Bölüm 2

419 511 1.6K
                                    

Herkese merhaba dostlarım. Bölümleri kısa tutmaya karar verdim.

Düşünceleriniz benim için gerçekten önemli.

Paylaşırsanız çok mutlu olurum.

Bu bölümü yaklaşık 700 kelime azalttım.

Sizce daha mı fazla yazmalıyım?

                                  ☁️☁️

Ve küçük kız, yorganın altında sessizce ağladı. Sabah yine mutluymuş gibi davrandı. 

Ona verilen hiçbir söz tutulmadı. Küçük kalbi gördüklerine dayanamazdı ya ,dayandı. Çok zorlandı ama dayandı.

Hayatını nasıl geçireceğine dair hiçbir fikri kalmamıştı. Gençliğini, hayallerini, yaşadıklarını hatırlamıyordu. Boşa geçirdiği yılların yükü ağır geliyordu artık.

   'Hoşça kal küçüğüm. Seni hep seveceğim...'

 Gözlerim kapalıyken ellerimden kayıp giden küçük kızı tutmaya çalıştım. Korkuyla açtığım gözlerim çocuğu aradı. Aklımın yerine gelmesi zamanımı almıştı. Kalbim hızlı atmayı bıraktığında kalkıp saate baktım.

 Öğleni çoktan geçirmiştim. Sıkıca sıktığım ellerimi araladım. İç sesim çok sessizdi. Gördüğüm rüyadan sadece ben değil, o da etkilenmişti anlaşılan. 

Üşümüş ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp içimdeki dostumu kendine getirmek istercesine baktım aynaya. Genç yaşımda çökmüş gözlerime, makyajdan kararan yanaklarıma, dağınık saçlarıma baktım.

Rimel sürüp çıkarmıyordum. Yanaklarıma akıyordu ve gözaltlarım kararıyordu. Memnundum bu halimden. 

Kalbim gibi simsiyah bedenime memnuniyetimi kanıtlarcasına güldüm.

Baba, yokluğunun intikamı kararan gözaltlarımdır belki de.

İçeriye girmeye çalışan güneş ışıklarının yolunu açtım önce. Sonra mutfağa attım kendimi. Mutfak tezgahının kanla kaplı olduğunu gören iç sesimin neşesi yerine gelmişti. İki gün öncesi geldi aklıma. Annem gelmeden birkaç saat öncesi.

İç sesim akan kanı ballandırarak anlatırken halıda kuruyan lekelere takıldı gözlerim.

- Yine başaramadın be Eda.

Başaramadık iç sesim.

- Bir daha cesaretini nasıl toplayacağım, bilmiyorum.

Belki, bu dünyada kalmak Tanrı'nın bana cezasıdır, ha?

- Akan kanı hatırlıyor musun? Özgürlüğünü haykıran kan damlalarını.

Evet, elbette. Unutmak ne mümkün.

- Nasıldı rengi?

Düşündüm. O ana döndüm tekrar. Çok düşündüm.' O bıçağı bileğime yaslarsam, ne olur?' Hiçbir şey olmazdı. Bastırdım birden bileğime. Akan kana bakarken hiç gözüme çarpmamıştı ya.

Sahi, kırmızı olması gerekirdi. Ben siyah görmüştüm.

- Siyahtı çünkü ben öyle görmeni istedim. İçinin ne pislik, ne çirkin olduğunu gör istedim.

Doğru. Kalbim kirli.

Kimse içimdeki cehennemin farkında değil.

- Düşüncelerin gibi. Bak bileğine.

İyi ya da Kötü... ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin