KAYIP 2

3K 89 3
                                    

Hava kararmıştı. Ben teknenin en ucunda, maviyi, siyaha dönene kadar izledim. Küçük bir çocuk gibi, demirlere çenemi dayadım. Ayaklarım tekneden sarkmıştı. Sanki bir boşlukta, gidiyordum. Hafifçe..

Sonunda Koray'ın ayak seslerini duydum. Aldırmadım. Bikaç defa üst kata çıktı, indi. Sonra büyük bir ses daha duydum. Bana doğru geldi.

- " Hadi, gidiyoruz."

- " Nerdeyiz biz?"

- " Uzatma, hadi."

Elimden tutarak beni kaldırdı. Tekneden indik, başka bir arabaya bindik. Anahtarı cebinden çıkardı ve arabayı çalıştırdı. Bulunduğumuz yere göz gezdirdim, hemen önümüzde az önce indiğim büyük bir tekne, yanında da sıralı lüx tekneler. Sahil kenarındaydık, birkaç ışık dışında karanlık bu yoldan çıktık. Arabayı o kadar hızlı kullanmaya başladı ki, yanından geçtiğimiz her araba kornaya asılıyordu.

- " Koray, yavaşla! Kaza yapıcaz."

Dinlemedi bile. Kırmızı ışık yandı, aldırmadan devam etti. Gözü dönmüş gibi.

Yarım saat içinde beyaz ve daha önce hiç görmediğim bi binanın önünde durduk. Arabayı öylece ortada bırakarak, kapısını açtı, yanıma geldi. Elimden tuttu ve çıktık. Cam bir kapıdan içeri girdik. Beyaz önlükler, hemşireler, danışmanlar.

Evet en nefret ettiğim yer. Hastanedeyiz.

- " Neden burdayız?"

Elimden çekiştirerek asansöre doğru yürüdü. Asansörü bekledik, geldiğinde içeri girdik. Yanyana bir sürü rakamlar. Bi sayıya bastı, ellerini omzuma koydu. Beni kendine doğru çekti, sarıldı başını boynuma yerleştirerek.

- " Annemler kaza yapmış. Havalimanından çıktıkları sırada. Babam, annem, teyzen. Korkma, bişey yok! Anlıyo musun? Panik yapma sakın."

Bi anda kafamdan aşağı kızgın lavlar döküldü. Gözümü gözlerinden çekmedim. Yüzüne sanki bir robotmuşum gibi bakıyodum.

- " Teyzem?"

- " İyi olacaklar. Sakin ol. "

Uzun ve soğuk bir koridordan geçtik, ameliyathanenin önünde durduk.

Kendimi duvara yasladım. Benim kadar bahtsız, benim kadar hayatta darbeleri bu kadar kısa zamanda yemiş, bir insanoğlu daha var mı? Şu hayatta kendi kanımdan adamakıllı bir teyzem kalmıştı. Anne yarım. Beni koruyup kollayacak tek bir kişi. Teyzem.

Kaybetmek istemiyorum. Onu da kaybedersem eğer, şu hayatta bir ottan farkım kalmayacaktı. Biliyorum.

- " Koray, teyzemi de kaybedersem ben dayanamam."

- " Kimseyi kaybetmicez. Kötü kötü şeyler düşünüp üzme beni."

O kadar çaresiz hissediyordum ki. O kadar çelişkideydim ki. Koray'dan duymak istediğim iki/üç kelime ne varsa istiyorum. Ama, annesi ve babası. O da haklıydı. Bir şey söyleyemiyodu. Haklı. Herkes kendi kanının peşine düşer ya, o hesap.

Ağzında bir maskeyle, yeşil önlük giymiş bi adam içerden çıktı. Bişey söylemeden uzaklaştı. Arkasından iki kadın daha çıktı ve hepsi gittiler. Biz, öylece arkalarından baktık.

Ne kadar beklediğimizi bilmiyorum, yere çökecek kadar dayanılmaz bir haldeydim. Koray yanıbaşımda hala ayakta bekliyordu.

Ya teyzemi de kaybedersem? Ya o da beni bırakıp, giderse? Ya şu hayatta kimsesiz kalırsam? Ben nasıl yaşarım. Ben ne yaparım! Yapayalnız, kimsesiz..

Kapı açıldığında dayanamadım, kim olduğuna bakmadan önüne geçtim. Koray geldi, doktorun yakasına yapıştı.

- " Bana bakın, öldüler, başınız sağolsun gibi kıçıkırık cümleler kurarsan sana bu dünyayı dar ederim! Anladın mı! Git ve kurtar!"

- " Sakin olur musunuz lütfen! Nükhet Soylu yoğun bakım odasına alınacak şimdi. "

Atıldım.

- " Teyzem? Canan Tekin? Allah aşkına bana yaşıyor deyin! Lütfen.."

- " Canan Hanım ve Arslan Bey için yapabileceğimiz bir şey kalmamıştı. Çok üzgünüm."

Koray' a döndü.

- " Başınız sağolsun."

Bu sesler bir anda nasıl kesildi? Hayat birden nasıl boğdu beynimi? Gördüğüm her şey gözlerimin önünden nasıl bir anda kayabildi böyle? Ben, ben artık nasıl yaşayabilirim? Milyonlarca kelime, duygu, nefes beni bi anda nasıl terkedebilirdi? Ben 1 ay aralıkla hayatımda sevdiğim kim varsa toprağa verebilecek kadar güçlü bi insan mıyım! Kalbim bunları yaşayacak kadar güçlü mü ki? Hala nasıl nefes alabiliyorum! Hala nasıl hayatta kalabiliyorum! Teyzem, annem. Yaşasaydı, ben ölseydim. Bu herşeyin kurtuluşu olurdu. Şuan sıfıra vuran beynim, duygusuzluktan körelmiş kalbim en azından yitip giderek kurtulmuş olurdu. Peki şimdi? Daha kaç hafta oldu ki! Daha kaç hafta oldu şu hayatta beni yıkan ikinci kaybı veriyorum ben! Allah'ım, ne kadar ağır bir günah işlemiş olabilirim! Daha ne kadar imtihandan geçebilirim!

Tüm bunları sanki 5 saniyede düşünmüş gibi yere yığılırken bedenim, Koray'ın doktorun yakasından tuttuğu anı gördüm ve sonrası koca bir karanlıktı. Korktuğum karanlık. Hala yaşadığım karanlık. Hayatımı karartan, iğrenç karanlık.

Ben artık, kaybedebileceği hiçbir şeyi kalmamış bir duygusuzluk abidesinden başka bir şey değilim. Ben artık, hayatta kaldığım her an, hayata lanet edecek biriyim. Ne pembe düşlerim var artık, ne de ruhum. Bir çiçekten farklı olmayacağım. Nefes alıp veren, günü geldiğinde kuruyacak bir çiçek. O günün gelmesini, kalan bir parça kalbimi sonuna kadar feda ederek diliyorum.

Başın sağolsun Nur.

Sen herkesi kaybet, " başın sağolsun."

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin