Yere çöktüm ve saatlerce kalkamadım. Onunla nasıl vedalaşacaktım, nasıl. Bu benim kaldırabileceğimden çok daha büyük bir acıydı.
Saatlerce yere çöküp ağladım çaresizce. Kılına bile zarar geldiğinde yüreğimin parçalandığı insanı bu gece kaybedecektim.
Sonunda ayağa kalktım. Şişmiş gözlerimle hizmetkara baktım. Aşağılık adam hala odadaydı. Ona öyle büyük bir nefretle baktım ki onu öldüreceğimi düşünüp "Benim bir suçum yok" dedi.
Hızlıca odadan çıktım, perişan haldeydim ağlamaktan yüzüm şişmiş, gözlerim kızarmış, üstüm başım dağılmıştı. Kendimi olabildiğince toparlamaya çalıştım ama ağlamadan duramıyordum. Yüreğimdeki acı dayanılmazdı.
Jeonginin yanına gittim.
Jeongin'in dilinden
Bir hafta sonra hyunjini görebilmiştim sonunda. Öğleden sonraydı ve ben dükkandaydım. Her zamanki gibi hyunjini görünce gülümsedim.
"Hoş geldin aşkım" dedim. "Hoş buldum" dedi ama onda bir sorun vardı. Sanki zorla gülümsüyor gibiydi. Neden gelmedin diyecektim ama vazgeçtim ve "Nasılsın?" diye sordum.
"Jeongin bugün dükkanı kapatsan ve beraber olsak olur mu?" dedi. Onda bir şey vardı, kötü gözüküyordu. Gözleri şiş ve kırmızıydı. Ağlamıştı ama belli etmemeye çalışıyordu.
Ne olduğunu anlamayarak "Tabi ki sorun değil" dedim. İçimde kötü bir his vardı. Dükkanı kapattım ve yukarı, eve çıktık. Hyunjin yatağa oturdu bende ona aldığım telefonu alıp o görmeden cebime koydum.
"Seni çok özledim aşkım." dedim. Ona aldığım telefonu çıkarıp verdim ve,
"Artık bir daha birbirimizden uzak kalmayacağız Hyunjinim çünkü sana telefon aldım. Çok param olmadığı için eski bir şey aldım, üzgünüm ama yine de gelemeyeceğin günler bana bununla haber verebilirsin yada beni özlediğinde istediğin zaman arayabilirsin. Artık hep iletişim kurabiliriz ne güzel değil mi?" dedim heyecanlı bir şekilde.
Hyunjin ağlamaya başladı. Canı yanıyordu belliydi. Onu öyle görmek çok acıydı. Ne olduğunu anlamamıştım. Elimdeki telefonu alıp yatağa koydu, buruk bir sesle "teşekkür ederim" dedi.
"Ne oldu Hyunjin neyin var, neden böyle üzgünsün, sana bir şey mi yaptılar??" diye sordum. O ağlayınca içim gidiyordu.
"Jeongin ben burada nefes alamıyorum bahçeye çıkabilir miyiz?"
"Tabiki" dedim. O kadar endişeleniyordum ki onun için.
Bahçeye indik ve her zaman yaptığımız gibi çimlere oturduk. Yüzüne baktım, bembeyaz bir ruh gibiydi. Konuşmuyordu. Konuşmak istiyor ama konuşamıyor gibiydi.
"Hyunjin lütfen konuş çok endişeleniyorum senin için" dedim. Konuşmaya başladı,
"Jeongin ben bir insan değilim"
Neyden bahsediyordu bu, hiçbir şey anlamamıştım. "Hyunjin içki mi içtin, korkutuyorsun beni" dedim.
"Ben bir ölüm meleğiyim ve insanları öldürmek için kılık değiştirip dünyaya iniyorum."
Hala anlamıyordum ve yüzüne boş boş bakıyordum.
"Sana göstereceğim" dedi. Üstündekini çıkardı ve bir anda kocaman beyaz şeyleri gördüm. Kanatlarını...
İnanamıyordum. Rüya görüyor olmalıydım, bu geçek olamazdı. Bana onun nasıl bir yaratık olduğunu, insanları öldürmek için görevlendirildiğini ve hayatı boyunca sadece bunu yaptığını tüm detaylarıyla anlattı. İnanmak istemesem de kocaman kanatlarıyla bir melek vardı karşımda.
Konuşamıyordum...
"Jeongin inan bana ben kötü biri değilim, insanların kaderi geldiğinde onların canını almakla yükümlüyüm sadece. Böyle olmayı ben istemedim hiçbir zaman" dedi ağlayarak.
"Sen bu dünyadaki hatta bu evrendeki en güzel kalbe sahipsin, ne yaparsan yap bu benim için asla değişmez" dedim.
Ona tüm kalbimle inanmıştım. O bir melekti.
Bana neden beyaz gül aldığını da anlattı, annem ve babam için de beyaz gül aldığını söyledi.
"Peki Hyunjin neden ağlıyorsun aşkım? Yoksa seni bu halinle kabul etmeyeceğimi ya da sevemeyeceğimi mi düşündün? Bunu asla yapmam, sen benim gerçek aşkımsın, her şeyimsin. Seni asla ne olursa olsun bırakmam."
"Jeongin sana anlatmam gereken bir şey daha var." dedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil's Love - Hyunin
RomanceHyunjin çok güçlü bir şeytandı ama onu güçsüz kılan biri vardı. Bu güçsüzlüğün bedelini ağır ödeyecekti...