24. Bölüm

305 38 7
                                    

Fang Zhaomu odaya girdikten sonra montunu çıkardı ve sandalyeye oturdu.

Otelin penceresi sıradan bir çift katmanlı camdı. Dışarıdaki şiddetli yağmur ve rüzgar camı dövüyordu.

Fang Zhaomu pencereden dışarı baktı. Yağmurdan dolayı pek fazla ışık görünmüyordu ve parlak bir şekilde aydınlık olması gereken şehir karanlıktaydı.

Perdeleri kapatıp televizyonu açtı. Haberler, konvektif** havalardan kaynaklanan ve ciddi bir trafik sıkışıklığına ve şehrin yarısının elektrik kesintisine neden olan bu Seattle fırtınası hakkında bilgi veriyordu.
(Ç/N: kısaca nemin yoğunlaşması sonucu oluşan yağışlara denirmiş.)

Fang Zhaomu orada otururken bluzu ve pantolonu rahatsız bir şekilde ona yapışmıştı. Önce ışıkları yaktı, sonra kıyafetlerini birer birer çıkarıp yatağına uzandı. Az önce uzun bir süre boyunca duş aldığı için duş almak istemiyordu.

Gözlerini kapatıp uykuya dalmaya çalıştı ama başı zonklamaya başladı. Fang Zhaomu yarı çıplak bir şekilde battaniyeye sarılmıştı. Odanın sıcaklığı soğuk değildi ve çok geçmeden battaniyenin altında ısındı. Ancak, bir kez hareket ettiğinde, sıcak battaniye çok sertleşecek ve Fang Zhaomu'nun derisinin her santimini sıyıracaktı. Fang Zhaomu'ya sanki hâlâ biri ona dokunuyormuş gibi, onu tutan biri varmış gibi hissettiriyordu, birisinin dudakları çenesindeydi.

Song Yuanxun'un öpücükleri çok vahşiydi, Fang Zhaomu'yu hareket edemeyecek duruma gelene kadar bastırmıştı.

Song Yuanxun'un ellerinin Fang Zhaomu'nun bileklerini tuttuğu birkaç saniye vardı. Fang Zhaomu'yu öperken, elleri yukarı kaymış ve parmakları kendilerini Fang Zhaomu'nun parmakları arasına sıkıştırarak ellerini sıkıca birbirine geçirmişti.

Fang Zhaomu gözlerini kapadığında, her ayrıntı gözünün önüne serildi, her hareket onu titretti, dehşete düşürdü.

Hepsi Song Yuanxun'du. Andrew yoktu, en başından beri Song Yuanxun'du.

Fang Zhaomu, okul dışında bir Çinli ile başarılı bir şekilde tanışmadı. Seattle'a iş için gelen kimse yoktu, fazla mesai yapan kimse yoktu, yirmi dokuz yaşında makine mühendisi yoktu. Sosyal ağı her zaman T Üniversitesi'ndeki o laboratuvarda kapana kısılmıştı ve oradan hiç kaçmamıştı.

Fang Zhaomu gözlerini açtı. Dayanamadı, ışıkları açtı ve oturdu. Gözleri aşağı kaydı, duşta ovuşturduktan sonra vücudunda kalan kırmızı izleri gördü. Bu kırmızı işaretlerin altında, onu pek sevmeyen laboratuvar sınıf arkadaşının bıraktığı aşk ısırıkları da vardı.

Battaniyeyi biraz yukarı çekti, bir dakikalığına gözleri daldı. Kapı zili aniden çaldı.

Fang Zhaomu bir şok yaşadı. Gidip kapıyı açmadı, onun yerine rahatsız etme düğmesine bastı. Ancak, o kişi kapıyı çalmaya başladı. Fang Zhaomu gidip bakmadı. Sadece dışarıdaki kişinin sessizliğinden mesajını alıp gitmesini umarak yatakta büzüldü.

Kim tahmin edebilirdi ki, vurma durunca odadaki telefon çalmaya başladı.

Fang Zhaomu birkaç saniye orada oturdu, sonra telefonu aldı ve hemen kapattı. Endişeliydi ve odanın güvenli olmadığını hissetmeye devam etti. Yanına gidip bavulunu açtı, kıyafetlerini çıkardı ve giydi, sonra banyoya gitti ve kapıyı arkasından kilitledi, dışarıda olanları dikkatle dinledi.

İçgüdüleri haklıydı. Beş dakika sonra Fang Zhaomu, otel odasının kapısından gelen bir bip sesi duydu. Birisi içeri girmişti. Song Yuanxun bir kadınla konuşuyordu. Fang Zhaomu ne dediklerini duyamadı ama çok geçmeden sesler kesildi.

Social OutcastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin