Sus, ve öp..

1.1K 28 6
                                    

Seni kaybetmek bir günün son demlerinde ölümü beklemek olsa gerek. Bu kadar edebiyat, bu kadar laf, söz, cümle, kelime anlatabilir mi? Bir insanı kaybetmek, bir dünyayı yok etmek kadar güçlü hissedilebilir mi?

- " Yolunda gitmeyen bir şeyler var, hissediyorum." dedim, suskunluğu haklı olduğumu doğruluyodu.. " Ben bir adım atıyorum, sen gidiyosun. Ben adım atmaktan vazgeçtiğimde.. N'oluyo Koray? Anlat bana."

Gözlerini yoldan ayırmadı. Bilinçli bi şekilde yüzüme bakmama çabaları işte. Bir ara konuşacak gibi oldu, sonra söyleceği ne varsa yuttu..  Bir süre sustuk, karşılıklı sustuk öylece. Kırmızı ışıkta durduğumuzda yüzünü çevirdi bana doğru,

- " Seni çok üzdüm. "

Verecek bir cevabım yoktu ama. İçinde benden sakladığı ne kadar cümle varsa döksün bitirsin istedim. Sakladıkça o da tükeniyordu. Kıyamıyordum işte.

" Kaldıramayacağını bile bile omuzlarına bir yük te ben yükledim. Hepsinin farkındayım. Garip olan şu Nur, pişman falan değilim. "

" Değişmenin sebebi bu mu? Kendinle savaşman mı? "

" Hayır. Seni üzdüğümü bilmek, yine de bunu engelleyememek. Ben böyleyim. Kendimi değiştiremiyorum. "

" Değiştirirsen o sen olmazsın. Değişmeni zaten istemiyorum. Benden sakladığın bir şey var.. "

Arabaların korna sesleri çınlayınca yola devam ettik. İçimi kemiren canavarı durduramıyordum yine. Evet, bana iyi davrandığı söylenemezdi. Üzmediği de. Ama onda, bana iyi gelen şeyler vardı.. Yalnızlığıma, mutsuzluğuma iyi gelen yanı vardı. Annesinden tokat yiyen bir çocuğun 'Annecim' diye ağlaması gibi bir şey bu. Koray beni üzdüğünde bile onun kollarında sarmak istiyordum açılan yaralarımı..
Ben yoktum artık.
Biz vardık.

Telefon sesiyle düşüncelerim parçalandı, dağıldılar etrafta. Eline aldığı telefonu uzun süre tuttu, bir şeyler düşündüğü çok açık belliydi. Kapattı sonra gözlerini benden kaçırarak.. Sormadım. Anlayamadığım bu değişimin sebebini kendi isteğiyle bana anlatsın istedim. Benim gibi yapsın, derdinin dermanını yine bende arasın..

Bütün günü kafamdaki kurgularla bitirmek üzereydim. Bedenim olmam gereken yerde ve zamanda olsa bile, ruhum/düşüncelerim başka alemdeydi. Anlamaya çalıştım, düşünmekten belki de hiç olmayacak şeylere bile kendimi hazırladım. Bıkmış mıdır artık benden? İnadımdan, katılığımdan, duvarlarımdan.. Lanet kırılmayan duvarlarımdan.. Başedemeyeceğini mi anlamıştı artık? Sabrı mı tükenmişti? Yoksa istediği gibi biri mi çıktı karşısına? Benim gibi olmayan bir kadın mı? Canayakın, duygularını saklamayan, cıvıl cıvıl bir kadın mı vardı yoksa hayatında.. Yok, hayır. Koray vazgeçer mi benden? Vazgeçebilir mi? O da mı bırakacaktı beni..

" Dalmışsın.."

Elimdeki kumaş parçalarını yere düşürdüm korkumdan. Sakin olmaya gayret edip derin bir nefes aldım ciğerlerime, doldurdum.

" Dalmışım öyle. Gidelim hadi."

Arabaya geçtiğimizde hava çoktan kararmıştı. Kasvetli, kapkaranlık bir akşam daha. Ruh halimizden hiçbir farkı olmayan. Sonra o evin önünde durduk. O iğrenç geceyi yaşadığımız evin önünde. İtiraz edecek güç bulamadım kendimde. Peşinden merdivenleri ağır ağır çıktım ben de. Sanki bir yaramazlık yapmışım, biraz sonra azarlanacaktım.

İçeri geçip kanepeye yanyana oturduk. Suskundu. Uzun süre konuşmadı benimle. Konuşsana! Dertleşelim Koray. Susma işte. Sen sustukça ben daha çok yalnız kalıyorum. Yalnızlığım olma bari..

" Beni seninle yenmeye çalışıyolar.." dedi. Konuşmakta güçlük çekiyordu. Nefesini derinden alarak yutkundu, ellerini alnına dayadı, kaldı bir süre öyle. Sustum sadece, susup dinleyecektim artık onu.

" Benim tek zayıf yönüm sensin. Sana yenildiğimi biliyolar. Kim olduklarını sorma. Söyleyemem bunu sana. Ben sadece. Sana kimsenin zarar vermesine izin veremem. Kendimin bile."

Neden ki! Neden ağlamaklı oldum şimdi ben? Neden doldu gözlerin Nur? Senin bu adamdan nefret etmen gerekmiyor mu? Hani duvarların vardı? Kıramazdı kimse onları, yıkamazdı hani! N'oldu? Parçalamış gibisin güçsüz ellerinle kendi duvarlarını.. Bu kadar çok mu sevebildin sen bu adamı?

" Eğer sana bir zarar daha verecek daha olursam. Affetmem bir daha beni Nur. Gözümü bile kırpmam, öldürürüm kendimi. Ben bu dünyaya tutunduysam eğer, omzuma yasladığın başının, saçlarının kokusunun, dolu dolu bakan gözlerinin, içini ezberlediğim kalbinin sayesinde tutundum. Beni anlıyosun değil mi?"

Başımı salladım. Sol gözümden bir yaş bıraktı kendini yanağıma.

" Benden uzak duracaksın. Benden ayrı yaşayacaksın. Ama her saniye gözlerim üzerinde olacak."

Biraz daha zorlasak kalbimin atışlarını duyabilirdik. Öyle bir sessizlik vardı artık aramızda.

" Kabul etmiyorum." Dedim, sinirlenerek. Neden sinirleniyorum ki?

" Seçim şansımız yok. Bu şekilde olmak zorunda. "

" Yanından bir adım bile uzağa gitmem."

" Nur, anlamıyorsun beni."

" Hayır. Gitmicem."

" Gideceksin! Gitmeni istiyorum."

" Hayır!"

Gözlerinden karanlık bulutlar geçiyordu. Bağırmaya başladık. O kadar saçma geliyordu ki bana bu cümleler, anlamıyordum işte! Neden? Neden? Neden? Cevap alamadığım sorulardan her zaman nefret ettim ben zaten.

" İstemiyorum yanımda olmanı. Anladın mı! "

" Yalan söylüyosun Koray." dedim, zor yutkunarak. " İstiyosun"

" İstemiyorum kızım anlamıyo musun? Bırak artık yakamı! Yoruldum! İstemiyorum seni! İstemiyorum!"

Yüzüne bakmak için saniyelerce zorladım kendimi. Kalktım sonra yerimden. Odanın kapısını hızlıca çarpıp, bıraktım bedenimi yatağa. Bacaklarımı kendime çekip, ellerimi üzerinde birleştirdim. Her zamanki gibi işte.

Gözyaşlarım beni yalnız bırakmıyordu.

Yine, yeni, yeniden..

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin