1.4

1.6K 100 92
                                    

Arctic Monkeys- R U Mine?

"Yani sonuç olarak buradayız."

Karşımda gülümseyen bedene sahte bir gülücük attım. Neden böyle olmuştu ya? Onunla başka şartlarda, başka bir yerde oturabilirdik. Ama şu anda Vante'nin mekânında oturuyorduk ancak ben bok gibi hissediyorum. Taeyong'un anlattıklarının çoğunu dinlememiştim. Fark etmiş miydi bilmiyordum ama hâlâ anlatmaya devam ediyordu.

"Bana kalırsa güzel seçim olmuş."

Neyden bahsettiğini bilmiyordum ama onu onayladım.

"Bencede."

Halbuki Vante'yle tanıştığım gece iddiada bahse koymuştum Taeyong'u. Nakamoto'nun arabamı koymasına karşılıktı. O zaman Taeyong'un sevgilisi vardı ve Yuta'nın kuzeniydi. Bu yüzden koymuştum zaten, iddiayı reddetsin yada bahsi değiştirsin diye. Pekala, Taeyong'un gideri vardı ama inanın bana o kadar sıkıcı biriydi ki. İyi ki ne ben, ne de Yuta iddiayı kazanamamıştık.

Önümdeki kokteyli tek seferde havaya diktim. Taeyong ise boş bardağına baktı.

"Ben bir tane daha alacağım, ister misin?"

Başımla onu onaylarken arkasını dönüp bara doğru yürümeye başladı. Burada ne sikim yapıyorduk bilmem ama, tek kârım kafamı dağıtacak olmamdı. Neyseki ne kadar içersem içeyim hafif yollu oldukları için sarhoş olmuyordum. En fazla çakırkeyf oluyordum ve başım dönüyordu. Gözlerim üst üste attığım bacaklarıma kaydı. Mini, dar saten siyah bir elbise giymiştim. Arkası sadece çapraz ipli askıdan oluşuyordu. Gri saçlarımı açık bırakmıştım. Tek bantlı siyah bir ayakkabım vardı, şükür ki başıma bela açacak kadar yüksek topuklu değildi. Yüzümde ise bol miktarda highlihter ve ince bir eyeliner vardı. Ruj sürmeye dahi üşenmiştim. Mekân oldukça yoğundu, yeni tasarımıyla etraftakilerin beğenisini topladığı belli oluyordu. Sahi, buraya ilk geldiğim gece biri bana burayı baştan yaratacağımı söylese gülüp geçerdim.

Gözlerim dans eden insanlarda dolanırken Taeyong elinde yeni içkilerle bana doğru geliyordu. Bana uzattığı içkimi alırken gülümsedim. Kendimi hemen yanıma locaya bıraktı.

"Yani öyle Lalisa, kafa dağıtmak için güzel bir akşama ihtiyacım vardı ve ben de seni bir deneyeyim dedim."

İnanır mısın bilmem ama Taeyong, benim de.

"İyi düşünmüşsün. Benimde ihtiyacım vardı."

Başını sallayıp içkisinden alırken bende onu taklit ettim. Kafasını kaldırıp bana bakarken gözleri birden arka tarafıma kaydı.

"Lalisa, tam arka locada oturan adam seni kesiyor."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken refleksen arkamı dönerek söylediği yere baktım. Siyah saçlı, son derece afet olan bir adamdı. Hatta bana garip bir şekilde tanıdık gelmişti.

Bir saniye ya, hassiktir. Vante?

Nasıl yani, o çok sevdiğim kırmızı saçları gitmiş miydi? Tanrı şahit, az kalsın tanıyamıyordum. Artık siyah olan saçları dağınıktı ve alnına serpilmişti. Bu yüzden gözlerini biraz zor görüyordum. Altında siyah bir pantolon, üzerinde siyah ve yakalarından başlayıp ceketin bitimine kadar uzanan dar bir şerit boyunca siyah-beyaz zikzaklar vardı. Sağ kısmında ise bir YSL broşu. Önünde bir çok içki bardağı vardı ve yanında ise arkadaşları. Tam takım yedi kişi olarak oturuyorlardı ve on dakika öncesine kadar onların orada olmadığından emindim. Diğerleriyle göz göze geldiğimde bir ürperme hissettim. Beni o kata girerken görmüşlerdi. Daha doğrusu giremezken ama, yine de hemen Vante'ye yetiştirdiklerinden adım gibi emindim.

the wona •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin