Jinyoung uyandığında boğazında berbat bir acı vardı. Yüz ekşitip gözlerini araladı ve doğruldu. Burası hastane odasıydı. Jackson neredeydi? Eline baktı, eli daha iyi sarılmıştı. Kendini halsiz hissediyordu ve Jackson'ı istiyordu. Pencereye baktığında havanın aydınlık olduğunu gördü. Kaç saattir baygındı ki? Her şeyi çok net hatırlıyordu. En son Jackson ile öpüşüyorlardı ve kontrolü Jinyoung ele almıştı. Gülümsedi. Sonrasında ise gözü kararmıştı ve bayıldı. Jackson çok korkmuş olmalıydı. Birden kafasında hissettiği sancıyla inledi ve elini kafasına koydu. Pamuk yapıştırılmıştı. Düşerken kafasını bir yere vurmuş olmalıyım diye düşündü ve üstüne baktı. Hasta önlüğü vardı. Açılan kapıya döndüğünde Jackson'ı gördü. Büyük olan hızlıca yanına ulaştı ve kollarını yatakta oturan bedene sardı. Çok korkmuştu. Jinyoung birkaç saniye sonra boynunda hissettiği ıslaklıkla Jackson'ın ağladığını anlamıştı. "Hey...hey hey? Ağlıyor musun..?" Jackson kollarını ayırdı. "S-sen aptalsın! Jinyoung sen aptalın önde gidenisin tamam mı?! Ne kadar korktuğumdan haberin var mı? B-birden...kollarım arasında bayıldın ve yer kanla kaplandı!" Jinyoung başını eğdi. Kendini suçlu hissediyordu. "Yanıma gelir misin..?" Jackson'ın onu reddetmesinden korktu. Bir an o kadar çok korktu ki gözlerini kapatıp bekledi çünkü Jackson yanına gelmek yerine onu orada bırakıp odadan çıkacaktı. Ama beklediği gibi olmadı ve Jackson yanına gidip önüne çömeldi.
"Bebeğim..." mırıldandı. Jinyoung yaşlarını serbest bıraktığında Jackson alttan ona baktı. Dudaklarını büzmüş bir şekilde ağlıyordu. Jinyoung'un sargılı olmayan elini, elleri arasına alıp okşadı ve önlüğüne bir bir düşen damlalara baktı. Uzun saçları başını eğdiğinden dolayı aşağı düşmüştü ve Jinyoung her burun çektiğinde yavaşça hareket ediyorlardı. Jackson, Jinyoung'un önlükten açık kalan bacağına öpücük kondurup saçlarını geriye doğru itti ve yaşlarını sildi. Onu ağlarken görmeyi sevmiyordu. Jinyoung elini Jackson'ın ensesine koyup yatağa uzandı ve Jackson'ı kendine doğru çekip burnunu dudaklarına sürttü. "Artık...sevgilin olmadığını söylemezsin." Jackson kıkırdadı ve kolları arasından kurtulup dikleşti. "Peki...artık eve gitme vakti çünkü bebeğimiz bizi bekliyor." Jinyoung yaşlarını silip güldü. "Doğru...bizim minicik bir bebeğimiz var değil mi?"
Jackson gece Jinyoung için getirdiği gri eşofmanı ve beyaz tişörtü giymesine yardım etti. Sonrasında beraber arabaya binip Bambam ve Yugyeom'un evine gittiler. Vardıklarında Jackson arabadan inip Jaemin'i aldı ve bebeğini arka koltuğa oturtup kendisi eski yerine geçti. Jinyoung, Jaemin'e dönüp gülümsedi. Eve vardıklarında Jaemin hemencecik Jinyoung'a sarıldı. Hasta olduğunu biliyordu. Jackson yorgun olduğunu söyleyip yatak odasına çıktı ve yatağa uzandı. Partide Sehyoon'u görmüştü ve yanında bir kadın vardı. Ofladı, Sehyoon kadınlardan hoşlanmazdı bile! Hafif doğrulup tişörtünü çıkarttı ve elini alt karnında gezdirdi. Sehyoon'un ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Elleri kasıklarına indiğinde ne yaptığını sorguladı ve hızlıca parmaklarını göğsüne çıkarttı. Yine aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Aklına birden eskiden yaşanan bir olay geldiğinde gözlerini kapattı ve derince ofladı. O gün eve flörtleşerek gelmişlerdi ve birkaç şey yapmışlardı. Jackson, küçüğünün bedenine oldukça zarar vermişti çünkü dürtülerini kontrol etmek onun için çok zordu. Fiziksel birçok zarar vermesine rağmen Jinyoung onu hiçbir zaman zorlamamıştı ve üstüne gitmemişti. Sonuçta o da rahatsızlığını bildiği halde Jackson'la beraberdi.
Jackson gözlerini araladı ve doğruldu. Yara izlerinin geçip geçmediğini merak ediyordu. Ayaklanıp salona indi ve Jinyoung'un dizinde yatan Jaemin'i kucağına alıp odasına çıkarttı. "Uyumak ister misin?" Kafa salladığında miniği yatağa yatırıp uyuyasaya kadar başında bekledi. Sonrasında üstünü örtüp salona indi ve Jinyoung'un elini tutup odaya çıkarttı. Her ihtimale karşı kapıyı kilitleyip ona merakla bakan bedene döndü. "Yatağa...yatar mısın?" Küçük olan kafa salladı ve yatağa uzandı. Jackson yanına gidip Jinyoung'un belinden tuttu ve dikleşmesini sağladı. Sadece onda bıraktığı yaralara bakacaktı. Dudaklarına öpücük kondurup tişörtün eteklerini kavradı ve hızlıca çıkarttı. Jinyoung ne yapmak istediğini anlamıyordu. Jackson'ın elleri eşofman lastiğine gittiğinde Jinyoung kalçasını hafif kaldırdı ve Jackson bundan fırsat bilip boş eşofmanı hızlıca çıkardı. Jinyoung elinş omzuna attı. "Ne yapmak istiyorsun...bilmiyorum ama senden çekinmiyorum Jackson." Gülümsedi ve yatağa tekrardan uzandı. Jackson, Jinyoung'un baksırını kasıklarının birkaç santim altına indirdiğinde Jinyoung anlayıp hızlıca elini kasıklarının üstüne yerleştirdi. "Jackson, hayır." "Bakaca-" Jinyoung yerinde doğrulmaya çalıştı. "Şunu yapmayı bırakamaz mısın artık?" Jackson doğrulmasına izin vermiyordu. "Bakacağım dedim." Jinyoung iki yana kafa salladı. "Hayır dedim." Jackson hızlıca Jinyoung'un dizlerine oturup ellerini kafasının yanında birleştirdi. "T-tanrım...hayır dedim! Jackson, onları görünce sadece kendini üzeceksin ve beni!" Dizlerinden kalkması için hareket ediyordu. "Bencillik yapma! Yaralarımı açarak o anıları da tazeleyeceksin ve bunun günlerce etkisinde kalacak kişi ben olacağım!" Jackson kafa salladı ve yavaşça dizlerinden inip ellerini serbest bıraktı. Jinyoung haklıydı. Jackson o izlerin zaten asla geçmeyeceğini biliyordu. Jinyoung hemencecik baksınırını düzeltip Jackson'a kollarını sardı. Bir bacağını Jackson'ın kalçasına atıp daha sıkı sarıldı. Zor zamanlar geçirmişlerdi.
-
Jinyoung duştan çıktığında bornozuna iyice sarıldı ve banyodan çıktı. Jackson'ı gördüğünde yerinde sıçradı. "Oh...geldin mi bebeğim?" Bornozunun kemerini sıkılaştırıp yanına adımladı. "İyi misin?" Jackson kafa salladı ve doğruldu. "Üstünü giyinmeyecek misin?" mırıldandı. "Giyineceğim." "Şimdi giyinsene." Jinyoung uzun bir süre büyüğünün yüzüne baktı. "Neden şimdi?" Jackson elini Jinyoung'un beline koydu. "Geçti mi...bakmak istiyorum." Jinyoung derin nefes aldı ve Jackson'dan birkaç adım uzaklaştı. "Hayır." Jackson ona doğru adımladı. "Jinyo-" "Jackson, yeter. İstemiyorum." Jinyoung bir adım uzaklaştıkça Jackson ona yaklaştı. "Sadece...bakmak istiyorum!" Jinyoung iki yana kafa salladı. "Göstermeyeceğim Jackson! Yeter artık. Ne şimdi ne de ileride göstermeyece-" Jackson sertçe Jinyoung'u ittirdiğinde, Jinyoung geriye sendelenip dengesini kaybetti ve odalarındaki büyük kitaplığa sırtını çarptı. Birden çarptığında kitaplıktaki cam süsler ve kitaplar yere düşüp gürültülü bir ses çıkarttı. Jinyoung sertçe inleyip olayın etkisinden çıkmaya çalıştı.
Jaemin duyduğu sesle koşarak o yöne gitti ve babasını öyle görünce koşarak yanına gitti. Jinyoung acıdan yüzünü ekşitmiş, yere bakıyordu. Jackson ise yaptığı şeyden deli gibi pişmandı. Jaemin ağlamaya başlayıp Jackson'a döndü ve bacaklarından sertçe ittirdi. "B-babama böyle davranamazsın! Onu hak etmiyorsun bile! O-onu ittirip ona zarar verme! C-canı...acıyor!" Jinyoung akan yaşlarını silip doğruldu. Jackson, Jinyoung'a doğru bir adım attığında Jaemin yine tüm gücüyle ittirdi. "Babama yaklaşma!"
O günden sonra Jinyoung, Jackson ile bir hafta boyunca konuşmadı.
-
selam zaten bölümler okunmuyor yani gerçekten bölüm bekleyen var mı bilmiyorum bile. bu yüzden yazdığım an bölümleri atıp çıkacağım zaten yorum yapan da olmuyor 😐 böyleydi görüşürüz.
💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my family is always sad | jinson ✔
Novela JuvenilJackson olanlardan sonra bebeği ile tek başına kalmıştı. Jinyoung ise, onları bıraktığı için üzgün değildi.