Oturduğum yerde kıpırdanırken gözlerimi etrafta gezdirdim. Havalar oldukça sıcaklaşmaya başlamıştı. Ve bende serinlemek adına tek elimi kendime yelpaze yapmıştım ki, karşımdaki sandalye çekildi.
"Selam bebek."
"Sonunda gelebildin."
Güneş gözlüğünü çıkartıp masaya bıraktı.
"Sıcakmış burası."
Başımla onu onayladım.
"Evet."
"Aç mısın?"
"Yok, fazla zamanım da yok."
Garsona doğru elini kaldırdı ve buraya çağırdı.
"İki Americano."
Bana döndüğünde sesini düzeltmek adına birkaç kez öksürdü.
"Bir takım bilgilere ulaştım."
İlgiyle ona baktım.
"Ne gibi?"
"Dün gece MinJi'ye eve gelemeyeceğimi ve Ten'lerde kalacağımı söyledim. Ardından evin önünde gizlenerek beklemeye başladım. Sabah çıkarken bilerek anahtarı unutmuş gibi yapmıştım. Çok geçmeden evden çıktı zaten. Bende takip ettim."
Nefessiz onu dinlerken gelen garsonla susmak zorunda kaldı ve siparişleri bırakan garsona küçük bir teşekkür mırıldandı.
"Ee sonra ne oldu?"
Sıkıntıyla nefes verdi. Bunun ardından pek olumlu birşey söyleyeceğini tahmin etmemiştim zaten.
"Lanet olası bir bara girdi ve bende peşinden gittim. Sonra birkaç adam tarafından alınıp başka bir yere götürüldü. İzlerini kaybettim."
Bende onun gibi sıkıntıyla ofladım.
"Nasıl yani? Hiç durmadı mı orada?"
Başını olumsuzca iki yana salladı.
"Hayır. Ben oranın projeksiyonun bir parçası olduğunu düşünüyorum, Lalisa."
Emindim ki bu işin altından sandığımızdan çok daha büyük bir şey çıkacaktı. Ve bu ihtimal tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu.
"Bence bu bir dikkat dağıtma yada güvenlik önlemi. Tabi ki, bu işin içindekiler kendini garantiya alacaklar. Kimlikleri basit bir şekilde ifşa olamaz. Bağlantılı kişiler, bu batağa düşmüş olanları önce buraya çağırıyor buradan asıl mekâna götürüyor olmalılar. Bahsi geçen yeraltına."
Kahvemden ilk yudumu aldım.
"Haklısın, Nakamoto. MinJi oraya kendi başına kolayca ulaşabildi. Ama ondan sonrasına dediğin şu adamlar eşliğinde gayet korumalı bir şekilde gitti."
O da kahvesini yudumlayıp masaya bıraktı.
"Bir planımız var."
"Nedir?"
Birkaç kez dudaklarını yaladı.
"Sana dediğim arkadaşlarımla bu akşam tam teşekkürlü hazırlanıp yakın takip yapacağız."
Mantıklıydı ama arkadaşıma bir şey olması ödümü koparıyordu.
"Yuta. Bak, sen benim için çok değerlisin biliyorsun bunu."
Hafifçe gülümsedi.
"Neden polise gitmiyoruz? Tanrı aşkına, karşımızdaki adamların kim olduğunu bile bilmiyoruz. Kardeşine, sana, bana, bu işin peşine düşen herkesin başına birşey gelebilir. Tek başımıza halletmek tehlikeli değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the wona •taelice•
FanfictionLalisa Manoban, aklı başında bir mimardı, ta ki Kim Taehyung ile tanışana kadar. 𝘒𝘪𝘮 𝘛𝘢𝘦𝘩𝘺𝘶𝘯𝘨×𝘓𝘢𝘭𝘪𝘴𝘢 𝘔𝘢𝘯𝘰𝘣𝘢𝘯 [𝘋𝘰𝘳𝘢'𝘥𝘢𝘯, 𝘔𝘢𝘳𝘤𝘦𝘭𝘪𝘯𝘦'𝘪𝘯𝘦.]