0.3

1.9K 137 194
                                    

"Ten şu elini çek artık."

Belimdeki eline sesli bir şaplak yapıştırdığımda çekmek yerine daha da sıkı sarmıştı.

"Olmaz, ya damsız almıyorlarsa?"

Sağ elimi başıma götürerek ovaladım. Gece daha başlamadan kafam ağrımıştı.

"Nasıl yani? Bunu öğrenmeden mi geldiniz buraya?"

Hemen arkamızdan sessiz sakin yürüyen Yuta, Ten'e bir tekme salladığında nihayet elini çekebilmişti.

"Yok öyle bir kaide, bilmeden nasıl gelelim?"

Jaehyun'un koluna girip onlara dil çıkardım.

"Neyse ne, benim kavalyem belli."

İkili ayıplayan bakışlarını gönderirken Jae ile çoktan girişe gelmiştik. Kafamı kaldırıp dört katlı bara bakarken ışıltılı tabelaya takıldı gözlerim.

The Wona.

Her şey 'ben lüksüm' diye bağırırken düşündüm, bir bar neden dört kartlı olurdu ki?

"Kimlikleri alayım."

Kapıdaki klasik çam yarmalarından biri seslendiğinde binayı incelemeyi bırakarak çantamdan kimliği çıkardım. Hepimizi teker teker sorguladıktan sonra içeri girmemiz için kenara çekildiklerinde gözlerimi devirdim. Bizi bara yönlendiren dört tarafı aynalı koridorlardaki yansımama takıldı gözlerim. Dizlerimin baya üstünde biten mini payet lacivert elbise uzun bacaklarımı daha da uzatıyor gibiydi. Buğday sarısı saçlarım dümdüz ve açıktı. Gözlerimde aynı elbisem gibi lacivert far ve sade bir rimel vardı. Dürüst olmak gerekirse, rutinde beni tanıyan birisi şuan görse kesinlikle tanıyamazdı. Her ne kadar böyle olsam da, kendimi beğendiğimi söyleyebilirdim. Öyle ki, bara girdiğimiz anda tam bir klişe olarak birkaç göz bana döndü. İçerinin tasarımı tıpkı koridordaki gibi aynalar ile doluydu ve ne yalan söyleyeyim bir mimar olarak, çok klasik ve sıkıcıydı.

"Siparişleri alayım ben."

Ten locaya oturmadan söylediğinde Jae ve Yuta karar verememiş gibiydi.

"Bana bir Crusta ve üzerine de ortaya karışık bir şeyler getir."

Sarhoş olmak gibi bir niyetim vardı ve kesinlikle olmadan buradan gitmeyecektim.

"Tabi buldun üç tane taş adamı ol sarhoş Manoban, biz seni taşırız eve."

"Bir de gelesi yoktu, cidden yokmuş hiç."

Dik dik bana bakan Jae ve Yuta'ya fırlatacak bir yastık bulamayacağımdan sadece suratımı buruşturmakla yetindim.

"Ten'de birazdan bulur birini, biz yine sap kaldık iyi mi."

Kıkırdadım.

"Birini aramadığım için sorunum yok, tek derdim o birinin bana bulaşmaması."

Yuta locada arkasına yaslanırken söylendi, anlaşılan bu gece benimle uğraşacaktı.

"Birini arasan şaşardım zaten Manoban."

Onun aksine yerimde dikleştim. Geleceği varsa, göreceği de vardı.

"En azından senin gibi umutsuz vaka değilim tatlım, kimseye ihtiyacım yok ve inan bana hiç uğraşamam."

Jaehyun aradan liseli ergenler gibi 'oo' efektleri yaparken Ten gelmiş ve içkileri bırakmıştı.

"Umutsuz vaka olduğumu nereden çıkardın Manoban? Mesajlarımı bi açarsam şak diye kalırsın. Ayrıca sadece beğenemiyorum tamam mı?"

the wona •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin