PEKİ BEN?

2.2K 61 0
                                    

Gözlerimin içine bakıyor.. Bu basit bir cümle mi? Bakmak gibi değil, görmek gibi.. Öylesine derin bir iz bırakır gibi bakıyor bana. Önümüzde uzun ve dümdüz bir deniz, huzura doymuş bir mavi var.. Ama o bana bakıyor, beni gerçekten sevdiğine sırf bu sebeple bile inanabilirim. Feyyaz, beni gerçekten seviyor. Peki ben?

Açıkcası çok yakışıklı, sempatik, güldüğünde yanağında oluşan gamzeleri var. Ben neyim? Çirkin ördek yavrusundan başka? Galiba doğruydu, çirkin şansı gerçekten vardı. Tabi bu konu görsellik için evet, fakat aşk? Aşk fizik, görüntü, yakışıklılık, güzellik dinler miydi? Pardon, bu aşk sırf bir gülüşe aşık olmak değil miydi? Öyleydi Nur.. Bunu sakın unutmamalısın. " dedim içimden.

Gözlerimi ona çevirdim, o da baktı bana. Gülümsedim, nefesimi geri verirken garipsedim bi anda. Koray aklıma geldi. Yüzü, gözleri, yanakları.. Gözlerimi çektim Feyyaz'dan. Eğer birkaç ay önce beni bulsaydı, yanımda olsaydı.. Eğer Koray benim hayatımda hiç olmasaydı. Feyyaz'a şuan doya doya bakabilirdim. Ama yapamıyorum.. Aklımın her türlü köşesinde, ona ait anılar var. İyi veya kötü. Onu acımasızca, istemsiz, hayallerimle hatırlıyorum ben. Ama bunu daha önce de yaptım, güçlü biriyim. Feyyaz'ı da unutmuştum. Bunu başarmıştım. Yine yapacaktım, bana verdiği zararları düşünüp, kolayca unutmuş olacaktım onu. Fakat unutmak, istemekle başlamaz mı? Ben onu unutmak istemiyorum, yanından ayrılmak bile istemiyorum. Ama zorundayım. Bu hayat, bu şekilde gitmez. Koray, onunla bu yola yanlış başladığımın farkında. Ve ben, bu yanlışı kabullenmek zorundayım. Onu unutmalıyım..

- " İyi misin? Daldın.." dedi.

- " İyiyim. Huzurluyum."

- " Ben, mutluyum."

Gözlerine tekrar baktım, yanımda koşulsuz var olan bir adamın samimiyeti ısıttı yüreğimi.

Gülümsedim, karşılık verdi bana. Alnıma dayadı dudaklarını, öylece kaldık.. Denizi izledik.

Şimdi, onunla birlikteyim yine. Garip gelse de biraz, mutluyum. Sanki mutlu olma duygusunu yeni tatmış hissedecek kadar unutmuşum.

Yürüdük sahil boyunca, Melis Ceyda'nın yanına gitmişti. Kim olduğunu bilmiyorum, bir defa gördüğüm ve kişiliğinden zerre haz duymadığım bir arkadaşıydı sadece. Erkek manyağı. Nefret etmiştim zaten, bir daha da karşıma çıkmamıştı. Melis, "Ceyda'yla buluşucaz." dediğinde aklıma parça parça yüzü ve görünüşü geldi, unutmuş gibiydim. Bir kere görmek, ve unutmak. Doğal olarak normaldi. Tek hatırladığım, kısa ve kahve saçları, pörtletmiş gibi öne ittiği dudakları, askılı bluzu ve eteğiyle dizine kadar çektiği siyah çoraplarıydı. Ağzında sakızıyla bana bakıp "Selam canım." demesi bile nefret etmeme sebep olmuştu. Yılışık, şımarık, hadsiz insanlarla muhabbet etmeye alışık biri değildim, belki de bu yüzden nefret etmiştim daha tanımadan. Olabilir..

Arabaya geçtik birlikte, kapıyı açtı ve bindim. O da geldi yan koltuğa, arabayı çalıştırdı. Uzaklaşmaya başladık sahilden,

- " Nereye gidiyoruz?" dedim merakla.

- " Söylemesem..?"

- " Yol boyunca öğrenmeye çalışırım. Beynini şişiririm yani." dedim gülerek.

- " Her zamanki yerimize gidiyoruz."

- " Akşam gitsek daha güzel olmaz mıydı? Köprüyü ışıklarıyla beraber izlemek istiyorum."

- " Akşama kadar orda kalıcaz zaten." dedi gülümseyerek.

Başımı çevirdim, oraya gelene kadar yol şeritlerini izledim. Pskopat mıyım bilmiyorum, hoşuma gidiyordu işte.

Ve evet, arabanın durduğu nokta.. Deniz önümüzde, köprü tüm güzelliğiyle gözlerimizi süslüyordu.

Haklıydı, burda saatlerimi harcayabilirdim. Öyle de oldu. Saatler boyunca oturduk, konuştuk, güldük.. Şarkılar dinledik, söyledik.. Eskisi gibi. Hiçbir şey olmamış gibi.. Mutluydum, mutluyduk.. Buna ne kadar çok ihtiyacım varmış, onunla tekrar gülmeye ve mutlu olmaya susamışım ben. Bana, kalbime, ruhuma iyi gelecek şey buymuş meğersem.. Farketmemişim.

Ben bir korkağım! Yaşadıklarım sayesinde, iyice korkak bir insan haline gelmişim. Mutlu olmaktan, birlikte olmaktan korkmuşum. Yalnızlığa ve sessizliğe o kadar alıştırmışım ki kendimi, birinin yanımda olma ihtimalini hiç yerleştirmemişim kendime. Zayıflığım bu yüzden, sanki elini kalbime koysa, kalbim parçalanacak sanıyorum. Sanki bir şeye bir defa daha inansam, kaybedeceğim.. Sanki tekrar yitirilmemiş neyim varsa yitireceğim ve ben kalbimde Allah dışında bir şeyin varlığını kabul etmek istemiyorum. ama gözlerime aşkıyla bakan bir kalbi es geçemeyeceğimi bugün anladım.. Feyyaz.. Teşekkür ettim içimden, gözlerine bakarken. Beni bir bataklıktan çekip çıkarmak istediği için, en önemlisi hala bana derin baktığı için teşekkür ettim. Yanımda beni seven birinin varlığıyla, belki de tüm yalnızlığımı paramparça edebilirim. Belki ben de mutlu insanlardan biri olurum? Nefes alabilirim belki.. Müzikleri, şarkıları mutlu bir şekilde dinlerim, her sabah mutlu uyanırım.. Ben belki de bir daha ağlamam, bir daha kırılmam.. Bu mümkün mü? Böyle bir dünya var mı? Bilmiyorum..

- " O gün seni karşımda korkak bir çift gözle bana bakarken sevdim seni ben. O gün, o andan beri. Seni gördüm. Seni bildim. Bu gerçek olabilir mi? Yalan olabilir mi peki? Senin farkına vardım varalı ne eğlencem kaldı ne de başka bir arayışım. Sen benim acım da oldun, gülümsemem de. Bu yüzden seni sevdim. Bu birkaç günlük heves olsaydı, seni kaybetmemek için bu kadar koşar mıydım Nur? Bana neler hissettirdiğini anlıyo musun şimdi? Ben birkaç yıl önce hiç kimseyi umursamayan bir adamken, şuan bir gülümsemesine kurşunlar yediğim bir kadının esiriyim. Sen, o kadınsın. Benim, bana ait olan. Şimdi bende güzel olan ne varsa, kalbim gibi, hepsi senin. Hepsi senin gülüşüne, güzel cümlelerine, sesine, gözlerine ait. Ben seni gerçekten seviyorum. Buna inanmanı değil, bunu yaşamanı istiyorum. Bu aşkı sensiz de bildim, sensiz de yaşadım. Ama seninle daha güzel. Seninle her şey daha güzel. Şarkılar, şiirler, edebiyat.. İstanbul. Bir şehri bana koca bir dünya yaptın. Teşekkür ederim."

-" Ne diyeceğimi bilmiyorum şuan."

- " Benim için, hayat dediğim bu söyleyemediklerinden bile ibaret değil mi zaten.." gülümsedi.

Doğruldu yerinden, kolunu oturduğum koltuğun başına koydu. Yaklaştı bana, torpitoyu işaret etti. İleri ittim vücudumu, açtım. Güllerle dolu, her biri kıpkırmızı. İçlerinde bir tane beyaz, ben burdayım der gibi. Gülümsedim tekrar yüzüne bakarak, güllerin hepsini kucağıma aldım. Kokladım..

- " Onca güzel şeyin arasında, beyaz olan sensin işte. Bembeyazsın. Masum."

- " Feyyaz lütfen. Lütfen daha fazla bir şey söyleme.."

Başımı omzuna yasladım, sağ el bileğindeki kırmızı-beyaz ip örgüsünü farkettim. Gülümsedim, bunu ona ben yapmıştım. Bileğine kendi ellerimle düğümlemiştim. Hala aynı, hala özenle taşımış gibi.. Umarım kısa sürmez bu yaşadıklarım' dedim ve gözlerimi kapadım.

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin