LÂ TAHZEN..

3.4K 69 0
                                    

Yemyeşil bir yer. Masmavi bir gök. Ne bir ağaç var, ne diğerinden biraz daha uzun bir ot. Her şey kusursuz. Önümde bembeyaz elbiseli bir adam, simsiyah sakalı ve gözleriyle.. Gözlerini net görüyorum fakat, yüzünü seçemiyorum. Görebildiğim tek şey zeytin gibi iri gözleri. İşlenmiş gibi duran sakalları. Saçları dalgalı ve hafif uzun. Dağınık. Sanki elimi atsam uzanacağım, dokunacağım ona. Ama diğer yandan sanki aramızda kilometreler kadar uzaklık var gibi. Sanki muhteşem bir seslendirici gibi, karşımda gözlerimin içine bakarak konuştu benimle.

" Lâ tahzen. İnnallahe meana."

" Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.

Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki...

Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp isyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki... Gözden çıkarmamış olmalı seni. "

Ve gözlerim birden aralandı. Nefeslerim sanki aralıksız gibi, kalbim duracak gibi sıçradım yataktan. Koray yanımda, çırılçıplaktık.

- " Güzelim, kabus gördün."

- " Hayır. Kabus değil.."

Birden acıyla inledim. Bacaklarımın arasındaki müthiş bir acı. Ellerimi karnıma koyarak bağırmaya başladım. Koray pantolonunu tekrar giydi, yanıma geldi. Korku dolu gözleriyle.

- " Nur! İyi misin?"

Cevap vermedim. Nefesim kesildi. Boğuluyordum, nefes alamıyorum.

Çarşafı bedenime dolayarak kucakladı beni. Gözlerimi simsiyah bir bulut kapladı, bıraktım kendimi..

Hissettiğim şeyin tarifi yok, açıklaması da. Sanki biri benim elimden dayanma gücümün son zerresini de almış. Sanki öylece ortada kalmışım. Bu sancı, bu acı.. Beni tüketecek. Kulağıma gelen sesleri bile seçemiyorum, aklımda sadece o ses var. "Üzülme.."

Uyuduğumu biliyorum, yine de kaldıramıyorum gözkapaklarımı. Koray'ın yanımda olduğunu hissediyorum, derin nefesi, kokusu burnuma kadar kendini hissetiriyo. Diğer yandan hastahane kokusu, iğne acısı. Kurtulmak istediğim ne varsa tam koyuna düşüyorum.

Biraz daha gayret ettim, araladım gözlerimi. Koray başucumda bir sandalyede uyumuş, elimin üstünde iğne, yatağın yanında duran serum.. Bana ne oldu?

- " Koray."

Açtı hemen gözlerini.

- " Güzelim benim, iyi misin?"

- " Noldu?"

- " Benim yüzümden.."

Kafamı çevirdim, ellerimi yatağa bastırarak kalkmaya çalıştım. Yapamadım.

- " Yapma. Dinlenmen lazım."

Gözlerine bakmamak için gayret gösteriyordum. Yüzüne, ellerine, dudaklarına.. Ona bakmak istemiyorum. Yanımda olmasını bile istemiyorum. Nefret ediyorum, ama bunu bile yapamayacak kadar güçsüzüm..

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin