OYUN

3.6K 110 3
                                    

Derin bir nefes çektim, dikkatlice beni izliyordu. Eminim burnum ve yanaklarım kıpkırmızıydı şuan. Burnumu çektim, gülmeye başladı.

- " Şuan küçük bir kız çocuğu gibisin Nur. Şuan emin ol, çok güzelsin. Çok saf, temiz. Lütfen devam et."

Bana yeteri kadar gaz verdiğine göre..

- "Uff neyse. Kötü şeyler anlatmiyim hepten. Biz annemle benim kına gecemin taklidini yapardik biliyo musun?" dedim.

Güldü.

- "Nasıl yani?"

- " Baya. Ben nasıl ağlicam diye kendimi denerdim, annem de ağlamaya başlardı. Sonda gülerdik. Sarılırdık, 'kızımı veremem kimselere' derdi. Beni bırakan o oldu.."

Sustum biraz. Tekrar başladım.

- " Bana kızdığında kıpkırmızı olurdu. Ağlardım ama 10 dakika geçmeden gelir sarılırdı."

Koray'ın yüzünde koca bir gülümseme vardı. E hani ben mutlu olacaktım? Şimdi ben anlatıyorum, o mutlu oluyo. Bu terslikte bir iş var.

- " Anlat lütfen. Lise demiştin? Sevdiğin adam?"

- " Adam? Daha çocuktuk. Pardon, genç. O kadar da çocuk değildik. Feyyaz ismi. Onun lisede son senesiydi."

Başımı çevirdim, ben de gülümsedim.

- " Neyse. Herkesin olduğu gibi benim de bi arkadaş grubum vardı. İpek, Şeyda, Deniz bi de ben işte. Aramızda en uçarı olan Şeyda'ydı. Kantine gitmek için bahçeye çıktık, Feyyaz da arkadaşlarıyla önümüzde yürüyodu. Şeyda ' Kızlar, aranızda Feyyaz'a vurabilecek kadar cesaretli biri var mı?' dedi. Kimseden çıt çıkmadı. Biz de Şeyda'yla ezelden beri bir yarışma çabası içinde gibiydik. Ne alırsam gider aynısını alırdı. Bana 'Nur, yapamazsın sen zaten boşver' deyince gaza geldim ben. Hızlandım, Feyyaz'ın omzuna yumruğu indirdim o gün. Şaştı, arkasını döndü, bana baktı. 'Napıyosun?' deyince korktum biraz. 'Pardon birine benzettim' dedim korkuyla. Bizimkiler arkadan gülmeye başlayınca, Feyyaz benimle dalga geçtiklerini anladı. Bana 'Dalga geçelim mi onlarla?' diye sorunca hoşuma gitti tabi. 'Kabul' dedim. Elini omzuma attı, bizimkiler de donup kalınca gülmeye başladık. Öylece de tanışmış olduk. Sonra benim diğer yarım gibi oldu. Üniversiteyi kazanınca da İzmir'e gitti işte. Yürütemeyeceğimizi anlayınca bitirdik. Bu kadar."

- " Hala seviyor musun peki?"

- " Bilmem. Alıştım yokluğuna sanırım. "

- " Bilmem diyebiliyosan, en önemlisi de alıştım dediğine göre unutmuşsun." dedi.

Doğruydu. Eğer unutmamış olsaydım, ona koşardım. Ama olmadı.

- " Sen anlat, kendinden bahset biraz." dedim.

- " Para, pul, arabalar, evler, kolejler, partiler. Kimseye aşık olmadım. Kızlar zaten kendi istekleriyle benimle birlikte oluyolardı, umrumda değildi ayrıca. Sevmedim, birlikte olduğum kim varsa iki üç günlüktü. Öyle böyle derken büyüdüm işte, şirkette koltuk sahibi oldum. şuan 25 yaşındayım, 22 yaşında bir kaza geçirdim. 32 gün komada kaldım, kurtuldum. Elimdeki yara izi o kazadan kalma. Ama ne var biliyo musun? Mutluymuşsun sen. Ailenle ne kadar süre olursa olsun, bir aile olabilmişsin. Mutlu olmuşsun. Ben bunu yaşamadım. Hayatım düzen, prensipler içinde geçti. Şu sofra ve yemek kavramı hani? O yoktu işte. Ben hala daha kendi odamda yemeğimi yerim. Biliyosun. Bana kimsenin itiraz etme hakkı yok o evde, yok çünkü. Olamaz da. Sevgiyle büyüyen bir çocuk olmadım, parayla büyüdüm. Parayla şımardım. Her şeye sahip oldum, her şeye. Mutluluk hariç. Böyle."

- " En azından annen ve baban hala hayatta Koray." dedim.

Bir şey söylemedi.

- " Feyyaz hani. Aranızda ne tür bir yakınlaşma oldu?"

Suratına baktım şaşırarak.

- " Emin ol senin yaşadıklarını ben yaşamadım. Sevmek sevişmek değil. Sevmek, öpüp koklayıp zevk almak ta değil. Sevmek, daha özel bir şey. Ben yapmadım. O da benden böyle bir şey isteyemeceğini biliyordu. İstemedi de."

- " Keşke senin kadar temiz kalabilse herkes."

- " Emin ol benim yerimde olmak istemezsin Koray."

- " Tamam tamam bir şey demedim. Peki. Bana bakınca ne görüyosun?"

- " Ben sana doğru düzgün bakamıyorum. Bakmıyorum. Şu ana kadar bana karşı en doğru davrandığın tek an, şimdi. Şu an. "

- " Bana bir daha özür diletemeyeceksin."

- " İstemiyorum ki. Özür dilemek zorunda kalmamanı istiyorum sadece."

- " Seninle başka koşullarda tanışmak isterdim. Hayal etmek bile güzel oldu."

- " Koray? Şu ana kadar neden sevdiğin biri olmadı hayatında?"

- " Seninle henüz tanıştığım için.."

Sustum. Arabada öylece uzandık. Sabahladık. Bu konuşma bana iyi gelmişti.

Bi ara uyuduğunu düşündüm. Hava kızıl, turuncu arası.. Çene hızası dümdüz, dudak kenarları kalemle çizilmiş gibi, sakalları hafif hafif çıkmaya başlamış, kaşları siyah ve düzgün. Koray Allah'ın özenerek yarattığı kullarındandı. Saçları, kaşları, esmer. Teni kumral.. İncelemekten kendimi alamadım. Yanakları hafiften kızarmıştı. Bana dönük olduğu için bir yanağı koltuğa dayalı, hafif şişkin duruyordu. Koray, bana söylemişti ama. Gerçek küçük ve masum bir çocuk gibi göründüğü tek andı. Zararsız, saf ve temiz. Bazı erkeklerin uyurken daha çok yakışıklı gördündüğüne artık emindim. İnanmıyodum şimdiye kadar, ama şuan.. Ona ilk defa gülümseyerek baktım ben. Koray Soylu, ne yaptı ne etti bilmiyorum ama. Bana yaptığı o iğrenç anları, şuan unutturmuştu. Yüzünü incelerken düşündüğüm tek şey, aslında iyi bir adam olduğu..

Keşke hep böyle kalsan Koray.. Keşke huylar değişse, keşke davranışlar değişse. Geriye arınmış masum ruhlar kalsa. Keşke sana tutunabilsem, keşke inanabilsem. Elimden tutup girdiğim bataklıktan çıkarsan beni..

Ben ne yapıyorum böyle! Beni bataklığa saplayan bir katile umut besliyorum. Saçma di mi? Evet, saçma! Hayat, aşk, sevgi.. Bunlar da bu saçmalıktan başka bir şey değildi zaten. Gözlerim yüzüne takılmışken, pes ettim. Arabada yüzlerimiz birbirine dönük, birlikte uyuduk.

" Günaydın Koray."

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin