İlahi bakış açısıyla yazmayı deneyeceğim. Hadi bakalım.
Duha ve Ali karşılıklı kanepelerde oturmuş, telefonla oynuyorlardı. Duha popüler bir genel kültür oyunu, Ali ise araba yarışı oynuyordu.
Ali'nin heyecanlı hareketlerinden ötürü yarı oturur pozisyondaki Duha'nın sürekli dikkati dağılıyordu. Hatta birkaç soru bile kaçırmıştı ama bunun lafını yapmıyordu. O da daha dikkatli okusundu.
Ali 'siktir ya' diye sinirle soluyup telefonu yan tarafına fırlattı. Duha'ya yönelip söylenmeye devam etti.
"Abi, inanılmaz. Son ana kadar mükemmel yarışmışım, nasıl ikinci olurum?"
Duha, ısrarla duymazdan geliyordu. Şu birkaç günde Ali hakkında öğrendiği şeylerden biri de hırsıydı. Kaybetmeyi asla hazmedemeyip bir şekilde üste çıkmaya çalışıyordu.
Saman alevi gibi parlayan öfkesi muhtemelen birkaç saniye sonra sönecekti. Ali, Duha tarafından takılmadığını görünce orta sehpanın üzerindeki içinde birkaç dal kalan hafif buruşuk siyah paketi alıp balkona çıktı.
Kirlenmiş beyaz balkon terliklerini ayağına geçirip daima balkonda duran kahverengi plastik sandalyeye oturdu. Kendine sigara içmek için bir köşe hazırlamıştı. Belirli aralıklarla buraya gelir, etrafı izlerken sigarasını bitirirdi. Sandalyeye koyduğu alacalı mindere otururken de amacı yine buydu.
Oturup dirseklerini demirlere yasladı. Şehrin uğultusu kulaklarına dolarken sigarasından derin bir nefes çekti. Az önce neye sinirlenme bahanesiyle buraya geldiğini bile unutmuştu.
Anlam veremediği bir huzur hissiyle gözlerini kapattı. Sanki günler önce bir evlilikten caymamış, müstakbel eşini gelinlikle ortada bırakmamış, ailesi ona sırtını dönmemişti.
Gözlerini araladığında dikkatini sokak lambası altındaki iki sevgili çekti. Cılız ışık uzun saçlı kızın yüzüne yansımış, garip bir biçimde onu güzel göstermişti. Karşısındaki delikanlı, onu belinin iki yanından nazikçe sarmış, birbirlerine aşkla sokulmuşlardı.
Ali onları fotoğraflamak istedi, daha sonra bunun doğru olmayacağını düşünüp izlemeye devam etti.
Bir an onların yerine kendiyle Nihan'ı koymayı denedi. Bu düşünce içini bunaltmaya yetmişti. Nihan'la olmak ona, ruhu daralacak kadar uygunsuz geliyordu. İkinci sigarasını yaktı.
Sessizce yanına kurulan Duha'yı fark etmemişti. Duha bir süre Ali'nin dalgın bakışlarını, sigaranın külünü farkında olmadan üstüne döküşlerini izlemişti. Emindi ki seslenmese bir süre daha onu görmezdi.
Ali durgundu, ne yaşıyorsa söylemiyordu. Dün akşam telefonda annesiyle konuşmuştu. Duha odasına girerken duymuştu, Ali anlatmamıştı, o da sormamıştı.
"Ne düşünüyorsun?"
Hafifçe irkilip şimdi koyu görünen mavilerini Duha'ya çevirdi. Parmakları arasındaki sigara, bir öncekiyle aynı kaderi yaşamış, doğru düzgün içilmeden kültablasına bastırılmıştı.
"Hiç. Öyle, genel."
Bu cevap niteliği taşımayan mırıldanıştan tatmin olmuş gibi başını salladı. Beraber susmaya devam ettiler.
"Bana her şeyi anlatabilirsin, biliyorsun değil mi?"
Duha'nın onun birkaç dakikadır yaptığı gibi bir kör noktaya bakarak sorduğu soruyla kafasını ona çevirip profilden gördüğü kadarıyla topuzdan kaçmış minik tutamları, yeni yeni uzamaya başlayan koyu sakallı esmer teni biraz seyretti. Kendininkinin aksine yüzünün ortasına konumlanan şekilli burunda, çıkık adem elmasında oyalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİSAFİR - B×B
JugendliteraturDuha, yalnız yaşayan ve küçük bir pastanede kasiyerlik yapan bir gençti. Bir gün işten boş eve geldiğinde çok içten bir dua etti ve Yaratıcı bu isteğini geri çevirmedi. Evet, Duha sessiz evinde birinin ayak sesini işitmek istiyordu ama bir konuda he...