5.

5.9K 422 288
                                    

Yorum isterimmmmm

"Niye bu kadar telaşlandın, anlamadım ki. Koskoca adama bir şey olmaz."

Selçuk, köyden getirdiği ıvır zıvırı dolaplara yerleştirirken bir yandan elindeki yeşil elmayı ısırıyor diğer yandan da Duha'ya laf yetiştiriyordu. Kaç saattir bir şey yemediğinden karnı iyice acıkmış, midesi guruldamaya başlamıştı.

Duha'ya baktığında bugün sayamadığıncı kez kulağında telefon hâlâ endişeli gözlerini etrafta gezdiriyordu. Ne vardı bu kadar endişelenecek, anlamıyordu. Daha tanışalı bir hafta olmasına rağmen arkadaşı bu çocuğu gereğinden fazla önemsiyordu.

"Ben bir üstümü başımı değiştireyim."

Ona söylendiğini bildiği cümleyi hafif bir baş hareketiyle onayladı. Esmer delikanlının bugün pek misafirperver olduğu söylenemezdi. Normalde şimdiye kadar çoktan aç olup olmadığını sorardı.

Sapından tuttuğu elma koçanını çöp kovasına attı. Midesini bastırması umuduyla yediği elma aksine gurultuyu daha da artırmış, arsız midesi adeta çığlık atmaya başlamıştı. Eliyle karnını ovalayıp iç çekti. İş başa düşmüştü.

Elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Huy edinmişti, yaptığı en ufak işi bile şarkısız yapmıyordu. İyice ellerini yıkayıp pirinci aramaya koyuldu. Son geldiğinden beri sanki bir şeylerin yeri değişmişti. Aradığını bulmanın sevinciyle açtığı şarkıya eşlik etti.

Dolaptan çıkardığı küçük tencereyi ocağa koydu. Duha'nın aksine o, Ali'nin birazdan geleceğini düşündüğü için pilavı, onu da hesap edip yapıyordu.

"Çak bi selam canım baksanaaa..."

Elini alnına götürüp kendi kendine selam verdiği sırada arkadaşının masaya dirseğini yaslamış, başını avcuna yerleştirmiş, dalgın bakışlarıyla kendisini izlediğini gördü.

"Takma kanka gelir birazdan." dedi tüm iyimserliğiyle. Olan bitenden bi'haber olduğundan olayı bir türlü kavrayamamıştı. Duha hafifçe başını sallayıp arkadaşının yemek yapışını seyretmeye devam etti.

Buzdolabından çıkardığı hazır köfteleri kızartıp pilavla beraber servis tabaklarına yerleştirdi. Yemek yemeyi sevdiği kadar yapmayı sevmese de en azından beceriksiz değildi.

Masaya tabakları ve çatal, kaşıkları koyduktan sonra bir kaseye yoğurt koydu. Anasının bebek gibi beslediği Sarıkız'ın sütünden yapılmış yoğurt onun için şaheser gibiydi.

Duha'nın aksine tüm pozitifliğiyle karşısına çöktü. O böyleydi. Dünya yansa, 'olsun öbür gezegenler duruyor' derdi.

Karnının bir kere daha guruldamasıyla iştahla yaptığı pilava gömüldü. Pilavın kenarına yoğurttan bir iki kaşık koyduğunda istemsizce mmm sesi çıkardı. Belki de çok acıktığından yemek çok lezzetli gelmişti.

Yemeğinin güzel olduğunu başkasından da duyma ihtiyacıyla tabağı hâlâ uzaktan yemeği çatalla itekleyen arkadaşının önüne itti.

O, yemekle oynanmasından hoşlanmazdı. Ailesinden böyle öğrenmişti, bunu da uygulamaya koyduğundan kimsenin yapmasını istemiyordu.

Duha, onun bu huyunu bildiğinden gülümseyip yemeği düzgünce yemeye koyuldu. Kafası karışıktı. Sırf eve gitmemek için hiç tanımadığı birinin evinde kalan çocuk nereye gidebilirdi ki? Yoksa ailesi onu affetmiş miydi? Ne yani, şimdi taze ev arkadaşı gidecek, o yine yalnızlıkla başbaşa mı kalacaktı?

Üzerindeki kara gözlere dikkat kesilip ne olduğunu anlamaya çalıştı. Bir şey mi sormuştu, acaba?

'Ne oldu' anlamında kafasını salladı.

MİSAFİR - B×BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin