KIZIL SAÇLAR

8.6K 180 9
                                    

Acıyla annemin yüzüne bakıyorum. Her anım içimde "Allahım, neden sımsıkı sarıldığımda bile annemi birgün mutlaka kaybedecek olmamın üzüntüsüyle dolup taşıyorum? Bu kahrolası dünyada beni en derinimden anlayan bir tek olduğu için mi?" cümleleriyle yankılanıyor. Aslında bundan bile emin değildim, her düşüncem bir diğerini bulduğumda yitip gidiyordu. Ne kadar dengesiz bir insanım! Bari kendimi sevebilseydim, 'en azından dünyaya geldim ve sevebildiğim bir benliğim var' demeyi ne çok isterdim. Oysa kendimi iğrenç hissetmekten başka bir şey yapamıyorum..

Annemin yüzüne baktım, gözleri ışıl ışıl. Bir hastahane odasında olmamıza rağmen. Üstelik göğsü bantlarla kaplı olmasına aldırmadan, bana ders verir gibi mutlu..

Burnum hastahane kokusuyla sızlıyor. Daha bugün annemin ateş kızıl saçlarını kendi ellerimle kestim.. Bundan büyük acı var mı?

Peşimizde koşmaktan yılmayan, ilkokulda saçımı yaptığında beğenmediğim zaman, istediğim olana kadar örükler yapan elleri.. Yaşlanmıştı. Ama asla evden aç çıkmama izin vermeyen ve mutlaka arkamdan dua eden kalbi.. Rabbim ne olur annemi alma.. Ben buna hazır değilim..

Hayal meyal hatırlıyordum babamı. Abimi hatırlamak dahi istemiyordum. Sorumsuzlukları, olayları, umursamamazlık tavırları.. Babam onun yüzünden ölmüştü. Düşünmek istemedim.. Bir el omzuma dokundu, beyaz önlüğü kara haberler vermek için büyük tezatlık taşıyordu.

- "Anneniz hakkında konuşalım."

- "Tabii.."

Allah'ım nolur kötü şeyler olmasın.. N'olur.. Şeker isteyen bir çocuk gibi annemden iyi bir haber gelmesini istiyordum. Kaşlarını çatan bir adam vardı karşımda. Sustukça 1 yaş daha yaşlanıyordum.

- "Eğer ilk zamanlarda erken tanı koyabilseydik.."

İçimdeki kalan son umut ışıklarını kaybetmek istemiyordum. Elinin üzerinde sadece birdenbire oluşan bir karaltı vardı. Sadece ufak bir karaltı. O kadar saçmaydı ki önemsememiştik bile. Lanet olsun!

- "Çok geç kalındı. Yayılmasını önleyebilseydik daha kolay olurdu. Ama dediğim gibi geç kalınmış. Hiç mi anlamadınız?"

- "Hayır."

Beynim uyuştu, hissedemiyordum. Acı işlenmiş gibiydim. Tamam midesi bulanıyordu, bulanık görüyordu ama hep tansiyon yüzünden sanmıştık. Allah kahretsin! Lanetler okuyordum kendime. Nasıl bu kadar saf olabildim diye kızıp duruyordum. Annemin beynini işgal eden bir et parçası, ondan beslenerek büyümüştü. Yer gibi. En büyük düşmanımdı hayatta. O et parçası.. Koca bir vücudu yıkıp geçiyordu.

- "Bir kısmını aldık. Şimdi ilaçlara başlıyoruz."

Korkarak sordum :

- "O korkunç şeyler olacak mı? Rehabilitasyon.."

Sustu. Karşısında cılız kaldığım bir adamın önünde titriyordum. Ömrümde hiçbir kelime duymadığım bir adamın dudaklarından iyi birkaç cümle bekliyordum. Elindeki kağıtları karıştırıp durdu.

- "İyi huylu değil. Uygulamalara dayanabileceğini sanmıyorum. Ameliyat sırasında bir kısmını alarak işlemi tamamladık. Tümörün ana merkezinde hücrelere bağlanmış bir bölüm olur. Tamamını alamayız."

- "Anlamadım? Açık konuşun benimle!"

- "Yapabileceğimiz bir şey kalmadı..

Ne diyecektim? Ne diyebilirdim? O kahrolası tedavilere annemi teslim edebilir miydim? Başka çarem var mıydı ki! Abim demeye utandığım şerefsiz neden yanımızda değildi? Bunu bile kenara ittim.

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin