4. bölümdeki yaptığım ikonları bazı eleştirilerden dolayı kaldırdım. Teşekkürler 😌
Bölümde birazcık cinsellik var vee belki biraz da cringe olabilir uyarayım sbsnsnj
Ben uyumaya kaçar bays
Keyifli okumalar 💜
Yazın en güzel kısmı akşamlarıydı. Dışarıda oturmuş bir taraftan karpuz yer, diğer yandan çaylarını içerken ve sevgilisi yüzünde kocaman gülümsemesiyle ona derin derin bakarken kendini bu mutlu, sıcacık ailenin bir üyesiymiş gibi hissediyordu Ali. Öyle huzurluydu ki yüzünden gülümsemesi eksik olmuyordu.
O iç ısıtan konuşmadan sonra Selçuk onları kıskanıp Ali'yi ittirerek Recep Bey'e sarılıp herkesi güldürmüştü.
Onlar gülüşüp dururken Güllü Hanım'dan dışarı çıkıp çay içme fikri gelmişti. Herkes onaylarken Recep Bey'in içeride kendi başına oturması ise hiçbirine de cazip gelmediğinden onun ayağını koyması için ekstra bir sandalye ve yastık getirmiş, kollarına girip bahçeye kadar getirmişlerdi.
Selçuk'un anne ve babasını da davet etmişlerdi. Onlar da ellerinde çekirdekleriyle gelmişlerdi. Selçuk'un babası çok sevecen ve oğluyla yarışacak kadar konuşkan bir adamdı. Ali, Selçuk'un evli ablası dışında evdeki tek kadın olan annesi Fatma'ya acımıştı. Asla konuşma fırsatı bulabildiğini sanmıyordu. Yaşından çok daha genç görünen kadın da çok sessiz biri gibi durmuyordu gerçi. Onun da düdüğü öttüğüne emindi.
"Çay ister misin?"
Analiz yaptığı sıralarda çay doldurmak için ayaklanan esmeri fark etmemişti. Ne söylediğini de ikinci kez tekrarladığında anlamıştı zaten. Olumlu anlamda kafasını sallayıp boş bardağı ona yaklaştırdı. Bardağı koyu kızıl sıvıyla dolarken bu defa da pürdikkat onu seyrediyordu. Gevşek topuzun aşağı eğilince kaymasını, topuzdan kaçmış saç tellerinin ensesine ve suratına uzanışını, pürüzsüz tenini, hafiften uzamış sakallarını, güzel dudaklarını, çaydanlığın ağırlığından ötürü kasılmış kolunu tek tek inceledi.
Duha izlendiğinin bilincinde normalden elli kat düşük bir hızda koyuyordu çayı. Ali'nin onu izlemesine izin veriyordu. Daha fazla çay koyacak yer kalmadığında mecburen geri çekildi ve anında iki çift kara gözle karşılaştı.
Demir ve Selçuk gözlerini ayırmadan onları seyrediyordu. Ne zaman yan yana görseler böyle öküz gibi bakıyorlar, bunu fark eden Recep Bey'den de dayak yiyorlardı ama umursamadan izlemeye devam ediyorlardı.
Eşek gibi sırıtarak ikiliyi izlerken fark edilince etrafa bakmaya başladılar. Güya ilgilenmiyormuş havası veriyorlardı ama sizi seyrediyorduk deseler daha az belli ederlerdi.
Duha elindeki çaydanlığı göstererek tehdit etmeye çalıştı ancak Demir ve Selçuk 'çay koyayım mı' dediğini sandıkları için çayını fondipleyip ona uzattılar. Ali bu duruma güldü. Duha ise sabır dilenerek çaylarını doldurdu.
"Bakın size bir anımı anlatacağım." diye laf giren Mahir amcaya döndü herkes. Dikkati üzerine topladığını görünce devam etti lafına.
"Biz Recep amcanla çocukluk arkadaşıyız. Ben ondan iki üç yaş büyüğümdür."
Ne geleceğini anlayan herkesin yüzünde hafif bir gülümseme oldu. Ali dışında hepsi olayı biliyordu. Zaten Mahir Bey'in asıl anlatmak istediği kişi Ali'ydi. Anlatırken gözleri genel olarak onun meraklı gözlerindeydi.
"Aynı okuldaydık. O zamanlar böyle iki üç sınıf birlikte okurdu. Aynı sınıfta okurduk. O gün Recep okula gelmedi. Merak ettim ben de. Gidip soracağım. Okuldan çıktım, sırtlandm çantamı, sallana sallana yürüyorum. Merdivenli bir yerden geçiyordum. Bir ağlama sesi duydum. Kendini yırtıyor biri resmen. Meraklıyım tabi baktım hemen kim diye, Recep'miş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİSAFİR - B×B
Teen FictionDuha, yalnız yaşayan ve küçük bir pastanede kasiyerlik yapan bir gençti. Bir gün işten boş eve geldiğinde çok içten bir dua etti ve Yaratıcı bu isteğini geri çevirmedi. Evet, Duha sessiz evinde birinin ayak sesini işitmek istiyordu ama bir konuda he...