Jinyoung yine aynı saatte kafeye indi ve aynı kahvesinden sipariş etti. Mark genellikle kola içerdi. Onun için bir tane de kola sipariş edip arkasına yaslandı. Birkaç dakika sonra içeri giren Mark'a bakıp gülümsedi. "Aman Tanrım! Kola!" Mark koladan bir yudum aldı. "Tanışmak ister misin?" mırıldandı. Mark kafa sallayıp elini uzattı ve Jinyoung karşılık verdi. "Jinyoung ben...yirmi yedi yaşındayım. Evliyim ve şu adalet sarayında iş yapıyorum." Mark kafa salladı. "Ben Mark, Mark Tuan. Yirmi sekiz yaşındayım ve yanımızdaki şirketin sahibiyim." Jinyoung gözlerini irice açıp Mark'a baktı. "Ciddi misin?! Her buraya geldiğimde o şirketi görüyorum!" Mark kıkırdadı. "Babamdan miras." Jinyoung kafa salladı. "İçine girmek...ister misin?" Jinyoung hızlıca kafa salladı ve beraber kalktılar.
Şirketin içine girdiklerinde Jinyoung etrafına bakındı ve Mark'ı takip etti. İçerisi kocamandı! İlk defa bu kadar büyük bir şirkete giriyordu. Çok güzel döşenmişti. Asansöre geldiklerinde durdu ve bekledi. Geldiğinde beşinci kata çıktılar ve ardından Mark'ın odasına girdiler. Oda gerçekten çok büyüktü. Jackson ile durumları kötü değildi ama bu oda evlerinin iki oda büyüklüğüne karşı gelirdi. Kocaman cam ve camın önündeki manzaraya baktı. Eğer bu oda Jinyoung'un olsaydı saatlerce manzaraya bakıp kahve içerdi. Renk olarak krem rengi yoğundu. Mark odadaki koltuklardan birine oturduğunda, Jinyoung yanına oturdu. "Odan...çok güzelmiş." Mark tebessüm etti. "İstediğin her zaman gelebilirsin biliyorsun değil mi? Şirkette çalışmanı çok isterdim ama kabul etmezsin?" Jinyoung kafa salladı. "Mesleğimi seviyorum. Jackson'a bırakmak istediğimi söylesem sanırım bana koca bir yumruk sallar." Kıkırdadı. Mark kaşlarını çattığında Jinyoung hızlıca elini salladı. "Hayır hayır...şaka yapmıştım. Jackson bana zarar vermez. Sadece, onunla üniversitede tanıştım-" Mark rahatlıkla nefes verdi. "Jackson'da mı savcı?" Jinyoung iki yana kafa salladı. "Hayır, doktor. Okullarımız birbirine çok yakındı. Eğer bırakacağımı söylersem buraya kadar gelmek için çok çalıştığımı söyleyip izin vermezdi sanırım." Mark kafa salladı. "Yine de kararlarını Jackson'a göre vermemelisin." Jinyoung kafa salladı. "Jackson...sadece uyarıyor ve son kararı her zaman bana bırakıyor. İstemediğim bir şey için beni zorlamaz." "Sen peki, sen onu zorlar mısın?" Jinyoung birkaç saniye düşündü. "Çoğunlukla...Jackson hakkında kararları ben veriyorum." Mark önüne döndü. "Neden?" "Çünkü Jackson saçma sapan kararlar alıyor." Mark iki yana kafa salladı. "Yaptığın şey çok yanlış...Jackson kaç yaşında?" Jinyoung, Mark'a döndü. "Benden altı ay büyük." "Yirmi yedi yaşındaki bir adam...kendi kararlarını verebilecek bir yaşta değil mi sence?" "Öyle ama-" Mark derin nefes aldı. "Aması yok Jinyoung. O son seçimi sana bırakıyor ama sen onun bunu yapmasına izin vermiyorsun. Jackson bu duruma şikayet etmiyor mu?" Jinyoung iki yana kafa salladı. "Jackson, kavga etmeyi sevmez. Bu yüzden uzatmadan kabul ediyor." "Kabul etmiyor, sen kabul etmesi için onu zorluyorsun." Jinyoung, Mark'a döndü. "Konuyu kapatsak?" Mark oflayıp kafa salladı. "Kapatalım."
Jinyoung eve girdiğinde saat akşam sekize gelmişti. İki saat boyunca Mark ile konuşmuşlardı. Yatak odasına girdi ve uyuyan Jackson'a baktı. Jinyoung'u beklerken büyük ihtimalle uyuyakalmıştı. Tebessüm etti ve üstünü örttü. Hızlıca temiz kıyafetler giyip Jackson'ın yanına sokuldu. Kokusunu çekebileceği kadar içine çekti. Kokusu huzur veriyordu. Jackson yerinde kıpırdanıp gözlerini araladı ve mırıldandı. Jinyoung kafasını Jackson'ın boynuna gömdü. "Uyu." Jackson kafa salladı ve zorla açtığı gözlerini tekrardan kapattı.
-
Üçlü beraber salonda otururken Jaemin yavaşça Jackson'ın kucağına çıktı. Jackson minikçe yüzünü ekşitip bebeğine baktı ve gülümsedi. "Parka çıkar mıyız?" Jinyoung, Jaemin'e döndü. "Baban-" "Sorun değil...çıkalım." Jaemin hızlıca Jackson'ın kucağından indi ve sevinçle yerinde hopladı. Jinyoung üstüne baktığında Jackson hemencecik konuştu. "Dolaptan al bir şeyler." Jinyoung kafa sallayıp yatak odasına çıktı. Üstüne Jackson'ın şortlarından birini ve beyaz tişörtünü giydi. Jackson'a da kıyafet alıp salona indi. "Üstünü değiştirmene yardım edebilirim..?" Jackson iki yana kafa salladı. "Bebek değilim." "Yaralısın." Jackson nefes verdi. "Alışığım." Jinyoung kıyafetleri koltuğa attı. "Siktir git." dişleri arasından tısladı. Bu kelimeden nefret ediyordu! Ciddi derecede! Attığı kıyafetleri bi hışımla geri eline aldı ve eğilip Jackson'la boylarını eşitledi. "Hem...nasıl alışıksın? Seni hep ben giydirirdim." Jackson yutkundu ve üstüne gelen Jinyoung'la sırtını koltuğa yasladı. Sırtını sertçe kapıya çarptığı için acıyordu. Yüzünü ekşitip ona bakan Jinyoung'a baktı. "N-ne..?" Jinyoung kıkırdadı ve geriye gitti. "Şimdi şikayet etme ve sadece otur." Jackson kafa salladı. İşine gelirdi aslında.
Önce yavaşça tişörtünü çıkardı ve yeni getirdiği beyaz tişörtü usulca giydirdi. "Acıtıyorsun." Jinyoung omuz silkti. "Ne yapabilirim? Kendini çok kasıyorsun." "Sussana sen." kıkırdadı ve kafa salladı. "Aptal aşıklar gibisin biliyorsun değil mi?" Jackson kafa salladı. "Evet, her gece ağlıyorum." Jinyoung duraksadı. Bu kadar açık olacağını düşünmemişti. Boğazını temizleyip pantolonunun düğmesini çözdü. Fermuarı yavaşça açıp getirdiği eşofmanı Jackson'ın dizine koydu. "Kendin giyebilirsin." Jackson inledi. "Ahh...Tanrım! Kollarım çok ağrıyor ve eğilemiyorum. Çünkü eğildiğim zaman karnımdaki çürükler ve sırtım çok acıyor. Ne yapacağım?!" Burun çekti. "Sanırım ağlayarak ve inleyerek eşofmanımı giymeye çalışacağım çünkü bana yardım edecek kimse yok!" Jinyoung göz devirdi. "Boş yapma ve tamam ver-" "Ben ederim!" İkisi de Jaemin'e döndü. "Baba, ben sana yardım ederim."
Jackson kıkırdadı ve kollarını iki yana açtı. Jaemin hemencecik kolları arasına girip babasına sarıldı. "Gerek yok bebeğim, kendim giyebilirim." Jaemin kafa salladı. "Zorlanırsan ben buradayım. Hemen yardım ederim." Jackson kafa salladı. "Eğer zorlanırsam ilk sana diyeceğim."
Parka geldiklerinde Jackson ve Jinyoung bir banka oturdular yan yana. Jaemin koşarak bir salıncağa binip sallanmaya başladı. "Kendime bir ev alacağım." Jackson, Jinyoung'a döndü. "Gidecek misin?" mırıldandı. Jinyoung kafa sallayıp Jackson'a baktı. "Yanınızda kalamam." Jackson parmaklarına baktı. "Jaemin...gerçekten mutluydu." Jinyoung derin nefes aldı. "Özür dilerim." Jackson tekrardan Jinyoung'a baktı. "Seni kal diye zorlayamam. Orası sadece benim evim değil bu yüzden...her zaman gelebilirsin." Jinyoung kafa salladı. "Teşekkür ederim ama sanmıyorum. Ben hâlâ evliyim ve Mark'ı seviyorum." "Bana Mark'tan bahsetme çünkü seni seviyorum Jinyoung." Jinyoung iki yana kafa salladı. "Markı seviyorum." "Umrumda değil." "Jackson, Mark'ı seviyorum." Jackson iç çekti. "Jinyoung-" "Jackson sana Mark'ı sevdiğimi söylüyorum ama sen bana aşık olduğunu söylüyorsun? Sen böyle dediğinde değişen bir şey olmuyor çünkü Mark'a aşığım. Hâlâ onunla evliyim ve Mark'ı aldatamam."
"Benimle evliyken aldattın am-" Jinyoung hızlıca iki yana kafa salladı. "Seni hiçbir zaman aldatmadım. O kadar aşağılık biri miyim gerçekten?" Jackson birkaç saniye Jinyoung'a baktı. Jinyoung ondan önce davranıp konuştu. "Seni aldatmadım, kimseyi aldatmadım ve lütfen konuyu kapatalım çünkü sinirleniyorum. Şu an seni üzmek istemem." Jackson kafa salladı. Yarım saat boyunca konuşmadan oturdular.
Jaemin yanına gelen Yuta'yı gördüğünde salıncağını yavaşlattı ve Yuta'ya baktı. "Ben binebilir miyim?" Hızlıca kafa salladı ve salıncaktan atladı. Yere dizleri üstüne düştüğünde Jackson ayaklandı ki Jinyoung bileğini kavrayıp gitmesine izin vermedi. "Düştü...ağlar." Jinyoung, Jackson'ı geri oturtup o yöne bakmasını işaret etti. Yuta koşarak Jaemin'in yanına gitti ve çıplak dizlerine baktı. Elleriyle tozu silkip doğruldu. "Hey! Neden atladın!" Jaemin'in canı yanmıştı ama belli etmedi. Yuta'ya güçlü olduğunu göstermek istiyordu. "Canım acımadı ki. Atlamak istedim o kadar. Salıncağını kapacaklar binsene." Parmağıyla boş salıncağı gösterdi. "Eğer kaparlarsa çocuklardan onu kavga ederek almak zorunda kalırım." Yuta kafa salladı ve koşarak salıncağa bindi.
Jinyoung gülümseyip Jackson'a döndü. "Yuta'ya aşık olmuş! Okul çıkışı söyledi." Jackson kahkaha attı. "Ne diyorsun? Yuta erkek!" Jinyoung gülmeye başladı. "Erkeklerden hoşlanıyor." Jackson kafa salladı. "Tanrım! Daha dört yaşında." İkisi de yanına koşarak gelen Jaemin'e baktı. Ağlamak üzereydi. Jinyoung hızlıca kucağına alıp Jaemin'e baktı. "Baba acıyor!" Jackson kıkırdadı ve diz kapaklarına öpücük kondurdu. "Çok mu acıyor?" Jaemin, Jinyoung'a döndü ve kafa salladı. "Düştüğünde ağlamadın." Jaemin kafa salladı. "Çünkü ağlarsam güçsüz gözükürdüm." Jackson iki yana kafa salladı. "Sana bunu baban mı söyledi?" Jinyoung kaşlarını çattı. "Hey!" "Canın acıdığında ağlaman kötü bir şey değil bebeğim...canın acıyorsa çekinme ve belli et." Jaemim kafa sallayıp Jinyoung'un kucağından indi. "Yuta beni bekliyor."
-
cus jaemin seme amk COCUK DORT YASINDA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my family is always sad | jinson ✔
Fiksi RemajaJackson olanlardan sonra bebeği ile tek başına kalmıştı. Jinyoung ise, onları bıraktığı için üzgün değildi.