Bölüm 5

291 475 411
                                    


                   20 yorum 10 beğeni 

İlk önce noktasını kaybetmiş. Durduramamış düşüncelerini. Getirememiş sonunu.

Sonra kanadını kaybetmiş, uçamamış bir daha göklerde.

Soru işaretini kaybetmiş, hiçbir sorusu cevaplanmamış.

Nefesi tükenmiş, koşamamış bir daha.

Hayatında hiçbir şey yolunda gitmemiş. Şansı hiç onunla olmamış, bulutların üstünden çakılmış yere.

Yere düşen insanlar hep devam etmişdi hayatlarına bir şekilde. Ama kalbi, ruhu, bedeni yaralanan bir kız vardı, kendini dünyadan soyutlayan. İnsanlıktan dışlamıştı kendini. Kalbini kapatmıştı sert taşlarla. Düşüncelerini hapsetmişti beynine.

Kalbinin en ücra köşesine ise bir çocuk yerleştirmişti, ağlayan. Tek gözyaşı dökmeden ağlıyordu öylece. Bazen kalbini çok acıtıyordu. Attığı çığlıklar dayanılamayacak hale geldiğinde o da kıyıyordu kendine. Belki o çocuğu susturmak için, belki de kendini kurtarmak içindi. Kendi de bilmiyordu ya.

Kalbi yaralı bir kızın duvarı kırılırsa, canı daha çok yanar. Toparlayamaz bir daha taşları.

  Keşke diyordum içimden. Keşke sinirimi bu kadar belli etmesiydim. İnsanları boş yere kızdırmaya ne hakkım vardı, bilmiyordum. Gerçi onun da bir kadına, hem de tanımadığı bir kadına böyle cürretkar konuşmaya ne hakkı vardı ki?

Yerden kalkmaya karar verdiğimde başımda durmuş sinirle beni izliyordu. Sakince yerden kalkıp ateş eden gözlerine baktım. Başımı sallayıp evime yöneldim. Şaşırmayacağım bir şekilde kolumdan tuttu yine. Bu kez daha çok sinirlenmişe benziyordu.

"Sana iyilik yaptım, farkında mısın?" sakin kalmaya çalışırmışcasına soludu.

Kaşının tekini havaya kaldırmış cevap vermemi bekliyordu. Saçlarını kaç gündür yıkamıyordu bu çocuk? Ya da belki fazla koşturduğundan birbirine girmişti.

"Kendine bile hakim olamayan zavallıları döverek mi? Yoksa hadsiz tavırların mı iyilikti?" bir an önce evime gitmek istiyordum.

Onun evi kim bilir nasıldır. Düzenli ve temiz birine benzemiyordu. Lüks ve pahalı, gösterişi bol bir villa mı, orta halli birinin kendini idare eden sade evi mi , yoksa başka kadınlarınki midir?

"Siz fahişeler hiçbir boktan anlamıyorsunuz, değil mi?" kabalığından asla taviz vermeyerek konuşmasını sürdürmüştü.

Bana fahişe demesi umrumda değildi pek. Başımdan gitmesi bana en büyük iyilik olacaktı.

"Öyle. Arada sana da tavsiye vereyim bu konu hakkında. Hadi iyi geceler." diyerek tekrar ve tekrar evimin havada kalan kollarına sarılmak amacıyla arkamı dönmek istedim. Yine engel olmuştu.

"Ne diyorsun sen?" diyerek zaten ağrıyan kolumu iyice ağrıttığında ellerimi çantamın içine daldırıp minik harikayı çıkardım ve acımadan sıktım yüzüne.

Acılar içinde yerde kalırken gururla döndüm arkamı ve sonunda apartmanıma girmeyi başardım.

Asansör fobim sağolsun merdivenlere yöneldim. Kafamı yukarı kaldırıp dağ gibi duran merdivenlere baktım. O kadar yorulmuştum ki, yavaş yavaş çıktığım merdivenler bana zulüm olmuştu.

Ben ve aptal korkularım.

Tam 4 katı 2 merdivene ayrılan girdaptan kendimi kurtarıp ışığı görmüştüm. Siyah ışıktı gerçi ama sonunda evimin kapısını görmek beni mutlu etmişti. Kalan son gücümü ellerine bağışlayarak usulca açtım kapımı. Ama benden önce içeri dalan adama bakakaldım öylece.

İyi ya da Kötü... ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin