2.1

1.1K 98 94
                                    

"O orospu çocuğuna birşey yapmayın, ben geberteceğim onu. Tamam, kapat."

"Sakin olmaya ne dersin?"

"Ne sakini Hoseok? Siktiğimin herifi benim sevdiğim kadına ilaç versin, bende sakin olayım öyle mi? Biriniz daha bana sakin ol derse, Lalisa'nın uyanmasını beklemeden öldüreceğim onu!"

Derin bir kuyudan duyuyor gibiydim herşeyi. Sanki biri vücudumdaki tüm gücü çekmişti. Öyle ki, gözlerimin üzerindeki ağırlıklardan bir türlü kurtulamıyordum.

Vante. Son gördüğüm Vante'ydi ve sanırım hayal değildi. Çünkü uzaktan da olsa, onun sesinin duyduğumdan emindim.

"Bağırmasana piç kurusu!"

Ardından Yuta'ya ait olduğunu tahmin ettiğim ses.

"İkinizde bir sakin olun artık, bağırmanın buradaki kimseye bir faydası yok."

"Namjoon haklı, siz burayı birbirine katınca Lalisa uyanmıyor."

Şimdi sesler çok daha netleşmişti, dudaklarımı aralayıp konuşmayı denedim. Sesim kendi kulağıma bile zar zor gelmişti.

"Ah."

Gözlerimdeki ağırlıkları es geçerek kendimi zorladığımda görüş açıma giren beyaz tavanla karşılaştım. Hastanedeydim. Ardından zorlukla başımı serum takılan koluma çevirdim. Sonra da, beni uyandıran seslerin geldiği kısma. Jaehyun ve Ten bir koltukta oturmuştu, Vante ve Yuta birbirilerine ölümcül bakışlar atıyorlardı, diğerleri ise -Jimin ve Namjoon hariç- onları umursamadan odanın ayrı ayrı köşelerinde duruyorlardı. Hâlâ beni görmemişlerdi ki, Jaehyun uyandığımı farkedince hızla ayağa fırladı.

"Lalisa!"

Hepsinin bakışları birden bana dönerken Yuta önce davranıp hızla yanıma atıldı. Canımı acıtmamak için hafifçe sarılırken gülümsedim.

"Tanrım, çok korktum."

Geri çekildiğinde Jaehyun ve Ten'de sarılmıştı bana. Gözlerim diğerlerine kayarken Vante'ye bakmamak için özen gösteriyordum.

"Geçmiş olsun, Lalisa."

Jin gülümseyerek söylediğinde diğerleri de geçmiş olsun dileklerini iletti. Ardından sessizce beni izleyen Vante ile göz göze geldim. İçimde bir fırtına kopuyordu sanki. Kaç gün olmuştu onu görmeyeli? Bir, iki, hayır daha da fazla.

"Lalisa."

Adımı ağzından duyduğumda, kadife sesini ne kadar özlediğimi farkettim. Göğsüme çöken ağırlık anında kayboluvermişti şimdi. Günlerdir çaresi olmayan derdime, derman olmuştu varlığı. Devamı gelmedi sözlerinin, sanki gözlerimizle konuşuyor gibiydik.

Yuta sinirli bakışlarını ondan alarak bana çevirdi ve dudaklarını araladı.

"Lalisa, kokteyline ilaç atmışlar. Daha doğrusu o mavi saçlı pezevenk atmış."

Mavi saçlı, mavi saçlı..Birden aklıma düşenlerle dün geceye gittim. Kaşlarım çatıldı, iyi de nasıl olabilirdi ki bu? Anlamazca başımı iki yana salladım.

"Nasıl olabilir? Bana teklif etti ama reddettim, imkansız. Elinden birşey içmedim bile."

Namjoon yaslandığı duvardan ayrılarak hemen karşımdaki Yoongi'nin yanına adımladı.

"Doktor, kanında Rohypnol'e, yani Roş'a rastlandığını söyledi. Genelde içkilere atılan baygınlık hapıdır. Bizde hemen barın kamera kayıtlarını inceledik. Sen kokteyli alırken paralarını yere düşürüyorsun ve yanındaki şu mavi saçlı çocuk fırsattan istifade, sen görmeden cebinden çıkardığı hapı içkine atıyor."

Ne yani? Az kalsın tecavüze mi uğruyordum?Kalbim hızla çarpıp ağzım şokla aralanırken Vante'nin sinirli gülüşünü duydum. Gözleri seğiriyordu, gömleğinin düğmeleri bardakinin aksine yarısına kadar açılmıştı, saçları darmadumandı. Çıldırmış gibiydi. Gözlerim yeni farkettiğim sargıya gitti. Ne olmuştu eline?

"O orospu çocuğunu kendi ellerimle si-"

"Yeter!"

Jimin'in yükselmesiyle açılan kapıya gitti bakışlarımız. Doktor gelmişti. Bizimkiler ise, başımdan kalkarak diğerlerinin olduğu tarafa geçti.

"Bayan Manoban, nasılsınız?"

Hafifçe doğruldum. Kendimi iyi hissediyordum, büyük ihtimalle yediğim serumdandı.

"Daha iyi hissediyorum."

Gülümseyerek elindeki dosyayı baş ucuma bıraktı, gözleri önce odadakilerde gezdi ardından tekrardan beni buldu.

"Kanınızda rastladığımız maddenin yanında bazı değerlerinizin normal seyrinden farklı olduğunu tespit ettik. Arkadaşlarınıza şikayetlerinizi sorduğumuzda emin olmak için bir test yapmaya karar verdik. Ve test sonucunda, şüphelerimiz doğru çıktı."

Bakışlarını yüzümde gezdirirken gülümsemesi daha da büyüdü.

"Yani..Tebrik ederim Bayan Manoban, anne oluyorsunuz."

the wona •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin