Butterfly, BTS.
Küçükken anneme hep anneliğin nasıl bir his olduğunu sorardım. O ise bunu anlatamayacağını, ancak anne olduğumda anlayabileceğimi söylerdi. Kulaklarım uğulduyordu. Karşımda bana güler yüzle bakan bir doktor, şok içerisindeki arkadaşlarım vardı. Vante ise..Bilmiyordum, çünkü yüzüne bakamıyordum. Doktor bana tekrardan bir şey söylerken ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çünkü duyamıyordum, tek duyduğum kafamın içinde bir elektrik süpürgesinin sesiydi. Yutkunmaya çalıştım ama olmadı, boğazım acımıştı. Şimdi düşünüyordum da, tüm bu olanlar..Kendi iç çatışmamdan sağ salim çıkabilir miydim bilemezken şimdi de karnımda, bu çatışmaya sebep olan adamdan bir parça taşıdığımı öğrenmiştim. Bizim sonumuzun geldiğini biliyordum, bu yaşadıklarımızı kabul edemezken daha da kötüsü olmuştu. Normal şartlarda anne olacağımın haberini alsaydım neler olurdu acaba? Nasıl bir tepki verirdim? Ne hissederdim? Ne hissedersem hissedeyim, şuan hissetiğim şeylerden bin kat daha iyi olurdu. Çünkü şuan, pişmanlık hissediyordum. Vante'yi seviyordum, ama bu..Bu kesinlikle kabul edilemezdi. Biz bu durumdayken olmazdı.
"Seni orospu çocuğu!"
Sonunda kulağıma ulaşan seslerle yerimde sıçradım. Kafamı o yöne doğru çevirdiğimde Yuta'nın Vante'nin üzerine çıkmış yumruklarını savurduğunu gördüm. Etraf birden savaş alanına dönmüştü. Vante'nin ve benim arkadaşlarım onları ayırmak için bir savaş veriyordu. Daha doğrusu Yuta'yı, Vante hiçbir karşılık vermiyordu çünkü. Tıpkı daha önce benim evimde, Yuta ona vurduğu zaman olduğu gibi. Doktor odadan çıkıp güvenliği çağırmalarını söylediğinde düşündüm. Haberi verirken gülümsüyordu, şimdi ise suratında bir dehşet ifadesi vardı. Kim bilir, bu haberi verdiği kaç mutlu çift olmuştu. Birbirilerine sarılan, sevinçten havalara uçan.. Ama biz öyle değildik, biz bir çift bile değildik ki.
Güvenlikler odaya geldiğinde Yuta'nın Vante'ye indirdiği som yumrukla yerdeki bedeni bana döndü. Vante gülümsüyordu.
"Seni geberteceğim, benim arkadaşımı bu hâle getirdiğin için elimden geleni ardıma koymayacağım."
Güvenlikler onu yaka paça üzerinden aldıklarında sonunda harekete geçerek kolumdaki serumu çektim. Ayağa kalkarken başımın dönmemesine şükretmiştim.
"Gidin buradan."
"Ne?"
Ağzımdan çıkan sözle sinirli bakışlarını bana çevirdi Yuta.
"Yuta..Lütfen. Sadece ben ve o kalacağız."
Kimse itiraz etmezken Jaehyun bana destek verircesine gülümsedi. Ardından Ten'le birlikte onu ikna ederek dışarı çıkarttılar. Keza Vante'nin arkadaşları da öyle. Şimdi odada bir tek ben ve o kalmıştık. Yerden doğrulmuştu, ancak ayağa kalkmak yerine duvara yaslanarak oturur pozisyona geldi. Derin bir nefes alarak bakışlarımı ondan çektim. Kapıya çıkıp rastgele bir hemşireden buz istedim. Buzu alınca da içeri geri girip kapıyı ardımızdan kapattım. Bizimkiler bahçeye inmiş olmalıydı. Vante'nin gözleri her hareketimi takip ederken ona doğru bir adım attım. Gözlerim kanayan dudağına kaydığında içimde bir yerlerde canımın acıdığını hissettim. Ona zarar gelmesi canımı acıtıyordu, ona aşık olmam canımı yakıyordu. Biz, birbirimize her anlamda iyi gelmiyorduk.
Yanına varıp dizlerimin üzerine çöktüm. Bakışları yüzümü ezberlemek istercesine çehremde dolanıyordu, bir elini kaldırıp gözümün önüne düşen tutamlardan birini kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kokusu burnuma ulaşırken gözlerimi yumdum. Keşke gözlerimi açtığımda bunların hepsi geçseydi, ama geçmedi. Her şey, yaşadığımız her şey olabildiğince gerçekti. Titreyen ellerimin arasındaki buzu kanayan dudağına götürdüm. Bastırmadım, canını yakmak istemiyordum çünkü, her ne kadar o benimkini yaksa da ben yapmadım. Yapamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the wona •taelice•
FanfictionLalisa Manoban, aklı başında bir mimardı, ta ki Kim Taehyung ile tanışana kadar. 𝘒𝘪𝘮 𝘛𝘢𝘦𝘩𝘺𝘶𝘯𝘨×𝘓𝘢𝘭𝘪𝘴𝘢 𝘔𝘢𝘯𝘰𝘣𝘢𝘯 [𝘋𝘰𝘳𝘢'𝘥𝘢𝘯, 𝘔𝘢𝘳𝘤𝘦𝘭𝘪𝘯𝘦'𝘪𝘯𝘦.]