Jinyoung hızlı adımlarla salona döndü ve Jackson'a baktı. "J-Jackson...baban." Eliyle kapıyı işaret ettiğinde Jackson yerinde doğrulup Jaemin'e baktı. "Odana git ve kapıyı kilitle." Jaemin kafa sallayıp koşarak odasına gitti. Jinyoung koltuktaki tişörtünü üstüne geçirirken kilit sesini duyup rahatla nefes verdi. "Neden gelmiş olabilir?" Jackson iki yana kafa sallayıp koşarak kapıya ulaştı ve usulca kapıyı açtı. Tek dileği Jaemin'i görmemesiydi. Jinyoung peşinden gidip kapının önündeki adama baktı. "Hoş geldini-" "Dışarı gel." Jinyoung lafını yarıda bırakıp Jackson'a baktı. Elini tuttuğunda Jackson derin nefes verip kafa salladı. Babasının peşinden giderken Jinyoung elini daha sıkı tuttu ve Jackson küçüğüne döndü. "Sorun değil, geleceğim." Jinyoung iki yana kafa salladı. "Ben de geleyi-" "Jinyoung lütfen..." mırıldandı. Kafa sallayıp yavaşça elini bıraktığında Jackson babasının peşinden gitti. Jinyoung kapıyı kapatıp mutfağa koştu.
Onlar evin bahçesinde konuşurken, Jinyoung uzaktan izleyecekti. Jaemin o adamın kötü biri olduğunu biliyordu. Ses çıkarmamaya özen göstererek cama ulaştı ve bahçedeki babasına baktı. Jackson'a bir şey olacak diye korkuyordu. Jinyoung kafasını cam kapıya yaslayıp iç çekti. Bahçenin ışıkları açık olduğundan dolayı onları net görebiliyordu.
Jackson korkuyla babasına baktı ve hafif başını eğdi. Ne hata yaptığını bilmiyordu. "Hastaneden şikayet aldım." Başını kaldırıp babasına baktı. "N-nasıl?" Aklına son girdiği ameliyat geldiğinde alt dudağını dişledi. Jackson'ın bir suçu yoktu, sadece hastalık fazla ilerlemişti ve elinden bir şey gelmiyordu. "B-baba ben elimden geleni yapt-" Yanağında hissettiği acıyla dolan gözlerini kapattı ve ellerini önünde birleştirdi. Jinyoung gördüğü şeye daha fazla katlanamazdı. Bu adama daha fazla katlanamazdı. Kendini güvene almak için bir bıçak kaptı ve hızla onlara doğru adımladı.
Adamı sertçe ittirdiğinde yere düştü. Jackson, Jinyoung'u hızlıca kendine doğru çekti. "Ne yapıyorsun?" Jinyoung kollarından kurtulup yerde duran bedene baktı ve ayağıyla sertçe vurdu. "Tanrım...iğrençsin!" Jackson elindeki bıçağı fark edip hızlıca elinden alırken Jinyoung elini ani bir hareketle çekti ve bıçak elinden düştü. "Neden bıçak getiriyorsun?" bağırdı. Jinyoung cevap vermek yerine tekrardan adama döndüğünde üstüne eğilip yakalarından tuttu. "Bıçak...yere düştü. Onu bul!" Jackson kafa sallayıp bıçağı ararken Jinyoung karnına yediği tekmeyle yere düştü. Yüzüne yediği yumruklar Jackson'ın adamı ittirmesiyle kesildi. Dizleri üstüne doğruldu ve Jackson'a baktı. Nefes nefeseydi "Bıçak?" Büyük olan iki yana kafa salladı. "Bulamıyorum!" Babası eline sürten sivri şeyi hissedip eline aldı ve yerde oturan Jinyoung'a baktı.
Hızlıca yerinde doğrulup bıçağı Jinyoung'un karnına sapladı. Küçük olan karnında hissettiği acıyla sertçe inleyip elini karnına bastırdı. Jackson duyduğu sesle sevgilisine döndü ve tişörtüne bulaşan kana baktı. Babasını sertçe ittirdiğinde, Jinyoung bedenini yere bıraktı. Jaemin gördüğü görüntüyle koşarak kapıya ulaştı ama bulanıklaşan görüntüyle kapıyı açamadı. Jackson, Jinyoung'un başına çömelip tişörtünü çıkarırken babası hızlıca oradan uzaklaştı.
"J-Jackson-" "Jinyoung sus! Ambulansı arayacağım!" elleri titrerken hızlıca arka cebinden telefonu çıkardı ve ambulansın numarasını tuşlayıp adres verdi. "J-Jaemin...Jaemin'e bak." Kafa sallayıp Jinyoung'un alnına öpücük kondurdu. "Geleceğim, bekle." Koşarak evin içine girdi. Hızlıca Jaemin'in odasının kilidini açtı ve yerde ağlayan bebeğini kucağına aldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Tüm bedeni korkuyla titrerken Jackson çok çaresiz olduğunu hissetti. Kucağında bağırarak ağlayan bebeğini daha sıkı tuttu ve salona indi. "J-Jaemin...babana bakmam gerek. Burada beni bekleyebilirsin değil mi?" Ellerine öpücük kondurdu. Jaemin kafa salladığında bu sefer koşarak Jinyoung'un yanına gitti. "G-geldim! Jinyoung, geldim!" Cevap alamadığında yanına çömeldi. "Bebeğim geldim! J-Jinyoung!" Ağzından sayısız hıçkırık kaçtı. "C-cevap ver...Jinyoung geldim!"
Sağlıklı düşünemiyordu. Yerde yatan bedenin yakalarından tuttu ve sarstı. "B-beni beklemeni söylemiştim! Gözlerini aç!" Başını miniğinin göğsüne bastırdı. "B-bebeğim...gözlerini aç ve g-gidelim. Jaemin bekliyor...J-Jaemin ağlıyor Jinyoung." Akan yaşlarını umursamadı. "B-bebeğimiz ağlıyor...kalk hadi." Ambulans siren sesleri kulağına ulaştığında birkaç saniye sonra geriye itildi. Jinyoung'u kaldırıp sedyeye yatırdıklarında Jackson tüm bu olanların bir rüya olmasını diledi.
Ambulans arabası giderken Jackson olduğu yerde kaldı. Ellerini saçlarına götürüp çekiştirdi ve tüm gücüyle bağırdı. O kadar çok bağırdı ki, ses telleri acıyla kıvranıyordu. Ölmek istedi Jackson. Tek istediği şey ölmekti. Jaemin ne yapardı? Onu bırakamazdı ki... Yerinde hızlıca doğrulup salonun içine girdi. Jaemin hâlâ ağlıyordu. Eline bulaşan kanlara baktı ve pantolonuna sürttü. Geçmiyordu. Bu kanların geçmesi gerekiyordu ama geçmiyordu. Daha çok sürttü, geçmedikçe daha hızlı sürttü. Asla geçmiyordu. Kalbine bir düğüm oturdu ve nefes alması zorlaştı bir anda. Canı hiç yanmadığı kadar acıyordu. Yere çömeldiğinde Jaemin hızlıca babasının yanına adımladı. "B-baba kalk...babam tek başına korkmasın oralarda. Yanına gidelim ve artık korkmasın...h-hadi." Jackson'ın ağlaması şiddetlendiğinde kafa salladı ve bebeğini kucağına alıp evin bahçesinden çıktı.
İlk geçen taksiyi durdurduğunda hastanenin adresini verdi. Bu haldeyken araba kullanamazdı. Hastaneye ulaştıklarında eline ilk geçen parayı uzatıp arabadan indi. Kendi çalıştığı hastaneye gelmişti. Jaemin'i daha sıkı tutup danışmanın yanına ilerledi ve ameliyatın hangi katta yapıldığını öğrenip asansöre bindi. Kata ulaştıklarında etrafına bakınıp boş bir oturağa oturdu. Jinyoung'a hiçbir şey olmayacaktı. Bebeğine döndü. "Bambam'e gitmek ister misin?" Jaemin iki yana kafa salladığında Jackson onu zorlamak istemedi. Onun da bilmeye hakkı vardı fakat Jaemin'e moral verecek bir durumda değildi. Telefonunu çıkarıp Yugyeom'u aradı ve olanları özet geçti.
Yugyeom ve Bambam hastaneye ulaştıklarında, Yugyeom hızlıca Jaemin'i Jackson'ın kucağından aldı. İkisinin de durumu kötü gözüküyordu. Bambam, Jackson'ın yanına oturup sırtını sıvazladı ve hepsi oraya koşarak gelen Jaebeom'a baktılar. Jaebeom, Jackson'ın halini görüp önüne çömeldi. Jinyoung onun en yakın arkadaşlarından biriydi. "H-hey...iyi misin?" Jackson iki yana kafa salladığında Jaebeom kollarını ona sardı. "İyi olacak, biliyorsun. B-ben...daha yeni öğrenebildim." Ayrılıp Jackson'a baktı. Jackson'ın yaşlarını silip gülümsedi. "Jinyoung...seni asla bırakmaz Jackson. Mark ile beraberken bile beni bahane ederek hastaneye gelirdi ama seni görmeden asla gitmezdi-" Jackson başını eğdi. "O-ona beni beklemesini söyledim...ama o ben gelene kadar-" Jackson'ı susturdu. "Cevabını uyandığında verecek...merak etme." Jackson kafa salladı ve yaşlarını silip Yugyeom'un kucağındaki bebeğine baktı. Onu ağlarken görmek canını acıtıyordu.
Jaemin'i kucağına aldığında küçük olan bacaklarını Jackson'ın beline dolayıp başını omzuna bastırdı. Jackson eski yerine oturup bebeğinin sırtını sıvazladı ve hep beraber ameliyatın bitmesini beklediler. Görüş açısına Sehyoon girdiğinde doğrulacaktı ki Jaebeom onu durdurup Sehyoon'un yanına gitti. "Siktir git." Sehyoon kahkaha attığında Bambam yerinde doğrulup sertçe Sehyoon'u ittirdi. Jackson sinirleniyordu. Jaebeom ve Bambam, Sehyoon'u oradan kovduklarında Jackson ameliyattan çıkan doktora baktı.
-
sen mal misin ne bicak aliyorsun 🐒💩
sahra cok agladi ondan atiyom 😜
bi de bolum hic icime sinmedi ama neyse atip kaciyorum bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my family is always sad | jinson ✔
Fiksi RemajaJackson olanlardan sonra bebeği ile tek başına kalmıştı. Jinyoung ise, onları bıraktığı için üzgün değildi.