Bölüm 11

120 366 127
                                    

Gözyaşlarım ısıtmıştı yanaklarımı, buz kesen bir parkta tekrar soğudu.

Boynumdan aşağı düşüp kalbime indi. Orası zaten buz gibiydi. Rüzgar acımasızca değerken bedenime normal kalan tek yer kalbimdi. Oradan daha soğuk olamazdı hiçbir yer.

Titremeye başladım. Rüzgar estikçe titremeye ve büzülmeye devam ettim.

Ellerimi bağladım dizlerime. Kaldırımın üstüne devrildim. Ellerimi ısıtamamıştım. Gözyaşımı dindirememiştim.

Ağladıkça daha çok üşüyordum ama elimde değildi.

Nasılsa birazdan Güneş doğacaktı. Tüm geceyi soğukta ve karanlıkta geçirdikten sonra Ay'dan nefret etmiştim.

Canım çıkana kadar ağladım. Buz kesen yanaklarıma inat ağladım.

Ne değişti?

Hiç.

Ne değişecek?

Hiç.

Kafamı saran bu dikenli teller gibi sarıyor bu karanlık her yanımı, nefesimi kesiyor.

Birazdan Güneş doğuyor. Rahatlıyorum. Isınıyor ve ağlamayı durduruyorum.

Birkaç saatliğine rahatım artık.

Kalbi kırıktı. Ama önemli değildi. Etrafındakilerin mutluluğu her şeye değerdi. Kendisinin yok olması umurunda değildi. Ve yok oldu. Uğruna kendini feda ettiklerinin gözleri önünde yok oldu. Kimse görmedi...

️☁️

" Sonu gelmeyen bir cenazenin ortasındaydı. Aniden biri dikildi karşısına. 40'larında bir kadın nefretle bakıyordu Maral'a. Gözlerinden çıkan ateş kavuruyordu tenini. Daha sonra omuzları yumruklanmaya başladı.

'Senin yüzünden. Kızımı benden aldın. Allah'da senin sevdiklerini elinden alsın. Dilerim ki yüzün hiç gülmesin!' diyerek bağırıyordu. 

Bilerek olmadı diye bağırmak istiyordu ama ses telleri yok olmuştu sanki. Önündeki kadın baygınlık geçirirken geri çekildi. Sessizce uzaklaştı. Bundan sonra olacakların yanında bu bir fragmandı ama o bunu bile kaldıramamıştı. Gözyaşları eşliğinde koştu ve kayboldu ortalıktan..."

                                                                                     ...

E-eda? Eğer hala benleysen cevap ver ne olur. Başkasını Ateş gibi görmedin, oymuş gibi sarılmadın de. Beynin sana yine oyunlar oynamadı de ne olur. Sen benle iken hiç olmuyor böyle şeyler. Neredeyse hiç...

"Eda Hanım! Ne yapıyorsunuz böyle? Kolunuzda birden çok zımba var. Daha fazla zarar görecek. Kalkın lütfen." buğulu gözlerimi hemşireye çevirdim.

Sol koluma dokunmamaya özen göstererek yerden kaldırmıştı beni. Sessizce yürümeye başladım. Benim için endişelenmediği hatta aptal olduğumu düşündüğü her halinden belli olan hemşire bana tiksinir gibi bakmamak için kendini zor tutuyordu.

Canıma kıymam yetmezmiş gibi iyileşmeme de müsaade etmemem onu sinirlendirmiş olmalıydı. Ama bunları ben yapmadım diyemiyordum.

Bu ben değildim ki. Böyle değildim.

"Maral!" alışık olduğum güzel ses doldu kulaklarıma.

İyi ya da Kötü... ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin