Jinyoung, Jackson'ı aradı. "Ne zaman geliyorsun?" Jackson ceketini üstüne geçerken mırıldandı. "Çıkıyorum şimdi, neler almam gerek?" Jinyoung alması gerektiği şeyleri saydı ve telefonu kapattı. Jackson markete geldiğinde içecek şeyler aldı ve büyük bir oyuncakçıya gitti. Jaemin için peluş bir köpek aldı. Kasadan geçirip Jinyoung'un hazırlattığı pastayı almayı da unutmadı. Yanında birkaç tane küçük tatlılar alıp arabasına bindi. Bugün Jaemin iki yaşına giriyordu. Onu dört aylıkken evlat edinmişlerdi. Eve girdiğinde Jinyoung hızlı adımlarla yanına gitti ve Jackson'a sarıldı. "Hoş geldin..." Elindeki poşetleri salladı. "Şunları koyayım." Jinyoung kafa salladı ve birkaç poşeti elinden aldı. "Jaemin salonda." Jackson poşetleri koyup salona adımladı ve yerde oyun oynayan Jaemin'e baktı. Çok tombikti ve yanakları sallanıyordu. Jackson bebeğine kıkırdayıp kucağına aldı. Yeni yürümeyi öğrenmişti. Tombik yanağına öpücük koyup Jinyoung'un yanına, mutfağa gitti. Jinyoung, Jackson'ın kucağındaki Jaemin'e baktı. "Tüm gün bağırdı." Jackson kıkırdadı ve boşta kalan elini Jinyoung'un beline koydu. "Üstümü değiştireyim." Jinyoung kafa sallayıp Jaemin'i kucağına aldı.
-
Jackson kahve dökülen yeri silip Jinyoung'un çalıştığı odanın kapısını tıklattı. "Bir dakika." Jinyoung'un sesini işitip beklemeye başladı. Kapı açıldığında içeri girdi ve masaya baktı. "Yardım...edebilir miyim?" Jinyoung kafa sallayıp yerine oturduğunda, Jackson yanına sandalye çekip oturdu. Yanında getirdiği kağıtları masaya koyduğunda Jinyoung o yöne döndü. "Bazıları okunuyor. Onları söyleyebilirim sende not alırsın..?" Gülümseyip onu onayladı. "Peki, dinliyorum."
Yaklaşık iki saat sonra Jinyoung sayfayı kaydedip bilgisayarını kapattı. Jackson rahatlıkla nefes verdi. "Jaemin'i uyandırsak mı?" Jackson iki yana kafa salladı. "Boş ver, bir saate uyanır zaten." Jinyoung onaylayıp doğruldu ve odadan çıktı. Yemek yapmakla uğraşmak istemiyordu. Salona geçip eline telefonu aldı ve yanına oturan Jackson'a bakıp iyice ona yanaştı. "Yemek mi sipariş versek?" Jackson onaylandığında üç tane hamburger sipariş edip başını Jackson'ın omzuna yasladı. "Jackson." "Hm?" Kafasını kaldırıp Jackson'a baktı. "Seni seviyorum..."
Jackson kalbinin hızlandığını hissediyordu. Elleri hafiften titremeye başladığında derin nefes verdi. Bir anda tüm vücudunun alev aldığını hissetti ve gözlerini kapattı. Jinyoung yavaşça Jackson'ın tek dizi üstüne ata biner gibi oturup ona baktı. Jackson dudakları üstünde hissettiği parmaklarla gözlerini açıp dizinde oturan bedene baktı. Heyecandan midesi kasılmıştı. "Tanrım...beni öldürmeye mi çalışıyorsun?" Jinyoung kıkırdadığında Jackson dudakları üstündeki parmağı, diliyle ağzının içine ittirip sertçe ısırdı. Jinyoung tiz bir çığlık atıp hızlıca elini çekti ve Jackson'a baktı. "Aptal!" Jackson kahkaha atıp Jinyoung'u kendine doğru çekti. "Peki o zaman...bundan sonra kontrolü ben ele alıyorum. Yani bu demek oluyor ki, bana istediğin zaman siktiri çekemezsin." Jinyoung dudağını büzdü. "Haksızlık...kontrolün elinde olması daha güzel." Jackson iki yana kafa salladı. "Şansını kaybettin." "Boş ver şansı...öpücük istiyorum." mırıldandı. Jackson yerinde doğrulup dudaklarını birleştirdi. Jinyoung ellerini Jackson'ın göğsüne yasladığında, Jackson, Jinyoung'un ellerini göğsünden çekip beline yerleştirdi. Kendi ellerini koyacak yer ararken çalan kapı ziliyle dudaklarını ayırdı.
Jinyoung dizinden inip tısladı. "Evren öpüşmemizi istemiyor Jackson." Jackson kıkırdayıp Jinyoung'un saçını dağıttı ve kapıya yöneldi. Sipariş ettiklerini alıp salona gitti. Jaemin'in hamburgerini ayırıp poşetlerden bir tanesini Jinyoung'a uzattı. "Çok açım!" Jackson güldü. "Belli oluyor." "N-ne..?" Omuz silkti ve hamburgerinden kocaman bir ısırık aldı.
"Kola içmek istemiyorum." Jackson ona döndü. "Peki, dolaptan istediğin şeyi iç." Jinyoung kocaman gülümsedi ve koşarak mutfağa gitti. Asitli şeyler sevmediğinden dolayı büyük bir bardağa limonata doldurup Jackson'ın yanına gitti. "Evet, şimdi yiyebilirim!" Jackson pipeti Jinyoung'un bardağına koyup arkasına yaslandı. "Geçen hastanede Sehyoon'u gördüm." Jackson pipeti ağzından çekip Jinyoung'a baktı. "Ne zaman?" "Üç gün önce." Jackson pipeti tekrardan ağzına sokup dilini pipette gezdirdi. "Neden geldin ki?" Jinyoung ağzına küçük bir patates kızartması attı. "Otopsi sonuçlarını almaya gelmiştim. Uğramışken seni de göreyim dedim ama yoktun bende Jaebeom ile konuştum." Jackson kaşlarını kaldırdı. "Ben neden görmedim..? Saat kaç gibi?" Birkaç saniye düşündü. "Öğleden sonra." Jackson kafa salladı. "Ameliyatta-" "Yapma şunu!" Jackson'ın ağzından pipeti çekti ve kaşlarını çattı. Jackson kıkırdayıp kolayı elinden bıraktı. "Sehyoon...seni gördü mü?" Jinyoung ellerini iki yana açtı bilmiyorum der gibi. "Keşke yüzüne bir tane geçirseydim." Jackson uzanıp Jinyoung'un dudaklarına öpücük kondurdu. "Saçmalama." "Bana onu savunma! Tekrardan hatırlamak istemiyorum Jackson." Jackson dudaklarını tekrardan öpüp arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my family is always sad | jinson ✔
Roman pour AdolescentsJackson olanlardan sonra bebeği ile tek başına kalmıştı. Jinyoung ise, onları bıraktığı için üzgün değildi.