my family is always sad | jinson ✔

yirmi beş

Jackson iş çıkışı Mark ile tanışmak için Jinyoung'un yanına gitti. Jaemin'in okuldan çıkmasına iki saate yakın bir süre vardı. Adalet sarayına girdi ve Jinyoung'un ofisine gitti. İçeri girdiğinde Jinyoung toplanıyordu. Gülümseyip yanına gittiğinde küçük olan kollarını sardı hızlıca. "Hoş geldin." Jackson yanağını öpüp birkaç adım geriye gitti. "Hazırsan çıkalım? Daha Jaemin'i alacağız." Jinyoung kafa sallayıp masadan telefonunu aldı ve yanına gitti. Beraber kafeye oturduklarında yaklaşık on dakika sonra Mark geldi. Jinyoung yine her zamanki gini Mark için kola sipariş etmişti bile. Mark yerine oturup Jackson'a baktı. Hayal ettiği kişiden çok farklıydı. "Selam." elini uzattığında Jackson hemencecik karşılık verdi. Mark birkaç saniye daha gözlerini Jackson'da gezdirdi. Tahmininden daha yakışıklı olmasına şaşırmıştı. Onu ilk defa burada görüyordu. "Jackson, değil mi?" Jackson kafa salladı. "Öyle." Mark gülümsedi. "Jinyoung çok bahsetti senden." Jackson, küçüğüne döndüğünde Jinyoung soğuk kahvesinden içiyordu. Yanaklarının kızardığını hissetti. Jackson tebessüm edip tekrardan Mark'a döndü. "Bebeğiniz var değil mi?" kafa salladı. "Evet. Birkaç ay sonra dört yaşına girecek." Mark anladığını belirterek mırıldandı ve kolasından içti. "Bir şey soracağım. Fazla özele girmezse." Jinyoung, Jackson'a döndüğünde Jackson kafasıyla onayladı. "Dinliyorum." Mark boğazını temizledi. "Hastalığın mı var?"

Jackson kaşlarını kaldırdı. Bunu duymayı beklemiyordu. Jinyoung pipeti ağzından çıkarıp dikleşti. Mark'a bundan hiç bahsetmemişti. Jackson ona döndüğünde omuz kaldırdı. Gerçketen bilmiyordu. Jackson sandalyesinde haraket etti. "Hayır, neden sordun?" Mark omuz silkti. "Bilmem, tahmin." Jackson sandalyesini sıkıca tuttuğunda Jinyoung sinirlendiğini anladı. Jackson'ın hastalığının konusunu evde bile açmazlardı çünkü Jackson bundan rahatsız olurdu. Şimdi ise Jinyoung'u yapmadığı bir şey için suçlayacaktı. Mark arkasına yaslandığında Jinyoung usulca elini Jackson'ın elinin üstüne koydu ama ittirilmesi bir olmuştu. Mark uzaktan onları izliyordu. Çok uzun süredir Jinyoung'un ona anlattıklarından Jackson'ın hasta olduğuna dair şüpheleri vardı. Kesinleştirmek için sormuştu ve şu an hasta olduğundan emin olmuştu bile. Jackson saate baktı. Jaemin'in çıkmasına bir saat vardı ama daha fazla burada durmak istemiyordu. Sahte bir gülümsemeyle Jinyoung'a döndü. "Jaemin...çıkmak üzere. Gitsek mi?" Jinyoung alt dudağını dişledi. Pipeti ağzına götürürken kafa salladı. Jackson, Mark'a döndü. "Daha sonra tekrardan görüşür müyüz?" Mark kafa salladığında beraber kafeden çıktılar.

Arabaya ilerlerken Mark camdan onlara baktı. Jackson anahtarla kilidi açtığında Jinyoung elini Jackson'ın omzuna koydu ama Jackson birkaç adım uzaklaşıp arabaya bindi. Jinyoung birkaç saniye olduğu yerde bekledi ve koşarak diğer tarafa geçip arabaya bindi. Mark, Jinyoung için üzülmüştü ama sorması gerekiyordu. Jinyoung birkaç dakika sonra konuşmak için ağzını araladı. "Mark'a ben söylemedim yemin ede-" "Araba kullanıyorum." Jinyoung kafa salladı ve sustu. Okula geldiklerinde çıkmalarına yarım saat vardı. Jackson arabayı kapatıp arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı. Jinyoung, Jackson'a baktı. Mark'ın neden böyle bir şey dediğini anlamıyordu. Yan dönüp kafasını koltuğa yasladı ve gözlerini Jackson'da dolaştırdı. Jinyoung uzanıp arabayı çalıştırdığında Jackson gözlerini araladı. "Camı kapatacağım...hava soğuk." Kafa salladı ve tekrardan gözlerini kapattı. Jinyoung kendi tarafındaki camı kapatıp Jackson'ın tarafındaki cama baktı. Kemeri çıkarıp oraya doğru uzandı ve destek almak için eliyle Jackson'ın bacağına baskı uyguladı. Birkaç saniye camın kapanmasını bekledi ve kapandığında Jackson'a döndü. Ona bakıyordu. Yerinde sıçradığında Jackson yerinde dikleşti ve ellerini düşmemesi için Jinyoung'un beline koydu. Küçük olan yerine geçtiğinde Jackson arabayı kapattı ve okuldan tek tek çıkan çocuklara baktı. Kemerini çözüp hızlıca arabadan indiğinde Jinyoung'da indi.