Jackson sabah başında dikilen Jaemin ile uyandı ve dikleşip Jinyoung'u da uyandırmaması için kucağına aldı. "Ne oldu bebeğim?" Minik kafasını okşadı. "Susadım." Jackson kafa salladı ve inleyip doğruldu. Odadan sessizce çıkıp mutfağa indi ve Jaemin için bardağa su doldurup uzattı. Jaemin suyunu içtiğinde yerine yatırıp odasına döndü. Alarmına daha üç saat vardı. Yatağa uzanıp kollarını Jinyoung'a sardı. Jinyoung rahat etmek için kafasını iyice yastığa gömdü ve bir bacağını, Jackson'ın bacak arasına soktu. Jackson gülümseyip belinde olan bir eli saçlarına çıkardı ve okşadı. Şimdi uyuyabilirdi.
Hastaneye geldiğinde üstüne önlüğünü geçirirken esnedi. Odanın kapısı açıldığında o yöne döndü ve Sehyoon'u görüp göz devirdi. Sehyoon koşarak Jackson'a sarıldı ve ağlamalı bir sesle konuştu. "T-Tanrım...seni çok özledim!" Jackson hızlıca ittirip uzaklaştı. "İğrençsin." Sehyoon moralinin bozulmasına izin vermeyip ona doğru bir adım attı. "Bugün...babamı görmeye gideceğim." Kafa salladı. "Gidebilirsin, normal." Sehyoon ofladı ve Jackson'a sarılmak için kollarını iki yana açtı. "Gitmeden önce...sana sarılsam?" Jackson birkaç saniye cevap vermedi. "Siktir git." Odadan çıktı ve Sehyoon'u gerisinde bıraktı.
Sehyoon, Jackson'a gözükmek için onun yakınından geçerek hastaneden çıktı ve arabasına binip evine sürdü. Bugün kendini affettirecekti. Hastane babasının olduğundan dolayı izin almadan çıkabiliyordu. Jackson'dan hoşlanmaya başladığında karşı evi satın almıştı. Arabasını park ederken evden çıkan Jinyoung'u gördü ve göz devirip gitmesini bekledi. Birkaç dakika sonra Jaemin elinde hırkayla Jinyoung'a doğru koştuğunda Jinyoung önüne çömelip hırkasını üzerine geçirdi. Çenesine öpücük kondurup doğruldu ve miniğini koltuğa oturttu. Sehyoon midesinin bulandığını hissediyordu. Jinyoung'dan nefret ediyordu ve eğer o olmasaydı Jackson'la arasında bir engel olmuş olmayacaktı. Jinyoung uzaklaştığında Sehyoon arabadan indi ve eve girip birkaç saat oyalandı. Jackson'ın çıkış saatinden on dakika sonra tuvalete ilerledi ve cam kutuyu hiç düşünmeden yere atıp parçalara ayırdı. En büyük sivri parçayı tezgaha koydu ve aynadan kendisine baktı. Tezgahta duran kalıp sabunu bedeninin her yerinde morluklar bırakacak kadar vurdu ve aynadan kendisine baktı. Gömleğinin düğmelerinden birkaçını çözdü ve dağılmış olan saçlarını daha da dağıttı. Son olarak tezgahta duran camı karnına küçük kesik atacak bir şekilde sürtüp akan kanları gömleğine dağıttı. Canı oldukça fazla acıyordu fakat umrunda bile değildi. Yürümekte zorluk çekiyordu. Zorla kendini dışarı attı ve evinin bahçesinden çıkıp yere yığıldı. Jackson'ı arayacak ve Jackson onu öyle görünce suçu kendinde bulup Sehyoon'u affedecekti.
Telefonu cebinden çıkarıp Jackson'ın numarasını tuşladı. Kapanmasına yakın bir sürede Jackson telefonu açtı. "Ne var?" Sehyoon inledi. "B-beni...beni alabilir misin?" Sesi ağlamaklı çıkıyordu. "Neredesin?" Adresi verdi ve Jackson'ın cevap vermesini bekledi. "B-bende oraya doğru geliyordum...dayanabilirsin değil mi?" Birkaç saniye cevap vermedi ve onaylar mırıltı çıkarıp telefonu kapattı. Bedenini tamamen yere bırakıp inledi. Yerde acıyla kıvranıyordu. Yaklaşık beş dakika sonra Jackson arabayı rastgele bir yere park edip Sehyoon'un yanına koştu. "Tanrım...ne oldu sana?" Belinden tutup kalkmasına yardım etti ve yavaşça Sehyoon'u tutarak yürümeye başladı. "Bak, şurası benim evim...oraya kadar gidebilirsin değil mi?" Sehyoon kafa salladığında yavaşça evin bahçesine doğru yürümeye başladılar.
Jinyoung, Jaemin'i okuldan alıp eve sürdü ve yolda Jackson'ı görüp kornasına bastı. Tam yolun ortasında duruyorlardı. Kaşlarını çatıp yanındaki bedene döndü. Tanıdık geliyordu. Arabadan indi ve yanlarına gitti. "Oh...nasıl bu hale gelmiş?" Jackson kaşlarını çattığında alt dudağını sarkıtıp özür diledi ve diğer kolundan tutup yardım etti. Eve girdiklerinde Jaemin odasına geçti. Jinyoung ise önce kendi arabasını ardından Jackson'ın arabasını evlerinin bahçesine park edip yanlarına gitti. Jackson, Sehyoon'un gömleğinin düğmelerini çözüyordu. "J-Jinyoung gerekli malzemeleri geti-" "Ah...şey nereye kaldırdığını bilmiyorum. Sen al ben gömleğini çıkartırım." Jackson'ın yanına adımladı ve kulağına uzanıp fısıldadı. "Sadece dövülmüş...bu kadar panik yapmana gerek yoktu." Jackson, Jinyoung'u hafifçe ittirdi ve üst kata malzemeleri almaya çıktı. Göz devirip koltukta yatan Sehyoon'a baktı. "Bu boktan yalanına sadece Jackson inanır...farkındasın değil mi? Karşı evimizde oturduğunu biliyorum. Babandan şiddet görmediğini de." Acıyan gözlerle Sehyoon'a baktı. "O kadar basit birisin ki...ufak bir araştırmayla bokuna kadar öğrenebildim. Kendini akıllı mı sanıyorsun? Sadece Jackson fazla saf ve her şeyi ona anlatacağım." Sehyoon zorla gülümsedi. "Az önce ittirilen...ben değildim, sendin. Korkuyorsun çünkü Jackson seni bırakıp bana gelecek." Jinyoung kahkaha attı. "Öyle mi?" Gömleğini çıkarıp koltuğun yanına bıraktı ve merdivenlerden aşağı inen Jackson'a döndü. "Kesiği fazla derin değil. Dikiş atacak mısın?" Jackson soruya yanıt vermek yerine Sehyoon'un bedenindeki morluklara baktı. "Özür dilerim...benim hatam. B-bana demiştin ama ben umursamadım..." Jinyoung göz devirdi ve tekli koltuklardan birine oturdu. Jackson, Sehyoon'un yaralarına bakarken Jinyoung onları izledi. Sehyoon arada kaçamak bakışlarla Jinyoung'a bakıyor ve geri Jackson'a dönüyordu.
Yaklaşık bir saat sonra Jackson doğruldu ve odasına çıkıp en bol tişörtlerinden birini aldı. Yanlarına vardığında Jinyoung, Jackson'ın elindeki tişörte baktı ve dikleşti. "Hey...onu sana ben almıştı-" Jackson ofladı. "Sence şu an önemli olan bu mu?" Jinyoung iki yana kafa salladı ve arkasına yaslandı. Sehyoon'un içinden kahkaha attığına yemin edebilirdi. Jackson yavaşça tişörtü Sehyoon'a geçirdi ve yanına oturdu. "Bu gece...burada kal." Jinyoung sabır diledi. Derin nefes alıp Jaemin'e seslendi ve Jaemin hızlıca yanına gitti. Saat akşam sekize gelmişti. Jaemin'i kucağına alıp saçını okşadı. "Aç mısın?" Kafa sallarken Sehyoon'a döndü. "Ona ne oldu?" Jackson bebeğine baktı. "Hm...birileriyle kavga etmiş." Jaemin kafa salladı ve kollarını Jinyoung'a sardı. "Biraz korkunç gözüküyor." Kulağına fısıldadığında Jinyoung kıkırdadı. "Değil mi? Eğer o adamı görürsen...babanın elini asla bırakma tamam mı?" Jinyoung, Sehyoon'un Jaemine bir şey yapacak olmasından korkuyordu. Sonuçta kendini bu hale getirecek kadar cesareti varsa Jaemin'e zarar vermek onun için çok kolay olabilirdi. Jaemin kafa sallayıp onlara bakan Jackson'a döndü. "Ben...Jaemin'i uyutacağım. Tabi ne yaptığımı umursuyorsan..." Son cümlesini sessizce söyleyip doğruldu ve Jaemin'in odasına gitti.
Geri döndüğünde Jackson ayaklanıp Jinyoung'un elinden tuttu ve salonun köşesine sürükledi. Sehyoon uzaktan onları izliyordu. "Neden böylesin?" Jinyoung kaşlarını çattı. "Anlamadım?" Jackson'ın bakışlarından sinirli olduğunu anlayabiliyordu. "Diyorum ki...neden bu kadar kötü davranıyorsun?" Jinyoung kısa bir süre cevap vermedi. Usulca Jackson'ın elini tuttu ve kalçasını pencere pervazına yasladı. "Neden öyle düşündün?" Sehyoon'un önünde kavga etmek istemiyordu. "Ona evden gitmesini söylemişsin." elini çekti. "Ne? Ciddi misin? Sende ona inandın..? Jackson sence ben o bu haldeyken evden gitmesini söyler miyim?" Jackson cevap vermediğinde Jinyoung kahkaha attı ve saçlarını kavradı. "Sevgilim...öyle bir şey demedim." Jackson nefes verdi. "Uydurdu mu yani?" Jinyoung olanlara inanamıyordu. "Bana inanmak yerine ona mı inanıyorsun gerçekten?" Jackson'ın cevap vermemesi sinirini bozuyordu. "Siktir git Jackson...gerçekten." Göz devirdi ve adım atacakken Jackson bileğini kavradı. "Nereye gidiyorsu-" Jinyoung hızlıca kolunu çekti. "Sana ne? Sehyoon seni bekliyor. İlgilenmeye ne dersin?" Cevap vermesine izin vermeden üst kata, Jaemin'in odasına çıktı ve usulca bebeğinin yanına, boş kalan yere uzandı.
Jackson, Sehyoon'a en uzak koltuğa oturup inledi. Jinyoung'a haksızlık yapıyordu. "Nereye gitti?" Sehyoon'a döndü. "Yorgun olduğunu ve uyuyacağını söyledi." Sehyoon kafa salladı ve koltuğa uzandı. Jackson sertçe inleyip kafasını geriye attı. Jinyoung'a böyle davranmaması gerekiyordu. Yaklaşık on dakika sonra Jackson'ın görüş açısına Jinyoung girdiğinde oturduğu yerde dikleşti. Jinyoung ise Jaemin'in yere attığı küçük, sert oyuncağa basıp elindeki bardağı düşürdü. Sehyoon gürültülü sese uyanıp o yöne döndü ve Jinyoung inleyip bacağını tuttu. Jackson ise camlara basmamaya özen gösterip yanına ulaştı. "B-bilerek düşürmedim...gerçekten. Sadece...sana ilaçlarını getirecektim." Sehyoon duyduğu şeyle kaşlarını çattı. Jackson ilaç mı kullanıyordu? diye düşünürken Jackson, Jinyoung'a sarıldı. "Ben...özür dilerim bebeğim." Jinyoung gülümseyip ellerini Jackson'ın boynuna doladığında büyük olan kucağına almak için ellerini küçüğünün kalçasına indirdi. Jinyoung hemen anlayıp kucağına çıktı ve bacaklarını Jackson'ın beline doladı. Jackson, Sehyoon'un uyuduğundan emin olmak için ona döndüğünde Sehyoon hızlıca gözlerini kapattı ve Jackson önüne döndüğünde tekrardan gözlerini araladı. "Uyuyor." mırıldandı.
Camlara basmamaya özen gösterip koltuğa oturdu ve kucağındaki Jinyoung'a baktı. Ellerini saçlara çıkarırken mırıldandı. "Ayağın acıyor mu?" Küçük olan kafa sallayıp yalandan ağladı. "Jaemin'e oyuncaklarını toplamasını söylüyorum ama dinlemiyor. Sende beni dinlemiyorsun. Gittikçe sana benziyor Jackson!" Jackson kıkırdayıp Jinyoung'un alnına düşen saçları arkaya taradı. "Benimle uğraşmak zor olmalı." Jinyoung sertçe omzuna vurdu. "Saçmalama! Sadece kendini bazı şeylere çok kaptırıyorsun ve aileni ikinci plana atıyorsun. Yine de sorun değil...çünkü seni seviyorum ve sende öyle." Jackson gülümseyip dudaklarını birleştirdiğinde, Jinyoung iyice kucağına sindi. Sehyoon göz devirip sertçe inlediğinde, Jinyoung dudaklarını ayırıp arkasını döndü ve Jackson'ın hızlıca kucağından kalktı. Onları öyle görsün istemezdi.
Jinyoung tekli koltukta, Jackson'ın yanına kedi gibi sıkışıp alt dudağını dişledi. Utanmıştı. Jackson utandığını anlayıp ona döndü ve miniğinin saçlarını dağıttı. "Bakıp geleyim mi?" Jinyoung kafa salladığında Jackson hızlıca dudaklarına öpücük kondurup doğruldu. "Ya! yapma!" Jackson kahkaha atarken, Sehyoon sinirden deliriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my family is always sad | jinson ✔
Teen FictionJackson olanlardan sonra bebeği ile tek başına kalmıştı. Jinyoung ise, onları bıraktığı için üzgün değildi.