1.2

1.3K 110 74
                                    

Gözlerim önümdeki binada dolaşırken bedenim arabadan çıkmak için kılını dâhi kıpırdatmıyordu.

Git buradan, lütfen.

Sıkıntıyla ofladım, kendimi nasıl hissettiğim konusunda bir fikrim yoktu. İyi de değildim, kötü de; mutlu da değildim, mutsuz da.

"Daha ne kadar orada duracaksın?"

Yan tarafımdaki hareketlilikle olduğum yerde sıçrayıverdim.

"Tanrı aşkına, ödümü koparttın Jimin."

Daha yeni tanışmamıza rağmen samimi tavırları vardı, belki de sadece karakteri buydu.

"Biraz suratın mı düştü sanki? Ne o, yoksa başka birini mi bekliyordun?"

Aynı arkadaşı gibi o da tam bir fırlamaydı. Bedeninin üst kısmını kapıya yaslamış, kafasını açık olan camdan içeri sokmuştu. Sarı saçları dağılmış, yüzünde kocaman bir güneş gözlüğü vardı. Bu hali bana birini hatırlatmıştı. Tanrım, dejavulardan nefret ediyordum ve her defasında dibimde bitiyorlardı.

"Hayır."

Güneş gözlüğünü hafifçe eğerek alttan bir bakış attı. Ardından o çapkın gülümsemesini bahşetti.

"Sen öyle diyorsan, öyle olsun bakalım."

Daha fazla oyalanmadım ve yan koltuktan çantamı alarak kontaktan anahtarı çektim. İneceğimi anladığından yaslandığı yerden uzaklaşarak bana imkân tanıdı. Arabayı kilitledim ve onu ardımda bırakarak yaklaşık on beş dakikadadır giremediğim mekâna ilerledim.

Arkamdan koşuyordu.

O da koşmuştu.

"İlla koşturacaksın yani. Ne olur kardeş kardeş beraber girsek."

Tanrım, sikimsonik hayatım benimle alay mı ediyordu?

"Pardon."

"Neyin var?"

Eskiden klişe aynalarla kaplı olan, şimdi ise estetik bir esere dönüşen koridorda durdum ve ona döndüm.

"Ne gibi?"

Ellerinden birini sarı saçlarına atarak karıştırdı.

"Moralin bozuk."

Uzanıp güneş gözlüğünü saçlarına doğru sürükledim ve oraya taktım.

"Şu gözlükle seni ciddiye alamıyorum üzgünüm."

Arkamı dönerek yürümeye başladığımda peşime takıldı.

"Haydi ama Lalisa! Neden kaçıyorsun ki?"

Tam ağzımı açmıştım ki, lafımı geri tıktı.

"Neyden diye sorarsan, yemin ederim bayılırım şurada."

Gözlerimi devirdiğimde durdu.

"Ne yani bayılayım mı?"

Çekik gözlerini patlatmış ve kollarını iki yana açmıştı. Siyah bir tişört ve aynı şekilde bir kot giymişti. Air Force'ları vardı ve beline hardal pitikareli bir gömlek bağlamıştı. Sağ kulağında metal renginde haç zincirli bir küpe sallanıyordu, aynı şekilde kollarında da zincir bileklikler vardı. Halbuki onu gördüğüm zamanlar hep takım elbise giyiyordu. Jimin tuhaf biriydi, bazen çocuk gibi davranıyor bazen ise korkutucu şekilde karizmatik takılıyordu.

"Bayıl Jimin."

Onu atlatmak adına yana kayınca o da beni taklit etti. Ardından sol ve tekrar sağ.. Bıkkınlıkla ofladım, kurtuluş yoktu.

the wona •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin