21. Bölüm

279 39 10
                                    


Fang Zhaomu öğleden sonra üçte Seattle'a iniş yaptı.

Seattle'da yine yağmur yağıyordu. Bağajını hafif tutmak için Fang Zhaomu şemsiye getirmemişti.

Uçağa binmeden önce Andrew ona otelinin adresini göndermişti. Fang Zhaomu internetten araştırdı. Otel havaalanından biraz uzaktaydı ama toplu taşımada kaybolacağından korktuğu için bunun üzerinde düşündükten sonra taksiyle gitmeye karar verdi.

Taksideyken Andrew'e "Buradayım." dedi.

Andrew ona çok hızlı bir cevap gönderdi. "Çoktan yolda mısın?"

Taksi hareket etti ve dışarıdaki görüntü hızla geçti. Andrew'in sesi durgundu ve Fang Zhaomu ne Andrew'in nerede olduğunu anlayabiliyordu ne de Andrew'in bunun hakkında nasıl hissettiğini anlayabiliyordu. O yüzden sadece "Mn" diye cevapladı, sonra da esnedi.

"Taksiyle gelirsem ne kadar sürer oraya gelmem?"

Andrew, "Hiç bekleme olmazsa 40 dakika falan sürer." demeden önce duraksadı.

Uçakta çok fazla oturdu. Fang Zhaomu ne kadar oturma pozisyonunu değiştirirse değiştirsin hep boğulmuş hissetti. Temiz hava için camı biraz açarak, "Otele ne zaman varırsın sen? Nasıl gitmeliyim?" diye sordu.

"Ben de yoldayım, otele gidiyorum şimdi." Andrew dedi. "Resepsiyona anahtar kartı bıraktım. Onlara sadece oda numaramı söylemen lazım ve kardı sana verecekler."

Fang Zhaomu usluca kabul etti ve Andrew'e yeniden sordu. "Sen ne zaman gelirsin peki?"

"Emin değilim. Sen kartı alıp direkt odaya çık."

Fang Zhaomu anladığını söyledi ve kapattıktan sonra camdan dışarıya baktı.

Otele geldiğinde Andrew'in dediklerini yaptı, Fang Zhaomu resepsiyona gitti. Görevli kişi, Fang Zhaomu oda numarasını söylediğinde anında anladı ve hiçbir şey sormadan ona anahtarı verdi.

Fang Zhaomu asansöre yönelirken çevresine baktı. Andrew'in işte çok yetkin olması gerektiğini düşündü, eğer öyle değilse şirketi ona kalması için böyle lüks bir otel ayarlamazdı.

Asansördeyken Andrew'e geldiğini söyleyen bir mesaj attı. Andrew 28. katta kalıyordu ve asansör hızlı olduğu için hemen o kata ulaştı. Henüz Andrew'in cevabını almamışken Fang Zhaomu bavulunu dikkatli bir şekilde odanın önüne kadar sürükledi. Kapıyı açtı.

Kapının ardı karanlıktı. Fang Zhaomu içeriye adım attı ve kapıyı arkasından kapattı. Hiçbir şey göremiyordu.

Fang Zhaomu karanlıktan korkuyordu ve Andrew'in burada olup olmadığını da bilmiyordu. Üzerine bir tedirginlik çöktü ve daha fazla ilerlemeye cesaret edemedi, kapıyı açıp kaçmak bile istedi.

Karanlığın içine seslendi, "Andrew?"

Bir süre sonra kimse cevap vermedi. Fang Zhaomu, Andrew'in daha gelmediğini düşünerek küçük bir nefes verdi. Tam elini uzatıp ışığı açmak için arayacakken birden yakınından çok tanıdık olduğu bir ses duydu. "Xiaomu."

Bu, Fang Zhaomu'nun Andrew'in sesini direkt olarak ilk kez duyuşuydu ve anında kalbi hızlandı.

Andrew'in sesi telefondakinden daha d kalındı. Sadece "Xiaomu" dediğini duyarak bile Andrew'in orada nasıl durduğunu hayal edebiliyordu. Fotoğraflardan belli olmadığı için Andrew'in ne kadar uzun olduğunu bilmiyordu.

"Neden ışıkları açmadın?" Fang Zhaomu tereddütle bagajını bırakıp elini duvara koyarak ilerledi.

"Seni korkutmak istemiyorum." Andrew'in sesi biraz daha yakındı. Fang Zhaomu'nun kapı açıkken gördüğü kadarıyla Andrew kapı eşiğinde olmalıydı.

Social OutcastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin