Duha kafasının altına çantasını koyup boylu boyunca, Ali Duha'nın karnına başını koyup sırt üstü çimenlere uzanmıştı. Şu an koca bir T harfini andırıyorlardı. Yaklaşık yarım saattir bu şekilde uzanıyorlar, Duha ise gözleri gökyüzünde ve tepesindeki ağacın dallarında Ali'nin saçlarını okşuyordu.
Buralara pek fazla insanın uğramaması onlar için büyük bir şanstı. Doya doya çimlere uzanabiliyor, gökyüzünün tadını çıkarabiliyorlardı. Yere uzandığı için koluna karıncalar tırmanmış, gözleri güneş yüzünden benekler görmeye başlamıştı ama bunlar küçük olumsuzluklardı tabi.
Sırt üstü uzanan Ali, sağ kolunun üzerine dönüp ona bakmaya başlayınca saçlarındaki parmakları kaymıştı. Bu yüzden kafasını aşağı doğru eğip yüzünde olan bakışlara karşılık verdi.
"Ne düşünüyordun?" diye sordu Ali. Duha'nın düşünceli olduğunu sanıyordu. Oysa o sadece anın tadını çıkarmakla meşguldü.
"Hiçbir şey." diye karşılık verdi kaşlarını kaldırarak. Ardından "sen?" diye devam etti.
Ali ellerinin üzerinde doğrulup oturdu. Şimdi Duha ona bakmak için biraz yukarıya çeviriyordu başını.
"Daha önce hiçbir sevgilimle böyle küçük ama değerli şeyler yapmamıştım."
Bahsettiği 'şeyler' yalnızca kahvaltıda ettikleri minik flörtler ve çimlere uzanmaktı.
Duha birkaç saniye sonra tanıdığı tek eski sevgilisi olan kişiyi aklına getirerek sordu.
"Nihan'la da mı? Sonuçta evlenecek seviyeye gelmişsiniz."
"Onunla birsürü kahvaltıya çıktık. Yemeğe çıktık, sinemaya gittik. Ancak nasıl anlatsam? Çok düzdü. Dışarıdaki birlikte yediğimiz yemek ve ailemle yediğim arasında pek fark yoktu benim için. Oturur, günlük sohbet eder, bir şekilde konuyu düğüne getirir, ardından evimize giderdik."
Esmer genç uzandığı yerden doğrulup sırtını ağaca yaslarken koluna tırmanan karıncayı üfleyerek kovdu. Üzerindeki tozları da eliyle gidermeye çalıştı.
"Bence siz birbirinizi sevmiyormuşsunuz."
Ali düşündü. Öpüştükleri anları hatırladı. Dudaklarını oynatmamaya and içmiş gibi davranırdı farkında olmadan. Nihan ilerlemeye çalıştığında da sahte bir gülümsemeyle geri çekilirdi.
"Haklısın galiba." diye dalgınca konuştu. Duha omzuna kolunu dolayıp kendine çekti.
"Böyle küçük şeylerden hoşlanıyorsan yaşadık desene."
Bu söylediği Ali'yi güldürmüştü. Başını omzuna yasladı.
"Bowling oynamaya gidelim mi?"
"Bowling mi? Sever misin ki?"
"Eskiden çok oynardım. Bak şu ileride var bir tane. Gidelim mi oraya?"
"Olur yavrum." deyip sevgilisinin yanağına sulu bir öpücük kondurdu Duha.
Boşalan paketleri koydukları poşetin ağzını sıkıca bağlayıp ilerideki çöp tenekesine atmak üzere aldı Duha.
Poşeti attıktan sonra Ali'nin söylediği yere gelmişlerdi. Birkaç merdivenden çıkıp bowling salonuna girdiler. Aslında bowling dışında birçok oyun vardı. Bilardo, langırt, basket oyunu gibi seçenekler de vardı ancak gördüğü kadarıyla bowling kadar rağbet edilmiyordu.
Yanında merakla etrafta gözlerini gezdiren sevgilisine sataşma isteğiyle muzip bir sesle konuştu Ali.
"Kusura bakmazsan biraz yenileceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİSAFİR - B×B
Teen FictionDuha, yalnız yaşayan ve küçük bir pastanede kasiyerlik yapan bir gençti. Bir gün işten boş eve geldiğinde çok içten bir dua etti ve Yaratıcı bu isteğini geri çevirmedi. Evet, Duha sessiz evinde birinin ayak sesini işitmek istiyordu ama bir konuda he...