Kasada bir çocuk vardı ve bu çocuğu ilk defa görüyordum. Bu çocuk burada çalışan kadın ve adama benziyordu, galiba onların oğluydu.
İçeriye girdim olabildiğince konuşmadan alıp çıkmalıydım. Genelde beni tanıdıkları için hemen fidanı elime verirlerdi ve hızlıca dükkandan uzaklaşırdım. Ancak bu çocuk beni tanımıyordu ve ne isteyeceğimi bilmiyordu. Onunla konuşmam gerekti. Açıkçası bu işime gelmişti çünkü bu çocuk nedense benim ilgimi çekmişti.
"Beyaz gül fidanı alabilir miyim lütfen" dedim. Ama sanırım beni duymamıştı. İçeriye girdiğimi dahi fark etmemiş olsa ki başını bile kaldırmamıştı. Çok dalgın ve düşünceli bir şekilde bir yere odaklanmıştı. Bir fotoğrafa bakıyordu, üzgün görünüyordu. Çok tatlı ve masum bir suratı vardı. Baktığı fotoğrafta yetişkin bir kadın ve adam vardı , biraz daha bakınca onları tanıdım. Onlar her gün burada olan kadın ve adamdı, acaba onlara bir şey mi olmuştu.
Her şeyi merak etmeyi kesip tekrar daha sesli bir şekilde elinde beyaz gül fidanı olup olmadığını sordum. Bu sefer beni duymuştu , kafasını kaldırdı. Yüzü gerçekten çok güzeldi ama asıl güzel olan şey gözleriydi, çok dolu bakan gözler.
"Hoş geldiniz, evet elimde fidan var , içeride ,hemen getireyim bekleyin" dedi. Sesi sanki durgun çıkıyordu. Bugün ben neden bu kadar meraklıydım?
Fidanı alıp elime verdi, dükkandan tam çıkacaktım ki dayanamayıp sordum. "Her gün burada olan kişiler nerede , seni ilk defa görüyorum."
Bunu neden bu kadar merak ettiğimi bende bilmiyordum.
Çocuğun yüzü bir anda düştü ve gözleri doldu, açıkçası kendimi kötü hissettim.
"Onlar öldü" dedi. Nedense bir anda kaskatı kesildim. Her gün insan öldüren birinin böyle bir tepki vermesi tuhaf oldu. Çok garip bir şekilde hiçbir şey söylemeden oradan uzaklaştım ve dünyadan ayrıldım. Çocuk arkamdan garip garip bakakaldı doğal olarak.
---
Gece olmuştu, yatağımda uzanıyordum ama yine uykuya dalamıyordum. Aklıma sürekli dükkandaki çocuk ve ölen ailesi geliyordu. O dükkan dünyada uğradığım tek yerdi ve nerdeyse her gün o kadın ve adamı görüyordum yada insan olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamak için onları izliyordum. Onları ne zaman görsem birbirlerine aşkla bakıyorlardı. Bazen sarılıyorlar, bazen de birbirlerine güzel şeyler söylüyorlardı. Bir gün adam kadına bir papatya vermişti ve onu sevdiğini söylemişti. Kadın da buna çok sevinip ona sarılmıştı. Bende çok şaşırmıştım. Sonuçta küçük bir papatya neden bu kadar seviniyor diye. O zamanlar küçüktüm ve şimdi olduğumdan daha duygusuzdum.
Ama aslında kadının sevindiği o papatya değil adamın saf sevgisi ve aşkıydı. Papatyayı alıp kulağının arkasına koymuştu ve çok güzel görünmüştü. İkisinin gözleri de parlıyordu tıpkı bugün dükkanda gördüğüm çocuğun gözleri gibi. Ama tek fark kırgın bir parlaklıktı çocuğun gözlerindeki.
Bu iki kişinin ölümünü araştırmak istiyordum. Bu benim için kolaydı çünkü ölen herkesten haberdar olurduk onların acısını hissederdik.
Sabah kalktığımda ölen kişilerin adını , ailesini ve ölümlerini araştırmaya koyuldum. Üç kişilik bir ailelerdi ve tek çocukları Yang Jeongin di. Yani dükkanda gördüğüm çocuk.
Ölüm sebepleri ise yangındı. Ancak araştırırken garip bir şey fark etmiştim. Ölmesi gereken tüm aileymiş, fakat çocuk sanki hissetmiş gibi gece evden yürüyüşe çıkmak için ayrılmış. Eve döndüğünde ev de ailesi de yokmuş. Ölmüşler.
Eminim Jeongin ölmeyi tercih ederdi. Ama bu kaderdi ve ara sıra böyle şeyler yaşanırdı, insanlar kaderlerini değiştirebilirlerdi.
Bu yüzden Jeongin dükkanda yalnızdı , sanırım dükkanı tek başına işletiyordu, yalnız hissediyor olmalıydı.
Birkaç gün sabırsızlıkla babamın bana görev vermesini ve tekrar dünyaya inmeyi bekledim. Çünkü jeongini tekrar görmek istiyordum, merak ediyordum.
Asıl ironik olan şey jeongini görmek için birilerini öldürmek zorunda olmamdı. Tıpkı onun annesi ve babası gibi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil's Love - Hyunin
Lãng mạnHyunjin çok güçlü bir şeytandı ama onu güçsüz kılan biri vardı. Bu güçsüzlüğün bedelini ağır ödeyecekti...