Beni elimden tutup çekti , beraber evine çıktık, içeri girdik ve kapıyı kapattık. Ait olduğum yere evime gelmiş gibi hissediyordum. Gülümsemeden duramıyordum resmen.
Aldığım şeyleri bir yere koydum. Etrafa tekrar göz gezdirdim ve evin kokusunu içime çektim. Jeongin bana aç olup olmadığımı sordu.
"Evet , sana açım" dedim gülerek. Üstüne atlamak istiyordum ama utanmasından ya da rahatsız olmasından korkuyordum.
Güldü ve "Ama ben açım , yoksa doğum günü çocuğunu aç mı bırakacaksın hım?" dedi. Güldüm ve tabi ki böyle bir şeyi asla yapmam dedim ve ona yardım etmek için yanına gidip kollarımı sıvadım. Yemek yapma konusunda çok beceriksiz olsam da bir şeyler yapmam lazımdı.
Beraber jeonginin en sevdiği yemekleri yaptık. Yaparken yanlışlıkla bardak kırdım. Jeongin artık bir rahat dur dermiş gibi bakıyordu.
"Hey bana kızamazsın daha önce hiç yemek yapmadım."
"Belli oluyor zaten" dedi. Onu eğlendiriyordum ve bu beni mutlu ediyordu ama artık bir şey kırmazsam daha iyi olacaktı.
Jeongin yemeğin içine parmağını batırdı. Ne yapıyor bu dedim içimden ve bir anda salçayı suratıma sürdü. Şapşal şey benimle uğraşmaktan çok keyif alıyordu. "Bunu ödeyeceksin." diye bağırdım .Bende aynısını ona yaptım ve üzerine su fırlattım. İkimizin kahkahası dışında etrafta hiç ses yoktu. Bir süre birbirimizle uğraşıp bir şeyleri devirdikten sonra tekrar yemeği hazırlamaya döndük.
Yemek hazırdı ve ben sofrayı hazırlıyordum. Jeongin,
"Çok mutluyum" dedi.
"Seni mutlu etmek için her zaman yanında olacağım" dedim.
Masaya oturduk ve yemeklerimizi yedik. Şarap içiyorduk ve tadı berbattı , neredeyse kusacaktım. Ama o alışkın gibiydi ve çok rahat içiyordu. İçmeye çalışırken ki yüz ifademe gülüyordu. Çok hafif sarhoş olmuşa benziyordu ki durmadan konuşuyordu. Bende mest olmuş gibi onu dinliyordum sadece.
"Hyunjin sana bir şey göstermek istiyorum benimle gelir misin?" dedi. Ne göstereceğini çok merak ettim, yine elimden tuttu ve beni göstereceği yere götürdü. Kapıdan çıktık ve dükkana indik , dükkanın arka bölmesinde bir kapı vardı ve evin bahçesine açılıyordu. Bu bahçeyi ilk defa görüyordum. Evin sadece ön kısmını gösteren camlar vardı ve ben bugüne kadar bir bahçe olduğunu hiç fark etmemiştim.
Beraber bahçeye çıktık ve bahçede tek bir tane ama çok büyük geniş bir ağaç vardı. Tam altında oturmalık gözüküyordu. Yer tamamen çimle kaplıydı.
"Hyunjin biliyor musun akşamları sen yokken zamanımı hep burada oturarak ve kitap okuyarak geçiriyorum." dedi. Burası çok hoşuma gitmişti.
"Neden burayı daha önce bana göstermedin" dedim.
"Bilmem seninle konuşurken zaman o kadar hızlı geçiyor ki her seferinde unutuyordum" dedi.
"Hadi ayakkabılarını çıkar ve çimlere bas" dedi. Çıkardım ve çimlere bastım. Hayatımda ilk defa çime basıyordum. Jeongin bunu duysa nasıl tepki verirdi acaba.
Çimlere uzandı ve telefonundan bir şarkı açtı. Şarkıyı ilk defa duymuştum, kulağa inanılmaz hoş geliyordu ve sözleri de çok hoştu.
"Bu benim en sevdiğim şarkı." dedi. Bende yanına uzandım, yıldızlara bakıyorduk. "Hyunjin bu şarkı bizim şarkımız olsun ne dersin?"
"Bunu çok isterim" dedim.
Kalktım ve jeonginin elinden tutup onu da kaldırdım. Kollarımı beline doladım ve,
"Madem bu bizim şarkımız o zaman dans etmeliyiz" dedim. Bu hoşuna gitmişti, gülümsüyordu. O da kollarını boynuma doladı ve dans etmeye başladık. Yaklaşık yarım saat boyunca dans ettik. Şarkı tekrar tekrar baştan başlamıştı ama biz bunun farkında bile değildik. Dans ettiğimiz süre boyunca hiç konuşmadık sadece gözlerinin içine baktım , o da aynısını yapıyordu. Şarkının sözlerinde "Beni tanıştığımız geceye götür." diyordu. Ama beni bu geceye götürmeliydi, hayatımın en mutlu gecesine...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil's Love - Hyunin
RomantizmHyunjin çok güçlü bir şeytandı ama onu güçsüz kılan biri vardı. Bu güçsüzlüğün bedelini ağır ödeyecekti...