İKİ ADAM; BİR KADIN.

2.3K 62 0
                                    

Yüzüm maviye dönük, akşam karanlığını bastırıncaya kadar huzurla izledim. İçinde bulunduğum durumun sevinmeme mi yoksa üzülmeme mi beni iteceğini bilmiyorum. Tek hissettiğim biraz olsun huzur işte.. Her santimetresine muhtaç olduğum.

- " Bu yaşadığımız şey sence aşk mı? Sevgi mi?".

- " Ne farkı var ki? İkisi de aynı şey değil mi?"

- " Aşk anlık. Sevgi daimi. Aşık olduğunu bir anda farkedersin, sevdiğini anlaman uzun zaman alır."

- " O zaman bizim siyah yanımız aşk, beyazımız sevgi. Sana ilk anda aşık oldum, sonrası.. Sevgi."

- " Zıt kutuplar gibi di mi? Siyah ve beyaz."

- " Ne kadar uzak görünseler de birlikteler ama."

- " Haklısın."

Benimle konuşurken, gözlerinin kahvesi parlıyordu. Güneşin son demine kadar parladı, izledim. Akşam olduğundaysa o parıltının yerini karanlık aldı. Bilmiyorum, sanırım sevdiğim her şeyi maviye çalıyorum. Ya da sevdiğim her şeye maviyi ekliyorum. Mavi bende bir renk değil ki. Mavi bende huzur. Deniz gibi, okyanus gibi. Gökyüzü gibi. Su gibi. Yeri geldiğinde gözümde biriken, yeri geldiğinde beni hafifleten. Sanırım o..

Kucağımda bir demet güllerle, akşamı bekledim. Bazı şarkılarda, hani şu sözsüz ve cümlesiz. Sadece müzik.. En çok sevdiğimizdi sanırım. Her birini birbirimize bakarak dinledik.

- " Sana bir şey sormak istiyorum, lütfen yanlış anlama." dedim. Kafasını sallayınca devam ettim, " Beni eskisi gibi seviyo musun?"

- " Sence? Belli olmuyo mu?"

- " Oluyo, ama.."

- " Sormak istediğin şeyi biliyorum. Neden değişmiş olduğunu bir kenara atıp benimle mutlu olmaya çalışmıyosun? Farkındayım, hayatında değişen çok şey var. Ben de değiştim. Sadece sen mi? Hergün, her şey değişmiyo mu? Biz değiştik evet. Sadece kendini düşünme, üzülme."

- " Elimde değil, düşündükçe.. Ben sana inanıyorum, ama içimde içi içini yiyen bir canavar besliyorum. Beni asla rahat bırakmayan, huzurlu geçireceğim her andan beslenen bir canavar. Bunu yok edebilmem için zamana ihtiyacım var. Hepsi bu.."

Yaklaştı, dudaklarını boynuma dayar dayamaz kendimi geri çektim. Şaşırarak baktı yüzüme bian,

- " Gidelim mi?"

- " Gidelim." dedim.

Arabayı çalıştırdı, tekrar geldiğimiz yoldan geri döndük. Hiçbir şey söylemedi, ağzını bile açmadı. Dayanamadım sessizliğe.

- " İyi misin?"

Arabayı arkadan gelen korna seslerine rağmen hızlıca yol kenarına çekti. İndi, yanıma gelerek kapımı açtı ve eğildi, oturur gibi. Elimi avcunun içine aldı, bir süre baktı ellerimize öylece. Kafasını kaldırmadan konuşmaya başladı,

- " Bana neler yaşadığını anlatmalısın."

- " Hayır, konuşmak istemiyorum bunu."

Gözlerime baktı,

- " Az önce benden kaçtın. Kendimi o kadar kötü hissettim ki. Sanki benden iğrenmişsin gibi, sanki beni istemiyomuşsun gibi Nur. Berbat hissettim anlıyo musun?"

- " İsteyerek yapmadım. Anlamaya çalış beni. Lütfen."

- " Hayır. Benimle tüm olan biteni konuşucaksın burda. Yaşadıklarını anlatacaksın, çünkü bunu yapman lazım. Anlatıp unutman lazım. Ve sen bunu yaparken, ben yanında olucam. Söz veriyorum."

- " Koray, yapamam.."

Gözlerimi açtım aniden, Allah kahretsin!

- " Koray mı?"

- " Feyyaz, ben. İsteyerek söylemedim.."

- " Nur, tamam. anlat şimdi. Neler olduğunu bilmem lazım. Sana yardım etmeye çalışıyorum."

- " Annem öldükten sonra tanıştım onunla. Günlerce birlikte yaşadık. Ben istemedim, çırpındım. Güçsüz, aciz olduğumu bilmesine rağmen durmadı. Bitti işte."

- " Sana tecavüz etti, öyle mi?"

- " N'olur, konuşmayalım artık."

- " Ben yanındayım, bunu sana unutturmak için elimden geleni yapıcam, söz veriyorum. Sadece lütfen, bana orda yaşattığın şeyi bir daha yaşatma. Benden kaçma. Kendini çekme benden, emin ol berbat bişey bu. Benden kaçma Nur.."

- " Beni evime bırakır mısın? Lütfen."

Arabaya geri döndü, yola çıktık tekrar. Apartmanın önünde durduğumuzda, ona baktım. Bir şey söylemedim. Halim, dermanım, gücüm kalmamıştı. Anladı beni. Alnıma bir öpücük bıraktı, çıktım arabadan..

Eve girdiğimde, ışığı açar açmaz bıraktım koltuğa bedenimi..

- " Hoşgeldin."

Kafamı çevirdim korkuyla.

- " Koray! " Sesim korku doluydu, ismini söylerken bile titremiştim. " Lütfen git burdan, lütfen."

- " Hoşbuldum ben de. Feyyaz mıydı o ?"

- " Hayır."

- " Onun olduğunu biliyorum! Bana yalan söyleme. Bir daha asla yapma!"

- " Koray, biz seninle daha kaç defa vedalaşıcaz? Söyle! Neden sözünde durmuyosun?"

- " Kendimi zor tutuyorum. Üzerime gelme."

- " Git burdan."

- " Hayır!"

Karşımda tüm öfkesi ve siniriye duruyodu. Pantolonu, yakasını açtığı gömleğinden başka bir şeyi yoktu. Saçları dağılmış, gözleri kanlanmıştı. Kapıdan bir ses daha gelince irkildim,

- " Nur, açar mısın kapıyı? Düşündüm de, seni yalnız bırakmamalıyım."

Feyyaz.. Allah'ım ben ne yapıcam şimdi! Sessizce mırıldanışımı bile duymuştu. Kapıya gitti, tereddüt etmeden açtı. Feyyaz'ın yüzünü göremesem de, Koray'ın arkasına geçtim.

- " Sen? Kimsin?"

- " Koray ben, memnun oldum." Bir süre sessizlik.. " Senin burda ne işin var? Hayırdır?"

- " Burda ne işim mi var? Sen nasıl girdin bu eve!"

Kapıyı tamamen açtığında Koray, yüzyüze geldik Feyyaz'la. Bana donuk bir ifadeyle bakakaldı.

- " Nur?" Koray'a döndü yüzünü, " Defol burdan!"

- " Emin misin? Bence, Nur'un benim burdan gitmemi istediğini pek sanmıyorum. Öyle değil mi Nur?" dedi bana dönerek. Belimde, Koray'ın uzattığı silahın soğuk demir parçasını hissettim bianda. Tek bir ses çıkaramadım.

Koray'ın yüzü bana dönük, Feyyaz kaskatı kesilmiş yüzüyle gözlerime bakarken.. Ben? Uyuşmuştum.

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin