'Aşkın bir romanı varmış. Eski bir roman. Tarihin tozlu raflarında kalmış.
Herkes bîhaber bu romanın varlığından. Kimse aşk nedir, nasıl yaşanır bilemez. Kabası alınmış bir kütüphanenin karanlık odalarında kalan gizli hazinesi, eskilerden elini uzatmış tutulmasını bekler.
Günlerden bir gün yanlış bir el tutar bu kitabın elini. Kötü tarafa geçen kitap, çirkin emellere ait edilir. Kitap tanınır ama tarif yanlış aktarılmıştır.
Böylece insanlık tarihi aşkın kötü bir şey olduğunu düşünür. Ve hiçbir zaman yaklaşmaya cesaret edemez. Aşksız sevgisiz bir dünya doğar ortaya. Mutluluğu aşk ile bulanlar dışlanır. Böylece herkes kopar birbirinden.'
Kalbimi hissetmiyorum.
Geçmişe dönük yaşıyorum.
Artık geleceğimin olduğunu sanmıyorum.
Geçmişi aralayacağım ama bu canımı çok yakacak.
Geçmişim kötü ve karanlık.
Geçmişim geleceğimin sonunu getirecek.
☁️☁️
"Ah be Maral. Yine ne düştü hatırına acaba?"
Gözlerimi araladım hafifçe. Yerde öylece uzanıyordum. Başım birinin bacağındaydı. Bu biri güzel gözlümden başkası olamazdı ya.
Bir yerlere dalmış öylece konuşuyordu. Gözleri boş bakıyordu ve yine bir şeyler düşünüyordu.
Elimi yüzüne koymak istediğimde irkildi ve bileğimden yakaladı beni. Sonra sakinleşip gözlerime baktı.
"İyi misin?" diye sordu hemen. Elleri saçlarıma gitti. "Korkuttun beni."
"Ne oldu bilmiyorum. Öyle bir anda bir şeyler hatırladım. Anlamsız birkaç kesit." sahi Can kimdi?
Tanrı'm bunu bana neden yapıyorsun! Hatırlayacaksam tam hatırlayayım, unutacaksam tamamen silinsin hafızam. Böylesi çok zor.
"Ne gibi şeyler hatırladın?" kuşkulu gözlerini üzerime diktiğinde sağ kolumdan destek alıp dikleştim. Bağdaş kurup karşısına oturdum. Bu sorgulayıcı tavrına anlam verememiştim.
"Anlamsız. Bir çocuk vardı. Elime oyuncak tutuşturuyordu." dediğimde rahatlamış gibiydi. Kaşlarını kaldırıp anladığını belirtircesine ses çıkardı.
"Eve gidelim mi?" diyerek uzanıp elimi tuttu. Elini sargıma dokundurup nazikçe okşadı. "Daha fazla canın yanmasın"
"Bugün senin günün. Kendimi düşünmek istediğimi de nereden çıkardın?" onu kırmak istememiştim. Evet kolum acıyordu ama kendi hatalarımın bedelini ödemeliydim.
"Aşağıda bir yerlerde bakkal olmalıydı. Ayran alacağım sana. Burada bekle." diyerek ayaklandığında usulca salladım kafamı. Koşarak dışarı çıktığında dönme dolabın önünde kalmıştım öylece.
-Demek Can.
Uğultu şeklinde kulağıma gelen bu ses yabancıydı. Kim konuşuyordu?
Peki Can kimdi? Küçükken tanışmış gibiydim. Kötü bir günün sonundan bir kesit görmüştüm sanki.
Sanki biri saçlarımdan tutmuş havaya kaldırıyormuş gibi hissediyordum. Başım o kadar çok ağrıyordu ki gözlerimi açmaya mecalim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi ya da Kötü... ARAF
Novela JuvenilAcım gözyaşlarıma sığmıyor. Acım kağıtlara sığmıyor. Acım sigara paketlerine sığmıyor. Ölüyorum ve beni kimse görmüyor.. Önce yağmur yağmaya başladı. Yağmuru hiç sevmezdim. Bana o karanlık ve çirkin geceyi hatırlatırdı. Sonra aniden kesildi. 'Hah...