturttu. "Bekle...birkaç şey alıp geleceğim." Jinyoung cevap vermediğinde nefes verip koşarak uzaklaştı.
Jinyoung eline baktığında hâlâ deli gibi kanıyordu. Sızlıyordu ama umrunda değildi. Sırtını lavabonun aynasına yaslayıp derin nefes verdi. Üstü batmıştı ve kalbi kırılmıştı. Jackson neden uzun adama böyle davranmıştı? Düşündükçe sinirleniyordu. Tuvaletin boş olması onu mutlu eden tek şeydi. Yaklaşık iki dakika sonra yanına gelen Jackson'a baktı ve göz devirdi. "Eline...küçük parçalar girmemiş. Şanslısın." Jinyoung'un cevap vermemesi sinirini bozuyordu. Pamuğa birkaç ilaç sıktı ve kesilen eline bastırdı. Jinyoung sertçe inleyip boşta olan elini bacağına koyup sıktırdı. İlaç yakıyordu. Jackson, küçük olanın bacakları arasına girmişti ve eline ilaçları özenle sürüyordu. Neden bardağı kırdığını aslında biliyordu ama bu kadar ileri gideceğini bilseydi asla o adamla konuşmazdı. Amacı Jinyoung'u kıskandırmak bile değildi. Adamı tanımıyordu bile. Sadece yanına gelip Jackson'la konuşmak istemişti ve Jackson onu kırmamıştı. Sargıyı dikkatlice sarıp pamukları çöpe attı. Kollarını tekrar Jinyoung'un beline koyduğunda Jinyoung anlayıp tezgahtan Jackson'ın yardımıyla indi. "Teşekkür etmemi bekleme...çünkü senin yüzünden oldu." Küfreder gibi söylediği şeyden sonra yürümeye başladı ama Jackson hızlıca sargılı olmayan elini kavrayıp kendine çekti. "Ne demek benim yüzümden oldu?" Göz devirdi. "Ne konuştunuz?" "Bana...sevgilim olup olmadığını sordu ben de şey dedim...hayır, yok." Jinyoung kaşlarını çattı. "Beni sevgilinden saymıyor musun?" Sesi titrediğinde Jackson kısa süreli bir şok geçirdi ve hızlıca kendine gelip yanıtladı. "Bana...sevgili olduğumuzu söylemedin. Birbirini her seven kişiler sevgili olmuyor sonu-" Jinyoung hızlıca elini kavradı ve gözüne ilk kestirdiği kabinin içine girip Jackson'ı kapısına doğru itti.
Büyük olan hafifçe inleyip Jinyoung'a baktı. Jinyoung hiç düşünmeden dudaklarını birleştirip sargılı olan elini Jackson'ın ensesine koydu ve diğerini önündeki bedenin arka cebine sıkıştırdı. İnlememek için kendini zor tutuyordu. Jackson karşılık verdiğinde Jinyoung ilk defa kontrolü ele almak istedi ve kafasını hafif yana eğip iki elini de Jackson'ın ensesine çıkardı. Hemen bitsin istemiyordu. Yavaşça alt dudağını kavradı ve emerken Jackson ellerini Jinyoung'un beline attı. Kontrolü ele almak istediğini tabiki de anlamıştı ve izin vermişti. Birden Jackson'ı kendine çekip kapağı kapalı olan klozetin üstüne oturttu. Kucağına çıkıp nefes almak için dudaklarını ayırdı. Başının döndüğünü hissediyordu. Çok kan kaybetmiş olmalıydı ama umursamayıp tekrardan dudaklarını birleştirdi ve dilini Jackson'ın alt dişlerinde gezdirdi. Jackson sertçe inleyip ağzını araladığında Jinyoung gülümsedi. Elini Jackson'ın kravatına atıp çekiştirirken gözlerinin karardığını hissetti ve birkaç saniyeliğine duraksadı. Elleri titremeye başlamıştı. Midesi bulanıyordu çünkü çok fazla şarap içmişti. Sonrasında ise bilincini kaybedip Jackson'ın kucağından düştü.
-
haha
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my family is always sad | jinson ✔
Teen FictionJackson olanlardan sonra bebeği ile tek başına kalmıştı. Jinyoung ise, onları bıraktığı için üzgün değildi.