" Belki Elif ablan beni çok sevmiyordur? Çok sevseydi bu kadar bekletmezdi." Oğuzhan üzgün üzgün Yiğit'in yüzüne bakarken Yiğit hemen başını iki yana salladı.
" Ben geçen gün gördüm. Hastaneden çıkmadan önce. Sen onun yanında uyuyordun. Elif ablaya çiçek getirmiştim. Elif abla ne yaptı biliyor musun? Senin burnunu öptü. Sonra yanağını öptü. Sonra bak buraya dudağının üzerini öptü. Sana gülümseyerek bakıyordu. Başını okşadı. Seni böyle seviyordu. Sonra..." Yiğit konuşurken babası şok olmuş gelip oğlunun ağzını kapatırken " Oğlum ben seni uyarmadım mı?" Yiğit'in babası mahçup olurken Oğuzhan bana gözlerini kısarak bakmıştı. Aşırı şaşkındı.
" Beni hatırlıyor musun Elif?" her şeyi ortaya çıkarmıştı. İzlendiğimizi bilmiyordum. Gözlerimi kaçırırken " Hayır tanımıyorum." sesim titrerken Yiğit tekrar bağırmıştı.
" Elif abla yalan söyleme. Oğuzhan abinin adıyla sesleniyordun. Sonra ona kızmışsın hatta. Çünkü seni bırakıp gitmiş! " babası Yiğit'i susturmaya çalışırken " Ben onu bir dışarıya çıkarayım." Yiğit benim bütün yalanımı ele vermişti resmen.
Oğuzhan herkesin çıkmasını sabırla bekledi. Onlar çıkar çıkmaz bana adım adım yaklaşırken dudağının bir kenarıyla gülümsüyordu.
" Demek beni hatırlamıyorsun? Demek benim gibi bir bakıcı istemiyorsun? " Oğuzhan elini yanımdaki pastaya getirip parmağını batırıp ağzıyla pastanın tadına bakarken gülümsüyordu. Bir kere daha parmaklayıp benim ağzıma doğru uzattı. Dudaklarımı endişeyle ısırırken gözlerimi kaçırdım.
" Tatlı yiyelim tatlı konuşalım hayatım. Aç bakalım ağzını." Oğuzhan imalı imalı konuşurken başımı iyice çevirmiştim. Ne diyeceğimi bilememiştim. Sonra ağzını şapırdatdı " Bak pastanın tadı güzel. Çok pis keyfim yerine geldi. Yiğit'e bir at falan hediye etmeliyim. Ne kadar mükemmel bir çocuk. Böyle bir çocuk istiyorum." sesi neşeli geliyordu. Başımı çevirip onun gözlerinin içine baktım. Pastadan biraz daha alıp parmağını ağzına soktu. Gözlerinin içi gülüyordu.
" Bu çocuk günümü güzelleştirdi. Oyunlarına alışmalıydım. Sanırım benim karım iyi bir oyuncu. Beni sevdiğine de inanmalı mıyım? Yoksa o da oyun mu?" bunu ciddi mi söylüyordu yoksa benimle uğraşıyor muydu anlayamamıştım.
" Aptal aptal konuşma! Nasıl sevmiyorum seni ya! Benden şüpheleniyor musun sen!Sen benden ayrılmak istedin! Sen beni sevmiyorsun asıl! " kızgın kızgın gözlerinin içine bakıyordum. Oğuzhan bir kahkaha attı.
" Hatırlıyorsun demek! Hatırlıyorsun! Bizi hatırlıyorsun! " kendi açığımı kendim vermiştim.
" Hatırlıyorum ama sen beni..." dudaklarım hareket ederken Oğuzhan dudaklarını dudaklarıma hızla bastırmıştı. O öperken kendimi ona bırakmıştım. Yakalanmıştım artık. Dudaklarında çikolata tadı geliyordu.Hafifçe geri çekilip onun dudağının kenarındaki çikolatayı baş parmağımla temizlerken Oğuzhan gülümsüyordu.
" Hoşgeldin yuvana. Artık seni hiç üzmeyeceğim söz !" gözlerimin içine bakıp bana bir söz vermişti. Bunu artık uzatmayacaktım. Onu affedip mutlu olacaktım. Çok şey atlatmıştık.
———
Hamakta Oğuzhan'ın kucağında yatıyordum. İkimizde masmavi gökyüzünü izliyorduk.
" Erkek çocuğu gibi oldu saçlarım. Her yerimde çizikler var. Aynada kendimi çok çirkin hissediyorum. Beni hala böyle beğeniyor musun?" hamakta kollarını karnıma doğru dolamış elini göbeğime doğru getirmiş orada gezdiriyordu. Bir sağa bir sola sallanırken ona iyice sokulmuştum. Uykum geliyordu. Huzurun adı bu olmalıydı.Mis gibi hava.