Merhaba, bu benim ilk ficim olacak bu yüzden çok hevesli ve heyecanlıyım. Neyse umarım beğenirsiniz.
Ayrıca hikayeyi yazarken yukarıdaki şarkıyı dinleyerek yazdım ve sizin de dinleyerek okumanızı tavsiye ederim.
Artık hikayeye geçebilirsiniz iyi okumalar.
Sabah olmuştu ama ben yine uyuyamamıştım , hep içimde bir huzursuzluk vardı. Kalktım ve uzun siyah saçlarımı tepeden topladım , her sabah yaptığım gibi aynaya uzun uzun baktım, halsiz görünüyordum. Yaşadığım hayatı sevmiyordum ama başka da bir seçeneğim yoktu. Sevmemem de normaldi çünkü ben bir ölüm meleğiydim. Aynı zamanda tanrının oğlu ve tek varisiydim. Benim gibi ölüm meleği olan birçok kişi vardı ama ben en güçlüleriydim.
Bizler dünyaya insan kılığında inip insanları öldürüyorduk, insanlarla iletişim kurmak, dünyada vakit geçirmek yada bir insana karşı yakın duygular beslemek kesinlikle yasaktı. Bunun cezası çok ağırdı. Küçüklüğümüzden beri bizlere yasaklar öğretildi ve sonuçlarından bahsedildi bu yüzden herkes sadece işine odaklanmak zorundaydı, özellikle ben...
Burada herkes acımasızdı, kimse işini yaparken zorlanmıyordu ya da şikayet etmiyordu aksine bundan zevk alıyor gibi bir halleri vardı. Ki bu çok normaldi çünkü yaptıkları tek şey göz korkutmaktı ve acımasız melekler yetiştirmekti. Herkes duygusuzdu bunda ötürü. Ama ben...
Ben her gün acı çekiyordum, yaşadığım hayattan nefret ediyor aldığım her canla beraber vicdan azabı çekiyordum. Duygularım çok yoğundu. Öldürdüğüm insanların ve yakınlarının çığlığı sürekli kulaklarımda yankılanıyor ve beni asla rahat bırakmıyordu. Hiçbir gece uyuyamıyordum hep huzursuzdum. Kimseden sevgi görmeden yada kimseye sevgi veremeden yaşamak zorundaydım. Sevgi duygusunu bilmemizi istemiyorlardı.
Ama ben tüm duyguları çok iyi biliyordum. Hiç yaşamamış olsam da öldürdüğüm insanların gözlerindeki nefret duygusu, ailelerinin bakışlarındaki özlem, bir annenin yeni doğan bebeğine bakışındaki koruma ve sevgi duygusu, birbirine aşkla bakan iki gencin gözlerindeki aşk parıltısı...
Bunlar bana çok tanıdık ve gerçek geliyordu ve bende aynı şeyi istiyordum. Bu duyguları mahveden kişi değil yaşayan kişi olmak istiyordum. Ama bu mümkün değildi.
Aynaya bakıp tekrar hayatımı gözden geçirip biraz daha karamsarlaştıktan sonra odamdan ayrıldım. Çünkü babam beni yanına çağırmıştı(Maalesef)
Bana yeni bir görev verilecekti, bundan emindim. Zaten genelde görevler bana verilirdi sebebi en güçlü olmamdı ve işimi çok hızlı halledebilmemdi. Yavaş yavaş babamın yanına doğru gidiyordum. Yavaştım çünkü babamın yüzünü ne kadar geç görürsem o kadar iyiydi benim için.
Sonunda odasına vardım ve kapıyı araladım...
Hikayeyi nasıl buldunuz, yorumlara yazabilirsiniz.<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil's Love - Hyunin
RomanceHyunjin çok güçlü bir şeytandı ama onu güçsüz kılan biri vardı. Bu güçsüzlüğün bedelini ağır ödeyecekti...